4. Hukuk Dairesi 2013/6577 E. , 2013/9010 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... (kendisine asaleten ....."a vesayeten) ve diğeri vekili Avukat ... Yürektürk tarafından, davalı ... ve diğerleri aleyhine 05/02/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 06/06/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalılardan ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davalı ...’in temyiz istemi yönünden; Dairemizin 14/02/2013 gün, 2012/3123 esas, 2013/2548 karar sayılı ilamı ile temyiz harcının ikmali için dosyanın geri çevrildiği, ancak harcın ikmal edilmemiş olduğu anlaşılmakla; temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
2-Davacıların temyiz istemleri yönünden; dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, .... Gazetesi’nin 22/03/2009 tarihli nüshasında davalı ... tarafından kaleme alınan: “Maktulün bir femme fatale olarak portresi” başlıklı köşe yazısı ve 23/03/2009 tarihli “Polemik” köşesinde yer alan haberler nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Davalılar davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, davalılardan ... yönünden; pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile usulden, diğer davalılar yönünden; haberin köşe yazısı niteliğinde olduğu, kişisel kanaati içerdiği, kişilik haklarına saldırıya dair unsura rastlanmadığı gerekçesi ile esastan reddine karar vermiştir.
Davacıların yakını olan ve dava konusu köşe yazısı ile bu köşe yazısı sonrası hazırlanan Polemik sayfasında fotoğrafı kullanılarak hakkında haber yapılan...., dava konusu yazı ve haberden önce medyaya yansımış bilgilere göre; çalışanları tarafından gasp amacı ile hunharca öldürülmüş genç bir bayandır.
Dava konusu edilen köşe yazısında kullanılan başlığın anlamı ve yazı içeriği bir bütün halinde değerlendirildiğinde; köşe yazısında mağdur hakkında oluşturulan kanaatin görünür gerçeğe uygun olmadığı, Polemik sayfasında verilen haberde ise; “Üniversiteli kızlar hayat kadını gibi” alt başlığın yanında ....ye ait, köşe yazısında da kullanılmış olan fotoğrafın büyütülmüş şekilde ve köşesinde şahsın adı da yazılmak suretiyle sunulduğu anlaşılmaktadır. Şu halde; gerek 22/03/2009 tarihli köşe yazısı, gerekse 23/03/2009 tarihli haber kişilik haklarına saldırı niteliğindedir.
Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davacılar yararına uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalı ... dışındaki davalılar yönünden istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacılar yararına ve davalı ... dışındaki davalılar yönünden BOZULMASINA, davalı ...’in temyiz dilekçesinin (1) nolu bentte açıklanan nedenle reddine ve temyiz eden davacılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/05/2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Basın Hukukunun en temel ilkesine göre "Basın özgürdür." Modern ve demokratik dünyada basın özgürlüğü devletlerin ve toplumların en benimsenmiş ve en vazgeçilmez kurallarından biridir. Bunun böyle olmasının asıl nedeni basının kamusal hizmet görmesidir. Basının kamusal hizmeti özellikle kamusal tasarruflar, devlet yönetimi ve her türlü güncel olayların toplum yararına takip edilmesi, diğer ifadeyle toplumsal denetimin (sivil denetimin) basın vasıtasıyla gerçekleştiriliyor olmasıdır. Bu anlamda basının işlevi haber verme hak ve görevi, eleştiri ve değerlendirme hakkından ibarettir. Basın fiziki, sosyal ve duygusal kişilik değerleri, özel hayatın gizlilik bölümüne saldırı olmaması kaydıyla, güncel olayları toplumun genel menfaatine ve saydığımız kişilik değerlerine hukuk sınırları içinde kalan ifadelerle eleştirel olarak yaklaşmalıdır. Basının sınır ihlali ise kişilik hakkının ağır veya hafif zedelenmesi şeklinde gerçekleşebilir. Bazen ihlaller olmasına rağmen toplumun menfaati açısından hukuka uygunluk da söz konusu olabilir. Böyle hallerde de saldırı gerçekleşmez.
Somut olayda davacılar davalıların gerek köşe yazısında gerekse sonraki tarihli olan haber yorum sayfasında kişilik haklarına saldırı yapıldığı gerekçesiyle tazminat istemişler, ilk derece mahkemesi davalılar yönünden haber niteliği ve kişisel görüşlere yer verildiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Dairemizin çoğunluğu tarafından uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur.
Çoğunluk görüşüne şu nedenlerle karşıyım. Gerek köşe yazısında gerekse polemik sayfasında yazılardan anlaşıldığı gibi ölen .... basına bütün ayrıntılarıyla yansıdığı şekilde öldürülmüştür. Öldürülen kişinin çok değişik görüntüleri de yine basına yansımıştır. İlkin, yazar ... bu görüntüleri özel bir operasyonla ele geçirmiş ve yayınlamış değildir. Yazar bir kadın gözüyle hemcinsinin davranışlarını sorgulamış basındaki resimleri üzerine yorumlar yapmıştır. Özellikle basına yansıyan ve örnek gösterilen resimlerin vesikalık resimler olmadığı, özel ve özellikle çekildiği- çektirildiği anlaşılmaktadır. Ve Özellikle iş bu resimlere yer verilmesinden dolayı davalı yazara tazminat sorumluluğu yüklenemez. İkinci olarak yazının konusu gerçekten cinsiyet davranışları üzerinde YAZIN eleştirilerinden ibarettir. Üstelik yazar buna ilişkin çok önemli bir yorum kaynağı da göstermektedir. Bir benzeri ortaya koymakta ve kadın davranışlarının ne sınırsız ne de sorumsuz olamayacağı, aksi kabul edilse dahi ve de hukuksal olmasa dahi bu şekilde insanlık dışı sonuçlarla karşılaşılabileceğini hatırlatmaktadır. Yaşamakta olduğumuz ülkede bu tür kadın davranışlarının istenmeyen binlerce örneğine rastlanmaktadır. Bunu yazıp eleştirmek, kadınların dikkatine sunmak yazar açısından bir görevdir. Hele hele yazarın böyle bir sonucu arzu ettiği anlamında bir düşünceye asla katılmak söz konusu olamaz. Sonuç itibariyle bu denli güncel olan, bu denli sosyolojik önem taşıyan bir konuda bu denli önemli bir görevi yerine getiren davalı yazarın yazısındaki güncellik ve gerçeklik unsurları da mevcut olmakla hukuksal sorumluluk söz konusu olamaz. Kaldı ki basın ve de yazar somut bir veriden yola çıkarak genel hükümlere varabilir, yorum yapabilir. Bu çok önemli yazıda yazar bu denli önemli bir görev üstlenmiş ve yapmıştır. Buna rağmen yazarın sorumluluğuna gidilmiştir ki bunun hukuka tam olarak aykırı olduğunu düşünmekteyim.
Davalı gazetenin sorumluluğu açısından ise varılan sonuç kanımca daha da kabul edilemez bir görüntü vermektedir. 23 Mart 2009 tarihli olan o sayfada hukukçu ve akademisyenlerin de görüş belirttiği bir sayfa edite edilmiş, kadın cinayetleri üzerine her ayrı siyasal ve sosyal kesimlerden görüşler yansıtılmıştır. Basının görevi de örnek olarak ve tam olarak budur. Ülkemizde bu denli kadın cinayeti işlenirken davalı gazete bu denli önemli bir görevi üstlenmiş, tiraj kaygısıyla hareket etmemiş, her ideolojik kesimden ve her akademik görüşten ve meslek gruplarından ayrı ayrı kişilerin yorumlarını yazmıştır. Demek ki özellikle bu cinayetin güncelliği devam etmektedir. Güncellik arz eden bu konuda ahlaka aykırı olmamak kaydıyla görüntü verilmiştir. Görev anlamıyla yorumlar yapılmıştır. Bu basın görevi kanımca layıkıyla yerine getirilmiş tarafsız ve ödüllendirilmesi gereken bir yayındır. İlk derece mahkemesi de bu düşüncelerle davayı reddetmiştir. Bütün bunlara rağmen ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına katılma olanağım bulunmamaktadır. 16/05/2013