8. Hukuk Dairesi 2014/5074 E. , 2014/12524 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/09/2012
NUMARASI : 2007/253-2012/340
H.. S.. ile İ.. G.. ve müşterekleri aralarındaki tazminat davasının kısmen kabulüne kısmen karar verilmesine yer olmadığına dair İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 11.09.2012 gün ve 253/340 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı İ.. G.. vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, asıl ve birleşen dava ile; vekil edeni ile bir kısım davalıların kardeş olduklarını, ortak miras bırakanları H.. M..’den intikal eden parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki binada yer alan bağımsız bölümleri tüm mirasçıların bir araya gelerek 04.10.2005 tarihli sözleşme ile taksim ettiklerini, bu sözleşme ile binadan 3. kat ile teras katı olan 4. katı vekil edenine bıraktıklarını, 4. katın kaçak olduğunun vekil edeninden gizlendiğini, tüm davalıların birlikte hareket edip kötüniyetli olarak kaçak katı, vekil edeninin alt katlardaki dükkanlarda bulunan haklarından vazgeçmesi karşılığı olarak ona bıraktıklarını, daha sonraki bir tarihte binadan mirasçılardan davalı G..’e ait olan bağımsız bölümü eşi ile birlikte satın alan ve tapuda eşi dava dışı S.. Y.. G.. adına tescil edilen davalı İ..’in şikayeti sonucu 4. kattaki dairenin yıkılmasına neden olduklarını açıklayarak, 130.000 TL maddi zararının davalılardan faizi ile birlikte tahsiline ve davalılardan M.. ve G..’e miras paylarından fazla verilen zemin ve bodrum kattaki hisselerin 1/3 oranındaki bölümlerinin iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar G.. ve M.. vekilleri, dayanılan protokol başlıklı sözleşme ile binanın 3 ve 4. katlardaki dairelerin davacıya verildiği diğer bölümlerin de diğer mirasçılara taksiminin yapıldığını, sözleşmenin davacı ve eşinin bilgisi ve rızaları ile düzenlendiğini, 4. kattaki dairenin kaçak olduğunu davacı ve eşinin bildiklerini, buna rağmen sözleşmeyi imzalayarak natamam durumdaki bu yerin yapımını tamamladıklarını, dava konusu dairenin daha sonraki tarihte kaçak olması sebebiyle Belediye"ce yıkılmış olmasının vekil edenlerini bağlamayacağını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı İ.., yargılama oturumlarına katılmamış, cevap da vermemiştir.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davanın, davacının bu talebinden vazgeçmesi sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, tazminat talebi yönünden ise birleşen ve asıl davanın kısmen kabulü ile 98.287,35 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı İ.. G.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu parsel sayılı taşınmaz miras bırakan H.. M.. adına kayıtlı iken 21.10.2005 tarihinde mirasçıları olan G.. S.., H.. S.., D.. M.., M.. Ş.. ile G.. K.. adına intikalin sağlandıktan sonra aynı tarihte mirasçılardan G..’ın payını H..’ye, D.. A..’nin ise G..’e satıp temlik ettikleri, ardından G.. K..’nin adına bulunan 1/3 payının 1/6 oranındaki bölümünü 31.10.2010 tarihinde dava dışı S.. Y.. G..’ye, 06.07.2007 tarihinde ise M.. Ş..’in adına kayıtlı olan 1/3 payın 1/6 oranındaki bölümünü dava dışı F.. U.."a satıp devrettiği dosya arasında bulunan tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Davacı, mirasçı olan davalılar ile bir araya gelerek, kaçak kat olduğunu kendisinden gizledikleri bölümü aralarında düzenledikleri 04.10.2005 tarihli miras taksim sözleşmesi ile kendisine verdiklerini, bu daireyi alması karşılığında ise zemin katta bulunan dükkanlardaki payından vazgeçtiğini, sonraki tarihte davalı mirasçıların mirasçı olmayan diğer davalı ile kendisine duydukları husumet sebebiyle birlikte hareket ederek kaçak kat sebebiyle kendisini Belediye"ye şikayet ettiklerini, hem para cezası hem de yıkım kararı verilmesine ardından yıkımına sebep olduklarını, dükkanlardaki haklarından mahrum kaldığını, bu şekilde maddi zarara uğradığını ileri sürmüştür. Davalılar, tüm mirasçıların imzaladığı miras taksim sözleşmesine konu edilen dava konusu taşınmazın, bilhassa davacının isteği üzerine kendisine verilmesini kabul ettiklerini, kandırma, kötüniyet sözkonusu olmadığını bildirmişlerdir. Mahkemece, miras taksim sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulü ile 98.287,35 TL maddi tazminatın tüm mirasçılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
4721 sayılı TMK"nun 646/2. maddesinde aksine düzenleme olmadıkça mirasçıların paylaşmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaştıracakları düzenlenmiştir. Taksim sonucu mirasçıların eşit hak ve hisse almaları zorunlu değildir. Yasa koyucu bu konuda tarafları bağlayıcı bir kısıtlama koymamıştır. Şu halde tarafların hür iradeleri ile yaptıkları taksim sözleşmesi tarafları bağlar. Bu sözleşmenin hata, hile ve ikrah iddiasıyla genel kurallar çerçevesinde iptali istenebilir. Davacı taraf her ne kadar kandırıldığı, kaçak olduğunun diğer mirasçılar tarafından bilindiği halde kendisine söylenmediği ve zarara uğratıldığı iddiasına dayanmakta ise de; dosyadaki bilgi, belge ve beyanlara göre bu hususun kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü doğru olmamış ise de temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozmaya konu edilmemiştir.
Davalı İ.. G..’nün temyiz isteği bakımından ise; mahkeme hükmünün gerekçesinde hükmedilen tazminatın tüm mirasçılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına denilmiş olmasına rağmen, hüküm fıkrasında davalı olan ancak mirasçı olmayan İ.. G.. bakımından da tazminata hükmedilmiş olması isabetsizdir. Kaldı ki İ.. miras taksim sözleşmesinin tarafı olmadığı gibi kayıt maliki de değildir. Diğer bir anlatımla davalı İ.. G.. mirasçı değildir. Sorumluluğunu gerektirir bir iddia sözkonusu olmadığından ve ayrıca sözleşmenin düzenlendiği tarihin çok öncesinden beri kaçak kat olduğu anlaşılan 4. kata ilişkin olarak yasal şikayet hakkını kullanmış olması sebebiyle, aleyhine tazminat sorumluluğunu gerektirmez. Şu halde davalı İ.. yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hükmedilen tazminatın bu davalıdan da tahsiline karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı İ.. G.. vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile mahkeme hükmünde kısmen kabulüne karar verilen tazminatın, davalı İ.. G.."den tahsiline yönelik bölümü bakımından 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.459,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı İ.. G.."ye iadesine, 16.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.