14. Ceza Dairesi 2020/2734 E. , 2020/2363 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli cinsel saldırı
HÜKÜM : Mahkumiyet
İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin incelenmesinde;
Mahkemece 23.09.2014 tarihinde yüzüne karşı verilen hükmü, O Yer Cumhuriyet Savcısının 1412 sayılı CMUK"nın 310/1. maddesinde düzenlenip tefhimden işlemeye başlayan bir haftalık kanuni süresinden sonra sunduğu 25.11.2014 havale tarihli dilekçeyle temyiz ettiği anlaşılmakla, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 20/2. maddesi uyarınca davaya katılma hakkı bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yokluğunda yapılan yargılamaya ilişkin olarak mahkemelerce re"sen ihbarda bulunulmasının zorunlu olup olmadığı hususunda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunca yapılan toplantı sonucunda verilen 13.12.2019 gün ve 2019/6 Esas, 2019/7 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Bakanlığa bildirimde bulunulmasının zorunlu olmadığının kabul edilmesi ve 5271 sayılı CMK"nın 237/2. maddesine göre kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağının anlaşılması karşısında, Bakanlık vekilinin davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
Sanık müdafilerinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin 04.08.2012 yerine 10.08.2012 yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiş, hükümden sonra 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi ile ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüş, yine TCK"nın 102/2. maddesi gereğince 10 yıl hapis cezası belirlendikten sonra aynı Kanunun 49/1. maddesine göre 102/5. maddesi kapsamında temel cezada 20 yıla kadar hakkaniyetli bir artırım yapılması mümkünken, belirlenen ceza süresinden bahisle 102/5. maddesi ile artırım yapılmaması suretiyle sonuç cezanın eksik tayini ve atılı suçu hekimlik görevini kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanık hakkında TCK"nın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi ise aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Muhakeme safahatını yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, iddia ve savunma ile tüm delillerin eksiksiz olarak kararda gösterildiği, hükmedilen cezanın nevi ve miktarı itibarıyla kanuni sınırlar içinde tayin edildiği anlaşıldığından, sanık müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz taleplerinin reddiyle hükmün ONANMASINA, 02.06.2020 tarihinde Başkan ... ile Üye ..."ün karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Mağdurenin, duçar olduğu vajinismus hastalığının tedavisi için kardeşinin tavsiyesiyle sanık doktora başvurduğu, sanık tarafından müşteki ve eşinin hastalığın tedavisi ile ilgili olarak bilgilendirildiği, bu kapsamda Kegel Egzersizleri denilen ve vücuda parmak ve dilatör (vibratör) sokmayı kapsayan egzersizlerin de anlatıldığı, müşteki ve eşinin kabul etmesi üzerine tedaviye başlandığı, tedavi sırasında değişik büyüklükte dilatörler kullanıldığı anlaşılmıştır.
Sanığın, son uygulama sırasında müşteki fark etmeden vibratörü çıkarıp cinsel organını müştekinin vajinasına soktuğu ve şikayetçinin adeta hipnotize olmuş gibi karşı koyamadığı, sanığın peçeteye boşaldığı müşteki tarafından iddia edilmiştir.
Olaydan sonra alınan ve farklılık arz eden genital raporlardaki bulguların penis veya sair cisim sokulması suretiyle meydana gelebileceği yönündeki Adli Tıp Raporu, müştekinin sütyeninde tespit edilen sanığa ait DNA"nın tedavi sırasındaki bulaşmayla oluşabileceğine dair rapor içeriği, müştekinin olayı ifade şekli, iddia edilen olay öncesi, sırası, sonrası tanımladığı tutum ve davranışları dikkate alındığında klinik olarak bir hipnoz tablosu içinde bulunmadığı yönündeki Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun raporu, müştekinin yaşı ve sosyal durumu nazara alındığında olaydan hemen sonra şikayette bulunması yerine 6 gün geçtikten sonra şikayetçi olması, olayın adli merciilere intikalinden sonra müştekinin sanığı telefonla arayarak ısrarla görüşmek istemesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediğine dair şüpheden uzak delil elde edilememesi sebebiyle beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.