
Esas No: 2017/128
Karar No: 2020/188
Karar Tarihi: 20.02.2020
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/128 Esas 2020/188 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı ... vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 24.06.2008 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin Milas İlçesi Güllük Beldesi 175 parsel sayılı taşınmaz için avan (ön) proje hazırlayarak Mimarlar Odasından 07.01.2008 tarihinde onay aldığını, ancak söz konusu projenin daha sonra davalı ... tarafından kopya edildiğini, bu hususun Mimarlar Odasınca da tespit edilerek durumun davalıya bildirildiğini, buna rağmen davalının uzlaşmaya yanaşmadığını, diğer davalıların ise bu projeyi kullanarak inşaat yapmaya başladıklarını ileri sürerek haksız tecavüzün önlenmesine, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (FSEK) 68. maddesi gereğince 15.000,00TL maddi tazminat ile FSEK’in 70. maddesi gereğince 15.000,00TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5.1. Davalı ... vekili 19.08.2008 tarihli cevap dilekçesinde; davacının kötü niyetli olduğunu, davacının projesinin Mimarlar Odasından onay almadığını, aksine müvekkilinin çizdiği projenin onaylandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
5.2. Diğer davalılar vekili 04.08.2008 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkillerinin dava konusu projenin çizildiği parselde inşaat yaptıklarını, müvekkillerinin proje konusunda davacı ile bir anlaşmalarının bulunmadığını, müvekkillerinin Eco Tech İnşaat Taah. Emlak Paz. ve Tic. Ltd. Şti. ile proje konusunda anlaştıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) 18.07.2013 tarihli ve 2012/1363 E., 2013/1082 K. sayılı kararı ile; davalıların davacıya ait mimari projeyi izinsiz olarak kullandıkları ve uygulamaya geçirdikleri, FSEK"nin 68. maddesi gereğince davacının mali hak talebinde bulunabileceği, ayrıca manevi tazminat şartlarının da oluştuğu, ancak tazminat talep edildiğinden davacı ile davalılar arasında farazi bir sözleşme ilişkisi doğduğu için tecavüzün önlenmesi talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 11.460,00TL maddi tazminat ile 3.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, tecavüzün önlenmesi yönündeki talebin ise reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.05.2014 tarihli ve 2013/15165 E., 2014/8708 K. sayılı kararı ile; “…Dava, davacıya ait mimari projenin davalılar tarafından haksız olarak kullanılması nedeni ile 5846 sayılı FSEK hükümleri kapsamında uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemlerine ilişkindir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 04.06.2009 havale tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde neticeten ihlalin gerçekleştiği mütalaa edilmiş ise de, mümeyyiz davalı ... vekili tarafından sunulan rapora itiraz dilekçesinde, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren nitelikteki ciddi itirazlar ileri sürülmüştür. Bu itibarla mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta bilirkişi heyetinden itirazları karşılayacak şekilde ek rapor alınması ya da gerektiğinde yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak, davalının itirazları değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamış, hükmün temyiz eden davalı ... yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) 25.11.2014 tarihli ve 2014/461 E., 2014/607 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi raporunun gerekçeli, kontrole elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olduğu, davalı tarafın aleyhine olan hususlara itiraz etmesinin normal karşılanması gerektiği, ancak her itiraz olunan bilirkişi raporunun yeniden değerlendirilmek suretiyle ek rapor alınması veya başka bir rapor alınması zorunluluğunun bulunmadığı, aksi hâlde hiçbir davanın tek bilirkişi raporuyla sonuçlanması imkânının kalmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay çerçevesinde aldırılan bilirkişi raporuna davalı ... vekilinin itiraz etmesi karşısında mahkemece ek rapor veya yeni bir bilirkişi raporu aldırılmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Dava, esere tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir
13. Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenen bilirkişi incelemesi hakkında açıklamalarda bulunmakta fayda vardır.
14. HMK’nın “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266/1. maddesi; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” düzenlemesini içermektedir. Aynı Kanun’un “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/2. maddesinde ise; “Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.” hükmüne yer verilmiş ve 282. madde ile de hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir.
15. Öte yandan 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3. maddesi ile “Genel bilgi ve tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” şeklinde HMK"nin 266/1. maddesine benzer bir düzenleme getirilmiştir..
16. Görüldüğü üzere hem HMK hem de 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu gereğince çözümü için hukuki bilginin yeterli olduğu uyuşmazlık konularında bilirkişiye başvurulamayacaktır. Zira hukuki konular, anlaşılabilmesi için hâkimin bilemeyeceği özel ve teknik bilgiye ihtiyaç duyulan konular değildir. Bilirkişi, davadaki hukuki meselede değil, maddi meselede görüşüne başvurulan kişidir.
17. Bununla birlikte çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği için bilirkişiye başvurulduğu hâllerde mahkeme, bilirkişi raporunda noksan veya müphem gördüğü hususların tamamlanması veya açıklanması için kendiliğinden veya tarafların itirazı üzerine bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabilecektir. Ancak, mahkemenin bilirkişi raporunu noksan ve müphem bulmadığı (tam ve açık bulduğu), itirazların daha önce incelenmiş veya dava dosyasındaki bilgilerle karşılanması mümkün olduğu hâllerde mahkeme, ek rapor almadan veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmadan bilirkişi raporuna karşı yapılmış olan itirazları kendisi de inceleyebilecektir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü C. III, İstanbul, 2001, s. 2761).
18. Bu aşamada uyuşmazlığın çözümü için ayrıca mimari projelerin eser niteliğinin açıklanması gerekmektedir.
19. Fikir ve sanat eserleri hukukunun en önemli kavramı eserdir. Bir fikrî çalışmanın, fikir ürününün korunabilmesi için, onun teknik anlamda eser niteliğini taşıması gerekir. Hangi fikir ürünlerinin eser olarak kabul edileceği FSEK’e göre belirlenir. FSEK’nin 1. maddesinde eser; “sahibinin hususiyetini taşıyan ve aşağıdaki hükümler uyarınca ilim ve edebiyat, musikî, güzel sanatlar veya sinema eserleri sayılan her nevî fikir ve sanat mahsulüdür.” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre, bir fikir ürününün eser olarak vasıflandırılabilmesi için, iki unsurun bulunması gerekir. Bunlar, fikrî çalışmasının sahibinin özelliğini taşıması ve Kanun’da sayılan eser türlerinden olmasıdır.
20. Hemen belirtilmesi gerekir ki, fikrî bir çalışma, ancak dış dünyaya aksettirildiği ve üçüncü kişilerin duyularına hitap edecek niteliğe büründüğü takdirde eser niteliğini kazanabilir. Başka bir deyişle insanın düşünceleri değil, bunların dış âleme yansıdığı biçim eser olarak koruma altındadır. Ayrıca eser bir bütün olarak himaye görür; yoksa eserde yer alan veya eserde ifadesini bulan her türlü münferit fikir veya düşünce ayrı ayrı korumaya konu olamayacağı gibi, kural olarak bütünlük arz etmeyen fikir ürünleri de eser olarak nitelendirilemezler.
21. Mimari projeler bir yandan FSEK’nin 2. maddesinde ilim ve edebiyat eserlerinin alt grupları arasında, diğer yandan FSEK’nin 4. maddesinde güzel sanat eserleri arasında sayılmıştır. FSEK’nin 2/1-3 maddesine göre “Bediî vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmî mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, plânlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimarî maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri.” ilim ve edebiyat eseri olarak nitelendirilmiştir. Görüldüğü gibi, yalnız mimariyle ilgili olan değil, sahibinin özelliğini taşımak kaydıyla her nevi plan, proje, kroki, tasarım, maket ve benzerleri eser olarak Kanun tarafından himaye edilmektedir. Bunların himaye edilmesi için, öncelikle sahibinin özelliğini taşıyor olmaları gerekir. Ayrıca sayılan eser türlerinin estetik (bediî) nitelikte olması gerekmez.
22. Estetik nitelik taşıyan proje ve benzerleri ilim ve edebiyat eseri olarak değil, FSEK’nin 4. maddesi gereğince güzel sanat eseri olarak korunurlar. Özellikle mimarlık eserleri FSEK’nin 4. maddesinde güzel sanat eserleri arasında sayılmıştır. Öyleyse bir mimari proje, Kanun’da koruma altına alınan pek çok eser türünden farklı olarak, estetik özellik taşısa da taşımasa da himaye görmektedir. Zira bir mimari proje, estetik özellik taşısın veya taşımasın, eser olması sıfatıyla koruma altındadır.
23. FSEK’nin 2/1-3 maddesinde mimarlık projesi kavramına yer verilmiş; ancak mimarlık projesinin tanımı yapılmamıştır. Yine 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununda ve 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanunda da mimarlık projesinin tanımı yer almamaktadır. Bununla birlikte mimarlık projesi, TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulunun 28.12.2011 tarihli ve 42/31 sayılı kararıyla kabul edilen Mimarlık Hizmetleri Şartnamesi ve En Az Bedel Tarifesinde mimarlık tasarım ve proje türleri, hazırlık ve ön etüt çalışması, avan (ön) proje, kesin proje ve uygulama projesi olarak tasnif edilmiş ve tanımlanmıştır.
24. Özellikle avan (ön) proje; gerçekleştirilecek bir yapı konusundaki ilk düşüncelerin plan, kesit ve görünüşlerle belirtildiği öneri projesidir. Avan (ön) proje aynı konunun ayrı birkaç çözümünü göstermek üzere birden çok proje hâlinde düzenlenebilir. Örneğin mimari yarışma projeleri genellikle avan (ön) proje niteliğindedir. Avan (ön) projede plan kesit ve cephelerde insan, ağaç taşıt gibi öğeler gösterilebilir ve renklendirme kullanılabilir. Ayrıca boyut olarak genellikle yapı kütlelerinin dış ölçüleri yazılır (Hasol, Doğan: Mimarlık Sözlüğü, İstanbul, 2016, s. 30). Bu itibarla avan (ön) proje, FSEK’in 2/1-3. maddesinde zikredilen mimarlık projesi kapsamında bir fikrî üründür ve sahibinin hususiyetini taşıması kaydıyla FSEK anlamında eser niteliğindedir.
25. FSEK anlamında eser sayılan fikir ürünleri üzerindeki hak, telif hakkı olarak anılmaktadır. Telif hakkına, kural olarak, eseri kim meydana getirmişse o sahip olur. Bu bakımdan eseri meydana getiren kişinin yaşının küçüklüğü, aklî melekelerindeki yetersizlik ve benzer sebeplerin önemi bulunmamaktadır. Örneğin mimarî projeyi çizen, onu meydana getiren kişi, sadece mimarî eseri vücuda getirmekle eser sahibi olur ve eser sahibi olması dolayısıyla telif hakkının ve telif hakkından doğan yetkilerin sahibi olur. Başka bir deyişle telif hakkına sahip olabilmek için, sadece eserin meydana getirilmesi yeterlidir. Yoksa eserin herhangi bir sicile tesciline veya herhangi bir makama tevdiine gerek yoktur. Bununla birlikte mimarî projenin uygulanabilmesi için, mimarlar odasının ve belediyenin onayı gerektiği akla gelebilir. Gerçekten bu işlemler yapılmadığı sürece mimari projenin tatbik edilmesi mümkün değildir. Fakat bu işlemler eser vasfının kazanılmasıyla ilgili olmayan, birtakım idari işlemler niteliğinde olup, bu işlemler yapılmadan da fikri çalışma eser olarak korunmaktadır.
26. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından Milas İlçesi, Güllük Beldesi 175 parsel sayılı taşınmaz için avan proje hazırlandığı ve bu projenin başka bir mimar tarafından uygulama projesi olarak çizilmesinin önlenmesi amacıyla Mimarlar Odası Milas Temsilciliğine 07.01.2008 tarihinde sunulduğu, davalı ... tarafından aynı parsele ilişkin uygulama projesi çizildiği ve davacının avan projesinin varlığına rağmen her nasılsa uygulama projesinin 22.01.2008 tarihinde Mimarlar Odası Milas Temsilciliği tarafından onandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, avan projesinin FSEK anlamında eser niteliğinde olduğu, avan projesinin ilk önce davacı tarafından çizildiği ve eser sahibinin davacı olduğu, davalı ... tarafından çizimi yapılan uygulama projesinin ise davacının avan projesi ile aynı olduğu ve davalı eyleminin davacının telif haklarına tecavüz teşkil ettiği yönünde görüş bildirilmiştir.
27. Davalı ... vekili; davacının onaylanmış projesinin bulunmadığını, mimarlar odası tarafından onaylanmayan ve tescil edilmeyen projenin eser niteliği taşımadığını, dava konusu projeyi ilk çizenin müvekkili olduğunu, ayrıca tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. Mahkemece, raporun davalı ... vekilinin itirazlarını da kapsayacak şekilde kontrole elverişli ve hüküm kurmaya yeterli görüldüğü gerekçesiyle davalı ... vekilinin bilirkişi raporuna itirazları reddedilerek bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir.
28. Gerçekten davalı ... vekilinin bilirkişi raporuna karşı ileri sürdüğü itirazlar bilirkişi incelemesinden önce de dermeyan edilmiş ve bu hususlar bilirkişilerce incelenerek rapor düzenlenmiştir. Bununla birlikte itirazların bir kısmının da dava dosyasındaki bilgilerle karşılanması mümkün olup, hâkimin hukuki bilgisi ile çözülebilecek hususlardır. Öte yandan davacı tarafından hazırlanan avan projesinin FSEK anlamında eser niteliğinde olduğu, davacının avan projesinin 07.01.2008 tarihinde Mimarlar Odası Milas Temsilciliğine sunulduğu dosya kapsamı ile sabittir.
29. Bu itibarla davalı ... vekilinin bilirkişi raporuna karşı ileri sürdüğü itirazların bilirkişilerce karşılandığı, ayrıca avan projesi Mimarlar Odası Milas Temsilciliği tarafından geçerli şekilde onaylanmamış ise de eserin varlığı için herhangi bir sicile tesciline veya herhangi bir makamın onayına gerek olmadığı, zira telif hakkına sahip olabilmek için sadece eserin meydana getirilmesinin yeterli olduğu gözetildiğinde mahkemenin ek bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı yönündeki direnme kararı usul ve kanuna uygundur.
30. Ne var ki, Özel Dairece işin esası yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olup, davalı ... vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.