17. Hukuk Dairesi 2015/5637 E. , 2017/11718 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline zorunlu mali sorumluluk sigortalı araç sürücüsünün, davalıların desteği ..."a çarptığını, ölenin hak sahipleri olan davalılara 23/11/2009 tarihinde 16.410,51 TL destekten yoksun kalma tazminatının ödendiğini, ölenin tam kusurlu olduğundan müvekkili şirket tarafından davalılara sehven ödenen destekten yoksun kalma tazminatının iadesi amaçlı davalılar aleyhine ilamsız takip başlatıldığını, davalı - borçlular tarafından takibe itiraz edildiğini açıklayıp itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; zamanaşımı definde bulunarak, kusuru kabul etmediklerini açıklayıp davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, haksız ödenen paranın istirdadı istemine dayalı olarak başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı, davalılara haksız olarak ödenen destekten yoksun kalma tazminatının istirdadı isteminde bulunmuştur.
Davacıya zorunlu mali sorumluluk sigortalı araç sürücüsünün 11/07/2007 tarihinde davalıların desteğine çarpması ile somut olay meydana gelmiştir.
Sigortalı araç sürücüsünün, yaralanan desteği hastaneye götürmesi ve bu sebeple sürücünün olay yerini terk etmesi ile meydana gelen kazaya ilişkin kaza tespit tutanağının düzenlenmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Medyana gelen bu ölüm olayı neticesinde Cumhuriyet Savcılığı"nca soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında trafik polis memurunca düzenlenen 18.07.2007 tarihli bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsünün 1. derecede, ölenin ise 2. derecede kusurlu olduğu belirlenmiştir. Soruşturmanın devamında başlatılan ceza yargılamasında ise Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi"nin 19.09.2007 tarihli raporunda; müteveffanın, hareket halindeki kamyonetin arkasına sürücünün haberi olmadan asılarak, sürücünün geri manevra hareketi sırasında düşüp, geri gelen vasıtanın ezmesine maruz kalarak ölmesinde sürünün kusurunun bulunmadığı, ölenin asli derecede ve tamamen kusurlu olduğu tespit edilmiş, bunun üzerine ceza mahkemesince 18.10.2007 tarihli karar ile, sanığın (sigortalı araç sürücüsünün) kusuru bulunmadığından beraatine karar verilmiş, anılan bu karar kanun yollarına başvurulmaksızın 06.12.2007 tarihinde kesinleşmiştir.
Desteğin ölümü sebebi ile davalılar, 19.10.2009 kayıt tarihli dilekçe ile, davacı ... şirketinden tazminat ödemesi talebinde bulunmuşlardır. Bunun üzerine davacı ... şirketince bizzat aktüer raporu alınmıştır. Davacı tarafından alınan 14.11.2009 tarihli aktüer raporunda; ... Cumhuriyet Savcılığı"nın 2007/2565 Soruşturma numaralı iddianamesinde yaptırıldığı beyan edilen 18.07.2007 tarihli bilirkişi incelemesine göre sigortalının 5/8 oranında kusurlu olduğu belirtilerek, hesaplamada bu kusur oranının esas alındığı belirtilmiştir. Alınan aktüerya raporu neticesinde, davacı ... şirketince davalılara toplam 16.410,51 TL, 23.11.2009 tarihinde banka havalesi yolu ile ödenmiştir.
Davalılar tarafından bu kez davacı ... şirketi aleyhine, bakiye destekten yoksun kalma zararlarının bulunduğu iddiası ile ... . Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 20011/269 E sayılı dava dosyası açılmış, mahkemece alınan raporda ölenin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine, davacı ... şirketince murisin tam kusurlu olduğu, bu nedenle sehven ödeme yapıldığı ileri sürülerek ödenenin istirdadı amacı ile eldeki bu dava açılmıştır.
Dava tarihinde ve ödeme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 62. maddesinde “ Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu eda yahut ahlaki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davalılarca, davacıya borçlu olmadığı bir meblağın ödettirilmesi amacı ile aleyhine cebri icra yapılmadığı gibi açılmış bir dava da söz konusu değildir. Yapılan ödemenin temeli; davalılarca yapılan başvuruya ve davacı ... şirketince bizzat alınan aktüer raporuna dayanmaktadır. Davacı ... şirketinin aktüer hesabını yaptırdığı ve ödeme yaptığı tarihte sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğu yaklaşık iki yıl önce ceza mahkemesince verilen beraat kararı ile sabittir. Davacı ... şirketinin aktüer raporunun tanzimi sırasında, ki bu tarih 2009 yılı olup, raporda açıkça iddianamede belirtilen kusur raporunun esas alındığı, bu kusurun raporda uygulanacağı belirtilmiştir. Aktüer raporu ve ödemenin tarihinin 2009 yılı, beraat kararının 2007 yılı oluşu ve aktüer raporunda ceza dosyasına atıf yapılarak tazminat raporu hazırlanması davacı ... şirketinin basiretli bir tacir gibi davranmadığını göstermektedir. Tüm bu veriler ışığında davacı ... şirketince yapılan ödemenin hataen yapıldığı iddiası mesmu olmayıp, dinlenemez. Davacı ... şirketince ödeme yapıldığı tarih itibari ile ölenin tam kusurlu olduğu bilinebilecek bir durumdur. Davacı tarafça yapılan bu ödeme hataen olmadığı gibi cebri icraya dayalı bir ödeme de değildir. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.
Kaldı ki, zamanaşımı süresi de dolmuştur. Mahkemece, davacı şirket tarafından davalılara iadesi talep edilen tazminatın 23.11.2009 tarihinde ödendiği, davalıların tazminat talebi nedeniyle mahkemeye başvurmaları üzerine mahkemece ölen murisin kusurlu olması nedeniyle tazminat talebini 02.06.2011 tarihinde reddetmesi üzerine davacı şirketin ... icra Müdürlüğü"ne 28.07.2011 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade talep eden tarafından iadeyi talep etmeye hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık süre içerisinde alacak talebinde bulunacağı, davacı tarafın süresi içinde 24.04.2012 tarihinde alacak davası olan
itirazın iptali davası açtığı gerekçesi ile zamanaşımı definin reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Davacı tarafından davalılara yapılan ödemenin tarihi 23.11.2009 olup, istirdat talebi ile icra takibi tarihi 17.01.2012"dir. Yukarıda anlatılanlar doğrultusunda bakıldığında, davacının sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın varlığını bilebilecek olduğu tarih davalıların tazminat talebi nedeniyle mahkemeye başvurmaları üzerine mahkemece ölen murisin kusurlu olması nedeniyle tazminat talebini 02.06.2011 tarihinde reddettiği tarih olması kabul edilemez. Davacının, 06.12.2007 tarihinde kesinleşen beraat kararı karşısında; ceza dosyasına atıf yapılarak hesap yapılan aktüer raporunun düzenlendiği ve ödemenin yapıldığı 2009 tarihi itibari ile sebepsiz zenginleşmeyi daha geç bir tarihte öğrendiğinin kabulü mümkün değildir. Özetleyecek olursak açılan davada zamanaşımı süresi dolmuş olup, mahkemece hatalı gerekçe ile yazılı şekilde zamanaşımı definin reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 14/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.