Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/960
Karar No: 2020/187
Karar Tarihi: 20.02.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/960 Esas 2020/187 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/960 E.  ,  2020/187 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davalı Medenta Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine; diğer davalılar hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacılar vekili 24.10.2003 tarihli dava dilekçesinde, müvekkillerin çocukları ..."in diş tedavisi için öneri üzerine davalı şirkete müracaatta bulunduklarını, 1999 yılının Ocak ayında davalılar tarafından tedaviye başlandığını, davalı Dr. ..."ın Almanya"dan gelen ortodontist uzmanı olarak tanıtıldığını, müvekkillerin aralıklı kontrollerle 37 defa İstanbul"a giderek tedavinin tamamlanmasını sağladıklarını, ancak 2003 yılı Ağustos ayında başka bir ortodontist uzmanının incelemesi sonucunda tedavinin gereği gibi yapılmadığını ve 4 yıllık tedavide hiçbir ilerleme kaydedilmediğini öğrendiklerini, yapılan araştırma ile Dr. ..."ın ortodontist uzmanı olmadığının belirlendiğini, bunun üzerine müvekkillerin yapılan tedaviden vazgeçip durumu İstanbul Diş Hekimleri Odası ile İstanbul İli Sağlık Kurumu Başkanlığına şikâyet ettiklerini, müvekkillerin bu ayıplı hizmet nedeniyle maddi ve manevi zarar gördüğünü, tedavi gören küçüğün uzun tedavi nedeniyle eğitiminin aksadığını, psikolojisinin bozulduğunu ileri sürerek, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun"un 4. ve 4/A maddeleri gereği ayıplı hizmetin tespitine, ayıplı hizmet için ödenen 1.950 Amerikan Doları tedavi ücretinin ödeme tarihindeki kur üzerinden işleyecek yasal faizi ile birlikte, 10.000TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkil ... için 2.500TL müvekkil ... için 2.500TL ve küçük Barış için 5.000TL olmak üzere toplam 10.000TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalılar ... ve ... vekili, müvekkili Dr. ..."ın davalı şirketin hissedarı olduğunu, müvekkili Dr. ..."nin ise davalı şirketin hissedarı ve çalışanı olmayıp davaya konu tedaviyi üstlenen bir kişi de olmadığını, davanın şirket tüzel kişiliği aleyhine açılması gerektiğini; davacıların gerekli özeni göstermemeleri sebebiyle tedavinin aksadığını, davacıların kusuru sebebiyle tedavinin sonuç vermediğini, müvekkillerinin bir kusurunun bulunmadığını, davacı tarafın tedaviden yazılı olarak vazgeçip 500 Amerikan Doları aldığını savunarak, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.07.2013 tarihli ve 2008/170 E., 2013/305 K. sayılı kararı ile; davalı Medenta Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle reddine; maddi tazminat yönünden 5.071,50TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine; olay nedeni ile davacıların çocuğu Barış"ın acı ve üzüntü yaşadığı, yine aynı şekilde çocukları ile birlikte 3,5 - 4 yıl boyunca tedavi için bulundukları ilden başka bir ile gelen davacıların hem çektikleri sıkıntı hem de yanlış tedavi yapılmış olması nedeni ile duydukları üzüntünün bir nebze olsun giderilebilmesi için vicdanı yönden rahatlama sağlanması amacıyla bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, davacı ... Çelik için 1.000TL, davacı ... için 1.000TL, davacı ... için 3.000 TL olmak üzere toplam 5.000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24.03.2014 tarihli ve 2013/19752 E., 2014/4559 K.sayılı kararı ile;
    Davalılar ... ve ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile;“…Buna göre mahkemece, manevi tazminata ilişkin hüküm dışında kurulan hükümlerde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, manevi zarar, bir kişinin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmeyi ifade eder. Hayat, vücut bütünlüğü, sağlık, özgürlük, isim, resim, şeref, haysiyet, ticari itibar gibi değerler kişilik değerlerini oluşturur. Bu değerlere saldırı, objektif eksilmeyi ifade eder. Manevi zararın tazmin edilebilmesi için objektif unsur yanında bir de sübjektif unsurun gerçekleşmesi gerekir. Sübjektif unsur ise, zarar görenin söz konusu ihlal sonucu kişiliğinde, manevi varlığında objektif olarak meydana gelen bu eksilmeyi yaşaması, duyması, onu hissetmesi, bunun sonunda da acı, elem, ızdırap duymasıdır. Sübjektif unsur yoksa manevi zarar da yoktur.
    Kural olarak kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimseler saldırının faillerinden manevi tazminat talep edebilirler.
    Dava konusu maddi hadise ayıplı hizmet ifasından kaynaklanmakta olup, davacı tarafın hayat, vücut bütünlüğü, sağlık, özgürlük, isim, resim, şeref, haysiyet gibi değerlerinde bir ihlale yol açmamıştır.
    Hâl böyle olunca mahkemece; manevi tazminat talep etme şartlarının somut olayda oluşmadığı gerekçesiyle davacıların manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 2015/51 E., 2015/202 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeler yanında “…davacıların çocuğu küçük yaşına rağmen defalarca dişçi koltuğuna oturmuş, korku, tedirginlik ve tedavinin sıkıntısını yaşamıştır. Bu hâliyle yapılan hatalı uygulama davacıların çocuğunu hem fiziksel olarak zarar görmesine neden olmuş, hem de psikolojik olarak etkilenmesine neden olmuştur. Aynı şekilde tedavi gören çocuk dışında anne ve babası da aynı endişeleri yaşamış tedavinin gerçekleşmemesi ve bunun uzun sürmesi nedeniyle çocuklarının ağız yapısında meydana gelen olumsuz durumdan dolayı sıkıntı ve üzüntü duymuşlardır. Bu tedaviden manevi yönden olumsuz olarak etkilendikleri açıktır…” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Eldeki davada manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    Davacılar ... ve ... hakkındaki hükme yönelik davalıların temyiz istemi incelendiğinde;
    12. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 1. maddesinde “Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümlerinin Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmayacağı, geçici 3. maddesinde ise Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı HUMK"nın temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı” düzenlenmiştir. Anılan düzenleme gereğince uygulanması gerekli olan HUMK"nın 427. maddesindeki 40TL olan kesinlik sınırı ise parasal sınırları değiştiren 5219 sayılı Yasanın 2/c maddesiyle 21.7.2004 tarihinden itibaren verilecek kararlarda 1.000TL"ye çıkarılmıştır. Diğer bir deyişle 21.7.2004 tarihinden itibaren verilen kararların temyiz edilebilmesi için hüküm altına alınan miktarın 1.000TL"yi geçmesi gerekir.
    Öte yandan HUMK"ya 5236 sayılı Yasanın 19. maddesiyle eklenen Ek-4.maddeye göre ise “Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtay"da duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on milyon lirayı (10,00-TL) aşmayan kısımları dikkate alınmaz.”
    2014 yılında bu parasal sınır 1.890TL olarak uygulanmıştır. 15.11.2014 tarihli ve 29176 Sayılı Resmî Gazete"de ilan edilen Maliye Bakanlığı"na ait 441 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, 2014 yılı için belirlenen yeniden değerlendirme oranı % 10,11 olarak öngörülmüştür. Buna göre, 2015 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 2.080TL"yi geçmesi gerekir.
    Somut olayda, her bir davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının 1.000TL olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu durumda,davalılar aleyhine verilen hüküm, miktar itibariyle kesin nitelik taşıdığından 1.6.1990 gün ve 1989/3 E. 1990/4 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak temyiz eden davalılar ... ve ... vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
    Davacı ... hakkındaki hükme yönelik davalıların temyiz istemi incelendiğinde;
    13. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.
    14. Dava, davalı diş hekiminin yükümlülüklerini yerine getirmediği, taahhütlerine ve tıbbın gereklerine uygun tedaviyi yapmadığı, uygulanan tedavinin başarısız olduğu iddiasıyla açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    15. Davaya dayanak yapılan maddi olgu, ortodonti tedavisi yapılmak suretiyle dişlerin düzeltilmesidir. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 355. ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 470. ve devamı maddeleri) maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
    16. Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi ise sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK"nın 356/1 (TBK"nın 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır. Buna göre, işi yüklenen davalı hekimin, hasta üzerinde kararlaştırılan edimleri ifa ederken, yani tıbbi faaliyette bulunurken, mesleğinin tüm koşullarını ve tıp biliminin kurallarını eksiksiz yerine getirmesi gerekir. Aksi durumun gerçekleşmesi doktorun kusurlu olduğunu göstereceği gibi BK"nın 96. (TBK" nın 112.) maddesi gereği oluşan zarardan sorumluluğunu doğuracaktır.
    17. Bilindiği gibi borçlunun ifa etmekle yükümlü olduğu borcunu yerine getirememesi durumunda borca aykırılık meydana gelmektedir. Borca aykırı davranan kişi, bu davranışı ile neden olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olup iş bu yükümlülük neticesinde doğan sorumluluğa, borca aykırı davranıştan sorumluluk denilmektedir. Sorumluluk bu anlamıyla tazminat borcunun kaynağıdır (Oğuzman, M.K./ Öz, T.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul 2006, s. 14).
    18. Borçlar Kanunun da borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Akde aykırılık tek başına manevi tazminat gerektirmez ise de, özel hâl ve şartlarda davacının kişilik haklarının zedelenmesi hâlinde haksız fiilin neticelerini doğurmakta ve manevi tazminatı gerektirmektedir. 818 sayılı BK’nın 98/2.maddesi uyarınca haksız fiillere müteallik hükümler kıyasen akde muhalif hareketlere de uygulanır. Borca aykırı herhangi bir davranışın, alacaklının kişilik haklarının zedelenmesine neden olması mümkündür. Uygulamada borcun zamanında, gereği gibi ve ya hiç yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen olaylarda duyulan acı, üzüntü ile borca aykırı davranışta bulunan borçlunun eylemi arasındaki nedensellik bağının nasıl kurulacağını tespit etmek tartışmalıdır. Zira kural olarak bir para borcunun ödenmemesi alacaklının bir kişilik hakkını ihlal etmemektedir. Ancak bunun neticesinde gelişen olaylar bu hakkı ihlâl edebileceğinden nedensellik bağı burada kurulabilmektedir.
    19. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.02.2019 tarihli ve 2007/11-1976 E., 2019/81 K. sayılıkararında da değinilmiştir.
    20. Mülga 818 sayılı BK’nın 49. maddesi ile ilgili açıklamalarda bulunmadan önce 4721 sayılı TMK’nın 24. maddesine değinmekte yarar vardır. Bu maddede;
    “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
    Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
    hükmü yer almaktadır.
    21. Dava konusu tedavinin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın “Şahsî Menfaatlerin Haleldar Olması” başlıklı 49. maddesinde ise;
    “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
    Hâkim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
    Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.”
    düzenlemesine yer verilmiştir.
    22. TBK’nın “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde de BK 49. maddedeki düzenlemeye paralel olarak:
    “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
    Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”
    şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
    23. TMK’nın 24.ve 818 sayılı BK’nın 49. (6098 sayılı TBK, m.58) maddeleri ile koruma altına alınan kişilik hakları, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru, sır alanı, mesleki itibarı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
    24. Görüldüğü üzere, 818 sayılı BK’nın 49. (6098 sayılı TBK, m.58) maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.
    25. Burada kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. BK"nın 49. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koşullar gerçekleştiğinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır.
    26. Öte yandan, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de, hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate almalıdır.
    27. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların şikâyetleri üzerine İstanbul Diş Hekimleri Odası yapmış olduğu soruşturma sonucunda Diş Hekimi ..."ın davacıların çocuğuna 3,5 yıl süren tedavinin yanlış teşhis ve tedaviye dayalı olup gerekli özeni göstermediği, ilk etapta uygulanması gereken iskeletsel düzeyde etki sağlayan ortopedik aygıtlar yerine, dişsel etki yapan apareyler kullandırılarak hastanın zaten normal değerlerden sapma gösteren ağız içi ve ağız dışı bulgularında herhangi bir iyileşme elde edemediği gerekçesi ile adı geçen hekime para cezası verildiği; aynı zamanda diş hekimi ..."nin de Diş Hekimi ..."ın hastası ..."e yaptığı yanlış tedaviyi devam ettirdiği ve bu yanlışlığın farkında olmadığından düzeltilmesinde de herhangi bir çaba harcamadığı belirtilerek haklarında para cezası verilmesine karar verildiği; yine dosya içerisinde yer alan Adli Tıp Kurumunun 29.09.2010 tarihli ve 9564 numaralı raporunda, ...’in tedavisine 7,5 yaşında başlanılmış olduğu, ortodontik tedavi olarak dişsel düzeyde aygıtlar kullanıldığı, yaşı gereği iskelet düzeyde etki eden ortopedik aygıtlar kullanılarak tedavisinin düzenlenmesi gerektiğinden, hekimin uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
    28. Öte yandan tedaviye başlanıldığı tarihte 7,5 yaşında olan ... ailesiyle birlikte farklı tarihlerde (37) defa yaşadıkları Karadeniz Ereğli’den İstanbul’a gitmek zorunda kaldığı gibi, yetişkin bir insanın bile diş tedavisinden korktuğu, tedirginlik duyduğu düşünüldüğünde, her defasında bu korkuyu yaşaması ve buna ek olarak tedavinin hatalı olması nedeniyle daha uzun süre bu korkuyu ve sıkıntıyı yaşamış olması göz önüne alındığında davacı ... için manevi tazminat koşullarının oluştuğu açıktır.
    29. Hâl böyle olunca, Yerel Mahkemenin davacı ... hakkında manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini kabul eden direnme kararı yerindedir.
    30. Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
    IV. SONUÇ :
    1- Yukarıda (12) nolu bentte açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve ... vekilinin davacılar ... ve ... hakkındaki hükme yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle REDDİNE,
    2- Yukarıda (13) ve devamı bentlerinde açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve ... vekilinin davacı ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesinin (III/1.) bendine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 20.02.2020 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi