
Esas No: 2017/1395
Karar No: 2020/3035
Karar Tarihi: 14.10.2020
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2017/1395 Esas 2020/3035 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki sıra cetvelindeki sıraya itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, ... 1. İcra Müdürlüğünün 2011/5080 Esas sayılı dosyasından tanzim edilen bila tarihli sıra cetvelinde davacı haczinin 1. sırada yer alması gerekirken davacıya 2. sırada yer verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, satış evrakları önceden taraflarına tebliğ edilmeyen satış işleminin iptali gerektiğini ve cetvelde 1. sırada yer alan davalı ... takibinin muvazaalı şekilde oluşturulduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinin düzeltilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, takiplerine dayanak bononun alacaklarının tahsili amacıyla düzenlendiğini, davacı taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, davalı ..."ın takibine dayanak bononun muvazaalı şekilde oluşturulduğunu kabul etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, satışın kesinleşmiş icra takibi üzerine yapılan ilanlar neticesinde yapılmış olması nedeniyle usulüne uygun olduğu, muvazaa iddiasına ilişkin olarak dosyada herhangi bir kayıt ve belge bulunmadığı, haciz tarihi daha önce olan davalı ile, davacının takibine dayanak davayı açma tarihi önce olduğundan, davacı arasında satış bedelinin alacak oranı nazara alınarak garameten paylaştırılması gerektiği belirtilerek, davanın kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraza ilişkindir. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir.
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz"i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamaz. Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, davacının alacaklı olduğu ... 17. İcra Müdürlüğünün 2013/14318 E. sayılı dosyasında, davacı alacaklının 29.10.2010 tarihinde Büyükçekmece 2. Aile Mahkemesinde açtığı boşanma ve tazminat davasında kesinleşen karara dayalı olarak 21.12.2013 tarihinde ilamlı takip talebinde bulunduğu, icra emrinin borçluya 29.11.2013 tarihinde tebliğ edildiği, bedeli paylaşıma konu araç kaydına 30.12.2013 tarihinde haciz konulduğu, davalının alacaklı olduğu ... 11. İcra Müdürlüğünün 2011/5080 E. sayılı dosyasında, davalı alacaklının bonoya dayalı olarak 28.04.2011 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip talebinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya 10.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği, bedeli paylaşıma konu araç kaydına 20.10.2011 tarihinde haciz konulduğu, 12.10.2012 tarihinde satış talep edilerek avansın yatırıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, özellikle davacı takibinin dayanağı olan ilamın dava tarihinin davalı takibinden önceki tarihli olduğu hususu dikkate alınarak, yukarıda anılan ilke doğrultusunda, muvazaanın olmadığına dair davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağının gerçek olup olmadığının tartışılması ve özellikle davalı borçlu Banu"nun muvazaanın varlığına ilişkin kabul beyanı da dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, davalı ... üzerinde olan ispat yükünün, davacıda olduğu anlamına gelecek şekilde muvazaanın ispatlanamadığı gerekçesiyle ve alacağın gerçek alacak olduğunu gösteren delillerin ne olduğu belirtilip, tartışılmadan yanılgılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2-Bozma nedenine göre, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.