12. Ceza Dairesi 2015/15923 E. , 2016/4692 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma
Hüküm : Beraat
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mahkemece sanık hakkında 25/05/2009 tarihli ve 2008/190-2009/826 sayılı kararı ile trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın deneme süresi içinde 05/05/2012 günü hakaret, tehdit ve kasten yaralama suçlarını işlemesi üzerine yapılan yargılama sonucu 02/09/2013 günü mahkum olduğu ve hükümlerin 03/12/2013 günü kesinleşmesi üzerine mahkemesine ihbarda bulunuldu, mahkemece dosya ele alınıp açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, delil değerlendirilmesi yapılıp sanığın beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca hükmün, isteme uygun olarak BOZULMASINA, 22/03/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesinde, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.” hükmünün konuluş amacı daha önceden verilip infazı mümkün olan hükmün, bu iki koşulun gerçekleşmesi halinde, önceki hükümde hiçbir değişiklik yapılmaksızın açıklanması suretiyle infazına yöneliktir. Kural olarak önceki hükümde sonraki mahkemece bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Ancak mahkemece önceki hüküm açıklanırken bir değişiklik yapılmış ise bu hüküm başkaca hiçbir yönleri incelenmeksizin bozulmalı mıdır? Böyle bir bozma kararı hükümle amaçlanan hususa hizmet etmekte midir?
Bu soruya cevap verebilmek için bir çok hususun birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yasa koyucu bu hükmü ihdas ederken doğru ve eksiksiz bir yargılama sonucu bünyesinde hiçbir hukuka aykırılık barındırmayan bir hükmün verileceğini varsayarak, ikinci mahkemece yapılan işlemin bu hükmün infazına yönelik olduğunu amaçlamış, bu müessesenin Yargıtay denetiminden hükümlerin kaçırılması için başvurulan bir yöntem olacağını öngörmemiştir. Zaman içinde bu müessese öylesine kötü uygulanmıştır ki, beraati gereken sanıklar hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş, kovuşturma şartları gözetilmemiş, hükümlerde açık hukuka aykırılıklar yapılmış, böyle bir hükümle karşı karşıya kalan mahkemelerce de haklı olarak önceki hükümdeki hukuka aykırılıkların giderilmesi çabasına girişilmiştir. Ancak bu çaba da abartılarak önceki hükümdeki takdir kapsamında yer alan hususların ve kişiselleştirme kurumlarının dahi uygulanmasını sonuçlamıştır. Bünyesinde bir çok hukuka aykırılığı barındıran bir hükmü aynen açıklamak adalete hizmet etmeyecek ise de, önceki hükme yapılan müdahaleler de keyfiliğe ve açık yasaya aykırılığa yol açacağından hukuken kabul edilemez. Bu nedenle önceki hükme müdahale açık hukuka aykırılıklar ve uygulanması zorunlu yasal hükümlerin uygulanmaması hali ile sınırlı tutulmalı bunun dışındaki hususlarda önceki hükme müdahale edilmemelidir.
Ancak buna rağmen hüküm değiştirilmiş, ya da farklı bir hüküm verilmiş ise Yargıtay’ca hüküm denetlenerek varsa hukuka aykırılıklar belirtilerek bozma yapılmalı, hukuka aykırılık bulunmamakta ise hüküm salt önceki hükümde değişiklik yapıldığından bahisle bozulmamalı verilen ikinci hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Zira;
1- Yargıtay’ın görevi verilen hükmü denetlemektir. Hükmün veriliş koşullarındaki hukuka aykırılık hükmün esasını etkilemiyorsa hüküm salt bu nedenle bozulmamalıdır.
2-Anayasa’nın 141/son maddesi uyarınca, “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevi” olup, bu görev Yargıtay’ı da kapsamaktadır.
3- AİHS’nin 6. maddesi uyarınca “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahip” olup, makul sürede yargılanma hakkı Sözleşme ile korunan temel haklardan olup, bu hakkın ihlali hem sözleşmeye açık aykırılık teşkil etmekte, hem de bireysel başvuruya konu olabilmektedir.
4- 1412 sayılı CMUK"un 308 ve 5271 sayılı 289. maddelerinde mutlak hukuka aykırılık halleri belirtilmiş olup, bu haller dışındaki hukuka aykırılıklarda hükmün esasını etkileyip etkilemediği ölçüsüyle hareket edilmelidir.
5- Salt CMK"nın 231/11. maddesine aykırı davranıldığından bahisle hükmün bozulması hiç bir amaca hizmet etmeyecektir, zira bu kabul hukuka aykırı olduğu bilinerek yeniden aynı hükmün verilmesini, bu hükmün de bu kez suçun sabit olmadığı gerekçesiyle bozulmasına yol açacaktır ki, böyle bir kabulün ne adalete ne de hukuka hizmet ettiğinden söz edilemez.
6- Usul kuralları keyfiliğine yol açılmasının önlenmesi amacıyla ihdas edilmiş olup, bu kurallar adalete erişimi, adil ve hakkaniyete uygun yargılamaya engel olacak şekilde yorumlanamaz.
Kısaca açıkladığımIZ nedenlerle, sanığa isnat edilen suçun oluşmaması nedeniyle esasen çoğunluk tarafından da suçun oluşmadığı kabul edildiğinden verilen hükmün onanması gerektiği görüşüyle çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmamaktayıZ.