Davacı, borçlu bulunmadığının tespitine ve haksız icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R Dava, davacıya davalı Kurum tarafından 2.511,00 TL asıl borç ve gecikme zammı için 6183 sk na göre gönderilen ödeme emrinin iptali talebine ilişkindir Mahkemece, 20/02/2014 tarihli komisyon kararında davacıya kesilen idari para cezasına yönelik olduğu, görüm ve çözümünde idari yargının yetkili olduğu ve adli yargı yolunun caiz olmadığı gerekçesiyle davanın yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Temyize konu uyuşmazlık, yargı yolunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı hakkında uygulanan idari para cezasının tahsili amacıyla 133256 takip kart no ve 2015/11358 takip no ile icra takibi başlatıldığı ve 6183 sk uyarınca düzenlenen 2.907,00 TL tutarlı ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiği ve eldeki davanın 24/04/2015 günü açıldığı anlaşılmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde, Kurum alacakları yönünden tebliğ edilen ödeme emrine karşı iş mahkemelerinde dava açma hakkı 7 günlük hak düşürücü ile sınırlandırılmıştır. Somut olayda davacı, 6183 sayılı Yasa uyarınca aleyhine yapılan icra takibinin ve devamındaki ödeme emrinin iptali ile, ödeme emrinde belirtilen miktarda borcu olmadığının tespitini istediğine göre; uyuşmazlığın belirgin bir biçimde 5510 sayılı Yasanın 88. ve 6183 sayılı Yasanın 58. maddelerinden kaynaklandığı açıktır. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın çözüm yerinin İdari Yargı olmayıp, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi olduğu ortadadır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.