5. Ceza Dairesi 2019/2438 E. , 2020/14312 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında 3628 sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında nitelikli zimmet, rüşvet alma ve bu suça azmettirme, icbar suretiyle irtikap, ikna suretiyle irtikap ve icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Suç tarihlerinde... ilçe tarım müdürü olarak görev yapan sanığın, müdürlük ile iş yapan, yaptıkları ticari ve zirai faaliyetleri nedeniyle işlem yapmak üzere müdürlüğe gelen kişilerden istediği eşyaları alanlara kolaylık sağladığı, karşı çıkanlara ise zorluk çıkardığı, bu kapsamda mağdurlardan ..."e 2 adet laptop, ..."e 1 adet laptop aldırdığı, ... görevlisi ..."tan sekreteri vasıtasıyla 1.000,00 TL aldığı, ..."in kurumdan olan 1.490,00 TL alacağını başka bir firmaya ödettiği, Saray Tarım firması yetkilisi İbrahim Kurtoğlu"na temin edilmek üzere çeşitli ev ihtiyaç malzemeleri yazılı olan listeyi vermek şeklinde gerçekleşen eylemlerinde zimmet, irtikap ve rüşvet suçlarının unsurlarının oluşmadığı, ancak; yapmakla mükellef olduğu iş ve işlemleri yapmak için kurumun ihtiyaçlarında kullanılmak üzere menfaat temin etmek ve bu şekilde görev gereklerine aykırı davranmak suretiyle kişilerin mağduriyetlerine sebebiyet verdiğinin tüm dosya kapsamı itibarıyla sabit olduğu ve sübut bulan eylemlerinin kül halinde zincirleme biçimde TCK’nın 257/1. maddesinde düzenlenen icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirmeler sonucu yazılı şekilde atılı suçlardan beraat hükümleri kurulması,
Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 22/12/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere "Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir".
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın mağdurlardan menfaat talep ettiğine dair iddiaların soyut beyanlardan ibaret olduğu, ayrıca suça konu edilen ve müdürlük bünyesinde kullanıldığı anlaşılan eşyaların bağış olarak nitelendirilmesi gerektiği, yine bu eşyalardan kaydı gerekenlerin demirbaşa kaydedilmesi hususunda sanığın herhangi bir görevinin bulunmadığı ve bu hususta personel görevlendirmesi yaptığı, Adana Adli Emanetinin 2013/2787 sırasında kayıtlı olan, alınması talep olunan gıda ürünlerine ilişkin olduğu belirtilen listede yer alan yazıların sanığın el ürünü olduğuna dair herhangi bir belirleme de yapılmadığı gözetilerek atılı suçlardan mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı,
Diğer yandan, 5237 sayılı TCK"nın 257. maddesinde belirtilen görevi kötüye kullanma suçunun oluşması için, görevin gereklerine aykırı davranış yanında objektif cezalandırma şartı olan “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması" ya da "kişilere haksız bir menfaat sağlanması" şartlarından birinin de bulunması gerektiği ancak somut olayda belirtilen koşullardan hiçbirinin gerçekleşmediği ve bu sebeple unsurları itibarıyla oluşmayan suçlardan dolayı sanık hakkında verilen beraat hükümlerinin onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun sanığın icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.