Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/2550
Karar No: 2016/7002

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/2550 Esas 2016/7002 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/2550 E.  ,  2016/7002 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile davalılar ... ve ... vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili 16/08/2007 tarihli dava dilekçesi ile; davalılardan ..."nın ... 11. Noterliğinde noter olduğunu, diğer davalı ..."ın da Başkatip olduğunu, ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, 46233 ada 1 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın satışı konusunda davalı ... "ye yetki verildiğine dair sahte vekâletname tanzim edildiğini ve bu sahte vekâletname ile taşınmazın davalı ... tarafından müvekkiline satışının yapıldığını, müvekkilinin de bu taşınmazı ..."a sattığını, yapılan bu satış işleminin gerçek tapu maliki ... tarafından açılan dava sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/308 E. – 2006/288 K. sayılı dosyası ile iptal edildiğini, bu iptalden müvekkilinin zarara uğradığını, bu nedenlerle davanın kabulü ile ...."a ödenen 1.275.000,00.-TL"nin 15.08.2007 tarihinden, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/308 E. sayılı dosyasındaki yargılama sonunda mahkeme masrafları, yargılama gideri ve vekâlet ücreti olarak toplamda ödemiş olduğu 166.030,00.-TL"nin 31/10/2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ..., cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunmuş; esas yönünden ise üçüncü kişinin ağır kusuru nedeniyle devletin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine savunmuştur.
    Davalı ..., cevap dilekçesi ile; zamanaşımı def’inde bulunmuş; esas yönünden ise davacının kötü niyetli olduğu, bu nedenle eldeki davayı açamayacağı gerekçesiyle davanın reddine savunmuştur.
    Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 503.713,59.-TL maddi tazminatın dava tarihi olan 16/08/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ..., Maliye Hazinesi ve ..."dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı ... ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, tapuda sahte vekâletnameye dayalı satış nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
    Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan, zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
    Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (aynî) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü, sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Bu sorumluluğa ilişkin olarak kusursuz sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanacak olup, Devlet tapu sicilinin tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan asli olarak sorumludur. Bu sorumluluktan söz edebilmek için, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi bulunmamakta, kusur yalnızca Devletin görevli memura rücu etmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu madde ile düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu niteliğinde (HGK 05.10.1955 gün ve 1955/4-58 E. - 1955/64 K. sayılı; 29.06.1977 gün ve 1977/4-845 E. - 1977/655 K. sayılı; 24.09.2003 gün ve 2003/4-491 E. - 2003/487 K. sayılı; 19.04.2006 gün ve 2006/4-113 E. - 2006/205 K. sayılı; 09.05.2007 gün ve 2007/4-212 E. - 2007/261 K. sayılı kararları) olduğundan, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır.
    (Dr. Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, ..., 1976 Sh.63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunluk da gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır.
    Noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 162. maddesine göre;
    “Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.
    Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücu edebilir.”
    Görüldüğü üzere, noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede kusurdan sözedilmemiş olduğundan, noterlerin bu göreve ilişkin kişisel sorumlulukları, kusursuz sorumluluk esasına göre düzenlenmiştir.
    Anılan madde uyarınca noterlerin sorumluluğu için noterin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin görevleriyle ilgili bir eylemleri olmalı; bir zarar bulunmalı; zarar doğuran eylem hukuka aykırı olmalı ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen noterin sorumluluğu, ancak zarar ile uygun nedensellik bağının kesildiğinin kanıtlanması durumunda ortadan kalkacaktır. Yani zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep halleri gibi illiyet bağını kesen bir durumun varlığının kanıtlanması halinde sorumluluktan kurtulunabilecektir (Tekinay S., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, 1985 İst., Sayfa 764 vd; Kartal B., Noterlerin Hukuki Sorumluluğu ve Kusursuz Sorumluluk, Yargıtay Dergisi, Cilt 24, Sayı 3, Sayfa 340 vd).
    Uygun illiyet bağı ile belirtilmek istenen, noterin veya çalıştırdığı kişilerin yaptığı noterlik işlemlerinden dolayı zarar doğmuş olmasıdır. Noterin sorumluluktan kurtulması için zararla eylem arasındaki illiyet bağının kesildiğini kanıtlaması gerekir. Bu da, ancak, mücbir
    sebebin varlığı veya üçüncü kişinin ağır kusuru veyahutta zarar görenin ağır kusurunun bulunması ile mümkün olacaktır. Kanun koyucu Noterlik Kanununun 162. maddesi ile genel nitelikteki kusursuz sorumluluk ilkeleri dışında özel bir kurtuluş kanıtı getirmemiştir (Kartal, B, a.g.e., s. 349 vd).
    Bunların dışında, Medenî Kanunun 2. maddesine göre, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüst davranmak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzenince korunmaz.
    Somut olayda davacı ..., ... ilçesi, ... mahallesi, 46233 ada 1 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın satışı konusunda davalı ...ye yetki verildiğine dair sahte vekâletname tanzim edildiğini ve bu sahte vekâletname ile taşınmazın davalı ... tarafından kendisine satıldığını, kendisinin de bu taşınmazı daha sonra ..."a sattığını, yapılan bu satış işleminin gerçek tapu maliki Şerafettin Yıldırım tarafından açılan dava sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/308 E. – 2006/288 K. sayılı dosyası ile iptal edildiğini, bunun üzerine dava dışı ..."ın talebi üzerine kendisine 1.275.000,00.-TL ödeme yaptığını belirterek, bu miktarla birlikte ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/308 E. – 2006/288 K. sayılı tapu iptali ve tescil davasında mahkeme masrafları, yargılama giderleri ve vekalet ücreti olarak 166.030,00.-TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminini talep etmiştir.
    Sahte vekâletname ile satışa konu edilen Eryaman mahallesi 46233 ada 1 parsel sayılı taşınmazın gerçek maliki olan Şerafettin Yıldırım tarafından parselin son maliki olarak gözüken ... ile ona satışı gerçekleştiren ..."na husumet yöneltmek suretiyle açılan tapu iptali ve tescil davasında ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/07/2006 tarih 2004/308 E. – 2006/288 K. sayılı kararında, ""Taşınmazı satan ... ile satın alan ... arasındaki devir işleminin danışıklı olduğu"" belirtilerek davacının davasının kabulüne karar verildiğine ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleştiğine göre, dosyamız davacısı ..."nun dava konusu taşınmazı dava dışı ..."a danışıklı işlem sonucunda devrettiği hususu sabit olmuştur. Davacı ..."nun yaptığı satış işleminin gerçek bir satış işlemi olmadığı mahkeme kararıyla sabit olduğuna göre, bu satış işleminden kaynaklı olarak dava dışı ..."a ödediğini iddia ettiği bedeller ile tapu iptali ve tescil davasındaki masrafları, kararı temyiz eden davalılar ... ve Noterden talep etmesine olanak bulunmamaktadır. Esasen kötü niyetle işlem yapanın bu eylemi bu ayrımı yapmaksızın bütün davalılar yönünden illiyet bağını kesmektedir. Gerçekten kötü niyetle kasıtlı davranış elbette davalıların sorumluluğunu ortadan kaldırır.
    Hal böyle iken, mahkemece davanın hükmü temyiz eden ... ve Noter yönünden tümden reddi gerekirken kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ..."nun temyiz itirazlarının REDDİNE,
    Davalılar ... ve Noter ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/06/2016 günü oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi