15. Ceza Dairesi 2018/1703 E. , 2018/2014 K.
"İçtihat Metni"Dolandırıcılık suçundan meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03.03.2016 tarihli ve 2016/27935 soruşturma, 2016/17547 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 27.10.2016 tarihli ve 2016/2476 değişik iş sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 06.02.2018 gün ve 94660652-105-34-13918-2016 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.02.2018 gün ve 2018/11394 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, meçhul şüpheli hakkında, yürütülen soruşturma sonucu belgelerin düzenleniş tarihi itibariyle dava zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,
5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda müştekinin 15 yıl önce kaybettiği nüfus cüzdanına istinaden düzenlenen sahte nüfus cüzdanı ile kendisi adına çeşitli bankalardan kredi, kredi kartı temin edildiği ve sahte telefon hattı alındığını iddia ederek şikâyetçi olması neticesinde, Afşin Cumhuriyet Başsavcılığının 04.10.2011 tarihli ve 2010/2441 soruşturma, 2011/76 sayılı yetkisizlik kararı ile soruşturma evrakının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini müteakip, müştekinin bahse konu iddiaları ile ilgili olarak tekrar şikâyette bulunması üzerine, bu kez Afşin Cumhuriyet Başsavcılığının 18.02.2016 tarihli ve 2015/440 soruşturma, 2016/19 sayılı yetkisizlik kararı ile bu soruşturma evrakının da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, sahte olarak düzenlendiği iddia olunan belgelerin nelerden ibaret olduğunun kesin olarak belirlenmediği ve asıllarının temin edilmediği, belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadığı, yine bahse konu belgelerin kullanılma, dolayısıyla suç tarihlerinin tespit edilmediği, müştekinin ... Yönetim Anonim Şirketinin 03.06.2015 tarihli yazısına konu edilen kredi sözleşmesinin kendisi tarafından imzalanmadığını belirterek davacı olduğu Afşin Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/688 esasına kayıtlı dava dosyasının incelenmediği, Afşin Cumhuriyet Başsavcılığının 04.10.2011 tarihli ve 2010/2441 soruşturma dosyası ile verilen yetkisizlik kararının akıbetinin belirlenmediği, soruşturmanın telefon hattına özgülenerek eksik soruşturma yapıldığı anlaşılmakla, sahte olarak düzenlenerek kullanıldığı iddia edilen belgelerin araştırılarak, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşuyorsa iddianame tanzimi ile kamu davası açılması, aksi takdirde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
Kabule göre de;
2-İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03.03.2016 tarihli ve 2016/27935 soruşturma, 2016/17547 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın müştekiye 22.03.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve anılan karara karşı on beş günlük yasal süreden sonra, 25.04.2016 havale tarihli dilekçe ile itiraz edildiği anlaşılmakla, süresinden sonra yapılan itirazın reddi yerine esasa girilerek kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
5271 sayılı CMK"nın 173/1. maddesinde, suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içerisinde bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı yeri çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebileceğinin öngörülmüş olmasından hareketle yapılan incelemede; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen 03.03.2016 tarih ve 2016/27935-2016/17547 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın, 22.03.2016 tarihinde şikâyetçiye tebliğ edildiği ve karara on beş günlük yasal süresinden sonra 25.04.2016 havale tarihli dilekçe ile itiraz edildiği dosya içeriğinden anlaşılmakla; süresinden sonra yapılan itirazın reddi yerine esasa girilerek kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle (2) no’lu kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinden verilip kesinleşen, 27.10.2016 tarih ve 2016/2476 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, bozma kararının süresinde yapılmayan itirazın usulden reddedilmesine ilişkin olması da dikkate alınarak esasa yönelik inceleme talebinde bulunulması nedeniyle içerik bakımından kabule göre talep olduğu anlaşılan (2) no’lu dışındaki ilk taleple ilgili kanun yararına bozma istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca sonraki işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, 26.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.