Esas No: 2022/1417
Karar No: 2022/4100
Karar Tarihi: 14.03.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2022/1417 Esas 2022/4100 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2022/1417 E. , 2022/4100 K."İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 09.12.2021 tarih ve 2021/13722 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.01.2022 tarih ve KYB-2021/156163 sayılı ihbarname ile;
Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan sanık ...'un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 158/1-f, 168/2 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay hapis ve 420,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/12/2016 tarihli ve 2015/338 esas, 2016/335 sayılı kararının, "müşteki ...'in İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek; "....." isimli internet sitesinde yayınlanmış olan.... numaralı ilan sahibinin numarası olan ..... numaralı telefon numarasını aradığı ve ilanda geçen "......" marka cep telefonunu almak için 430,00 Türk lirası karşılığında anlaştıklarını ve 13/05/2015 tarihinde 430,00 Türk lirasını.....IBAN numarasına yatırdığını, ancak daha sonra anlaştığı kişiye ulaşamadığını ve dolandırıldığını öne sürerek şikayetçi olması üzerine başlatılan soruşturma neticesinde açılan kamu davasında yapılan yargılamada,
Mahkemesince, " ... sanık ...'un kaçamaklı ikrarına, özellikle sanığın aynı suçtan birçok sabıkasının bulunduğu, internet üzerinden gerçek dışı ilanlar vererek muhataplardan para havalesi alıp kişileri dolandırdığı, bu kabul ve karar doğrultusunda sanık ...'un isnad olunan nitelikli dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına ..." şeklindeki yazılı gerekçe ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de,
..... isimli firmanın 20/04/2016 tarihli cevabi yazısında ...... numaralı ilanın, ilan sistemine kayıt eden "....." kullanıcısına ait olduğu, ilan sitesine kayıt tarihinin 09/05/2014, son giriş tarihinin 11/05/2014 olduğu, aşamalardaki savunmalarında diğer sanık ...'yı tanımadığını, müştekinin arandığı .......numaralı cep telefonu numarasının kendisine ait olmadığını, suç tarihi itibariyle Türkiye Ekonomi Bankası.... Şubesi nezdinde açılmış bir banka hesabının bulunmadığını, .....com adlı sitede "....." adlı kullanıcı adını kullandığını, suça konu ilanın kendisi tarafından yayımlanmadığı şeklindeki tüm aşamalardaki savunmalarının yanı sıra,
Sanığın mahkûmiyet kararına yönelik yargılamanın yenilenmesi talepli dilekçesinin ekinde dosyaya ibraz edilen, sanığın aynı neviden suçtan diğer sanık ... ile birlikte yargılandıkları ve mahkum olduğu, incelenen dosya kapsamının olay örüntüsü ile bire bir örtüşen İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/05/2019 tarihli ve 2016/185 esas, 2019/219 sayılı kararının istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 17/11/2020 tarihli ve 2019/2670 esas, 2020/1787 sayılı kararı ile, " ... Katılan'ın internet üzerinde satış ilanını görmüş olduğu cep telefonu ile ilgili ilanda belirtilen ..... nolu telefonu aradığı, telefonda kendisini ... olarak tanıtan kişi ile vardığı anlaşma gereği sanık ...'nın TEB bankası ..... nolu hesabına 860 TL para yatırdığı, sanığın cep telefonunu göndermemesi üzerine katılanın şikayetçi olduğu, sanık ...'nun savunmasında özetle, söz konusu telefon numarasının kendisine ait olmadığını ve hesabın kendisine ait olduğunu, hesabının ...'un kullandığını beyan ettiği, bu suretle sanıkların üzerilerine atılı suçu işledikleri iddia edilen olayda; Sanık ... tüm aşamalarda sanık ...'yı tanımadığını, ...'ya ait hesabını kullanmadığını, müşteki ile görüşmesinin olmadığını, sanık ...'nın hesabından da parayı çekmediğini beyan ettiği, bu beyanın aksine sanık ...'in mahkumiyetine yeter diğer sanık ...'nın atfı cürüm teşkil eden savunmalarından öte delil elde edilemediği halde sanık ... hakkında beraati yerine yazılı olduğu şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı, sanık ...'un istinaf itirazları bu itibarla yerinde olduğu, ancak belirlenen aykırılığın olayın daha fazla aydınlatılmasına ihtiyaç duyulmadığından CMK.nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri gereğince yeniden duruşma yapılmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğu kanaatine varılmakla; sanık ...'un, üzerine atılı Nitelikli Dolandırıcılık suçunu işlediği sabit olmaması nedeniyle CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE ... " şeklinde karar verildiği de nazara alındığında, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın savunmasının aksine diğer sanık ...'nın atf-ı cürüm niteliğindeki beyanlarından başka her türlü şüpheden arındırılmış cezalandırılmasına yeterli kesin, yeterli ve inandırıcı başkaca hiçbir delil bulunmadığı halde dosya kapsamı ile bağdaşmayan ve yasal olmayan gerekçeler ile varsayımlara dayanarak yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini de açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı CMK'nin 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün hangi hallerde kanun yararına bozulabileceği, kanun yararına bozma kararının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanun yararına bozma kesinleşen hüküm yönünden hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan gerek usul, gerekse maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlıdır. Dava konusu olayda mahkemece kanıtların toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen hükümde, sanığın cezalandırılması için yeterli delil bulunmadığından bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurulması mümkün değildir. Zira böyle bir durumda ortada hukuka aykırılık hali bulunmamakta olup, varolan kanıtların mahkûmiyete yeterli olup olmamasına ilişkin değerlendirme yanlışlığından kaynaklanan bir uyuşmazlık hali söz konusudur.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya içeriğine göre; sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüne ilişkin istemde belirtilen nedenlerin kanun yararına bozma yolunda ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından, İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi‘nin 23.12.2016 tarihli, 2015/338 Esas ve 2016/335 Karar sayılı ilamına yönelik kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden REDDİNE, mahalline gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 14.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.