20. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3856 Karar No: 2016/6794 Karar Tarihi: 13.06.2016
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/3856 Esas 2016/6794 Karar Sayılı İlamı
20. Hukuk Dairesi 2016/3856 E. , 2016/6794 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davada ... Tüketici ve ... Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. ... Tüketici Mahkemesince, 4077 sayılı Tüketici Kanununa göre eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların tüketici mahkemesinde görülemeyeceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. ... Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ise uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Davanın açıldığı 16.01.2014 tarihinde yürürlükte olan 4822 sayılı Kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde kanunun amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun 3. maddesinde "Mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder" şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukukî işlemin 4077 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir. Borçlar Kanununun 355. maddesinde ise, istisna akdi bir tarafın iş sahibi, diğer tarafın yüklenici konumunda olduğu ve bedel karşılığında bir şeyin imalinin yapılmasının sağlandığı sözleşme olarak tanımlanmıştır. Somut olayda davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 2012 yılında aile konutunun iç tavanlarının yapılması konusunda anlaştıklarını, Kasım ayı içinde anlaşma sağlanan hizmetin gerçekleştiğini, hizmetin kabul edilerek davalı tarafa hizmet bedelinin eksiksiz şekilde ödendiğini, yapılan işin gizli ayıplı olması sebebiyle 03/10/2013 tarihinde salonun asma tavanlarının çöktüğünü çökme sonucu dilekçede belirtilen eşyaların zarar gördüğünü kullanılamaz hale geldiğini, davalı taraf ile görüşülerek bedel iadesi ve zararın giderilmesi hususunda şifaen anlaşma sağlandığını, davalının sürekli oyalama yolu ile bedel iadesi ve zararın tazminine ilişkin anlaşmaya uymadığını, yapılan işin ayıplı olması sebebiyle 18.000,00.-TL iş ve hizmet bedelinin 1.000,00.-TL maddi hasarın ve meydana gelen olayın davalılar üzerinde yarattığı manevi zarara istinaden toplam 15.000,00.-TL manevi zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Buna göre taraflar arasında eser sözleşmesinin mevcut olduğu ve dava tarihi itibariyle eser sözleşmesinin de genel hükümler ve Borçlar Kanununun 355. maddesinde düzenlendiği anlaşıldığından, 4077 sayılı Kanun kapsamında bulunmayan uyuşmazlığın ... Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 13.06.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.