14. Hukuk Dairesi 2015/10866 E. , 2015/9147 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ardahan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/12/2014
NUMARASI : 2012/225-2014/545
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.05.2012 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, Türk Medeni Kanununun 724 ve 725. maddelerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, davacının iyiniyetli olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "...TMK"nın 724. maddesi hükümleri davacı tarafından sağlanamadığı ve taraflar arasındaki ihtilafın da temliken tescile ilişkin olmadığı..." şeklindeki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı tereke temsilcisi F.. Y.. vekili temyiz etmiştir.
TMK"nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK"nın 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcut ise malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK"nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK"nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a)Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK"nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK"nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilme Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b)İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c)Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Dava konusu 6 ve 18 sayılı parseller 27.02.1991 tarihinde kesinleşen kadastro tespitiyle davalı adına; 4 sayılı parsel 1/3 pay ile diğer 5 ve 7 sayılı parseller ise davacı adına tam pay ile kayıtlıdır.
Tarafların kardeş olduğu ve söz konusu parseller üzerine 5 katlı betonarme bina yapıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında görülüp davacı aleyhine kesinleşen Ardahan Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/117 Esas, 1990/37 Karar sayılı yine 2006/582 Esasta açılıp yetkisizlik kararıyla 2010/456 Esas, 2012/323 Karar sayılı temyiz edilmeden kesinleşen müdahalenin önlenmesi hükümleri ve dinlenen tanık beyanlarına göre, davacının 05.07.1944 tarihli ve 12/26 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen "mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket ettiğinden" söz edilemez. Bu nedenle, mahkemece öncelikli koşul olan iyiniyet unsurunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK"nın 438/son maddesi gereğince hüküm gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle HUMK"nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin yukarıdaki şekilde değiştirilmiş ve DÜZELTİLMİŞ bu gerekçeyle ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.