Esas No: 2015/8
Karar No: 2018/437
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/8 Esas 2018/437 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 41-86
Dolandırıcılık suçuna teşebbüsten sanık ..."in TCK"nın 157/1, 35/2, 62/1, 52/2, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 160 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin Uşak 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.02.2009 tarihli ve 41-86 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 21.10.2014 tarih ve 1796-16901 sayı ile;
"...Sanıkların arkadaş oldukları, sanık ... olay tarihinden önce.... ilinde tanıdığı bir iş yerinde tarihi eser görünümü taşıyan taklit sahte eserler yaptırdığı ve yaptırdığı eserleri Uşak iline başkalarına tarihi eser diye satmak amacıyla getirdiği, bu kapsamda sanık ... ile buluştuğu ve her iki sanığın bu taklit eserleri tarihi eser gibi başkalarına satıp dolandırarak para kazanmak için anlaştıkları ardından sanıkların suça konu eserleri uygun bir yerde satacak müşterilere göstermek için yer aradıkları ve sanık ..."i arayıp durumu anlattıkları, sanık ..."in sanıklarla pay karşılığı iş birliği yapmayı kabul ettiği ve eserlerle birlikte evine çağırdığı, bu planı Uşak İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin yaptıkları istihbarı çalışmalar sonucu öğrenmesi ile kimliği güvenlik amacıyla açıklanmayan emniyet görevlisinin sanıklarla irtibat kurmasının sağlandığı, olay günü emniyet görevlilerinin müşteri kılığında sanık ..."in evine eserleri görmeye gittikleri, sanıkların taklit eserlerin tarihi gerçek eser olduklarını söyleyip inandırmaya uğraşıp bu eserleri 70.00 TL karşılığında pazarlık yapıp satmaya çalıştıkları, sanıklarla anlaşmış, onların teklifini kabul etmiş gibi davranan kimliği açıklanmayan emniyet görevlisinin dışarıda bulunan evin etrafında tedbir alan emniyet görevlilerine haber vermek için dışarı çıkıp irtibata geçtiği akabinde sanıkların yakalandıkları, ele geçirilen eserlerden 115 tanesinin sahte tarihi eser, 14 tanesinin kayda geçmemiş gerçek tarihi eser olduğunun 20/06/2008 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiği bu şekilde sanıkların 2863 sayılı Kanuna muhalefet ve dolandırıcılığa teşebbüs suçlarını işledikleri sanıkların tevilli ikrarları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla mahkemenin sübutu kabul etmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, eylemin durumu bilen emniyet ekibi tarafından gerçekleştirilmesi nedeniyle dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmayacağı yönündeki bozma talep eden tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir..." açıklamasıyla, adli para cezasının miktarı bakımından düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.11.2014 tarih ve 47910 sayı ile;
"...Uşak İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin yaptıkları istihbari çalışmalar sonucu olay tarihinden önce sanıkların tarihi eser bulundurduklarını ve satmak istedikleri yönünde bilgi edinmeleri üzerine, olay günü kimliği güvenlik amacıyla açıklanmayan emniyet görevlisinin sanıklarla irtibat kurduğu sanıklarla tarihi eserleri satın almak için alıcı gibi irtibat kuran emniyet görevlilerinin sanıkların bulunduğu sanık ...’in evine eserleri görmeye gittikleri, satın alma teklifini kabul etmiş gibi davranan kimliği açıklanmayan emniyet görevlisinin dışarıda bulunan evin etrafında tedbir alan emniyet görevlilerine haber vermek için dışarı çıkıp irtibata geçtiği ve usulüne uygun alınan arama iznine istinaden sanık ...’in evine girip sanıklar İsmail ve Halil’i yakaladıkları olayda;
Mağdur konumundaki kolluk görevlisinin izinsiz kültür varlığı satış eylemini ortaya çıkarmak amacıyla eyleme giriştiği, bu sebeple de hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte bulunmadığı, kültür varlarının bir kısmının sahte (imitasyon) olmasının da sonucu değiştirmeyeceği," düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 09.12.2014 tarih, 20998-20767 sayı ve oy birliğiyle; itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında 2863 sayılı Kanun"a muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş, sanıklar ... ve ... hakkında dolandırıcılık suçuna teşebbüs ve 2863 sayılı Kanun"a muhalefet suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların itiraz kanun yoluna tabi olduğundan bahisle bu kararlara yönelik taleplerin mahallince değerlendirilmesine Özel Dairece karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında dolandırıcılık suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı dolandırıcılık suçuna teşebbüsün unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile birlikte hareket eden sanık ..."in, tarihi eser görüntüsü verilmiş eşya temin ederek satmaya çalışmak suretiyle dolandırıcılık suçuna teşebbüs ettiği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı,
25.12.2007 tarihli ev arama, el koyma ve yakalama tutanağı ile 26.12.2007 tarihli olay tutanağında; Uşak İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü görevlilerinin güvenilir kaynaktan aldığı istihbari bilgilere göre, Ünalan Mahallesi, ....., .... sayılı adreste oturan ..."in ikametinde tarihi eser bulundurduğu, bu eserleri inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile birlikte 25.12.2007 günü saat 22:00 sıralarında pazarlayacakları yönünde bilgi elde edilmesi üzerine, belirtilen saatte evin çevresinde tertibat alındığı, şube müdürlüğü görevlisinin alıcı olarak eve gönderildiği, görevlinin tarihi nitelikte olabileceği değerlendirilen eserler karşılığında 70.000 TL"ye pazarlık yaparak dışarıdaki görevlilerle irtibata geçtiği, bu sırada ..."in evden ayrıldığı, görevlilerin Cumhuriyet savcısına durumu ilettikleri ve verilen arama iznine istinaden saat 22:20 sıralarında eve girilerek yapılan aramada, oturma odasında sehpa üzerinde beyaz poşet içinde pamuklara sarılı hâlde küçük naylon poşetlerde üzerinde çeşitli figürler bulunan ve ortalama 2 cm çapında 19 adet ve 1 cm çapında 30 adet sikke, 1 adet ok ucu, 1 adet haç, 1 adet yüzük, 3 adet sikke, beyaz beze sarılı hâlde üzerinde çeşitli figürler bulunan ve 1,5 cm çapında 21 adet, 1 cm çapında 18 adet sikke, 3 vazo ve 2 kase, vitrin üzerinde gazete kâğıdına sarılı 17 cm boyunda ince saplı mermerden yapılmış idol, televizyon sehpasının içinde pamuğa sarılı 4 adet cam vazo, ..."ın mont cebinde poşet içinde üzerinde çeşitli figürler bulunan ve 2 cm çapında 15 adet sikke, zarf içinde 2 adet boncuklu küpe, ..."ın kanepe üzerine bıraktığı beyaz kâğıda sarılı 1 adet yüzük, üzerinde çeşitli figürler bulunan ve siyah renkli 7 adet sikke, ayrıca kanepenin altında dedektör başlığı bulunduğu, aramaya son verildiği esnada daha önce evden ayrılan ..."in geldiği ve üst aramasında toplam 18 parça olmak üzere üzerinde çeşitli figürler olan sikke ve küpe bulunduğu bilgilerine yer verildiği,
Soruşturma aşamasında Uşak Müze Müdürlüğü tarafından düzenlenen 08.09.2007 tarihli rapor ile yargılama aşamasında Ege Üniversitesi Arkeoloji bölümünde görevli üç arkeolog tarafından düzenlenen 20.06.2008 tarihli raporda özetle; ele geçen 131 eserden 2 adet yüzük, 10 adet sikke, 1 adet ok ucu, 1 adet haç olmak üzere toplam 14 adet eserin tarihi eser niteliğinde ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında olduğunun, diğerlerinin ise taklit ve yanıltıcı nitelikte olduklarının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
İnceleme dışı sanık ... kollukta; sanık ... ve inceleme dışı ..."in arkadaşı olduğunu, suça konu eşyaları 15 gün kadar önce ..."in.... ilinde yaptırarak getirdiğini, üçü birlikte ..."in evinde toplanıp bu eserleri satmaya karar verdiklerini, 3-4 gün kadar önce ..."in kendisini arayarak bulduğu müşterinin eserlere bakmak istediğini söylediğini, ... ile birlikte ..."in evine gelen tanımadığı bir şahsın eserlere baktığını ve eserleri beğendiğini, bu şahsın daha sonra geleceğini söyleyip ayrıldığını, olay günü saat 20.00 sıralarında ..."in kendisini arayıp müşterilerin eserleri almaya geleceğini söylediğini, bunun üzerine ..."in evine gittiğini, bir süre sonra ..."in tanımadığı iki şahısla geldiğini, eserlere baktıktan sonra gelen şahıslardan birisinin ... ile birlikte anlaşılan parayı getirmek için evden çıktıklarını, bir süre sonra da polislerin geldiğini,
Savcılıkta farklı olarak; olaydan 3-4 gün kadar önce ..."in yanında üç kişi ile geldiğini, olay günü ..."in yanında gelen iki şahıstan bir tanesinin 3-4 gün önce gördüğü ve müşteri bulabileceğini söyleyen kişi olduğunu,
Mahkemede ise ek olarak; gerçek olan tarihi eserleri ..."in tarlada koyun güderken bulmuş olduğunu,
İnceleme dışı sanık ... kollukta; ele geçen eşyayı olay tarihinden 10 gün kadar önce...."da Çağlayan mahallesi, Ürgen caddesi, No:16/3 sayılı yerdeki Öz Hermes isimli turistik eşya yapan iş yerinde yaptırıp bu eşyayı daha önceden tarihi eser satımı yaptığını bildiği arkadaşları ... ve ..."e gösterdiğini, ..."in bu eserleri satabileceklerini söylemesi üzerine de eserleri ..."ın iş yerinde satmayı kararlaştırdıklarını, eserleri ..."in evine bıraktığını, 3-4 gün önce tanımadığı birkaç kişinin alıcı çıktığını,
Sorguda farklı olarak; suça konu tarihi görünümlü eserleri sanık ... ile birlikte olay tarihinden 15 gün önce....’da yaptırdıklarını, koleksiyoner olan kişilerin koleksiyonunda eksik parçalar olduğu zaman satmak üzere yaptırdıklarını, bunları ..."in evine satmak için götürmediklerini, hiçbir zaman tarihi eser diye satışa sunmadıklarını, müşteri olarak gelen kişileri Afyon’dan Adem isimli bir şahsın bulduğunu,...."da yaptırdığı eserler dışındaki diğer tarihi eserleri Kışla köyü Miyanlı mevkisinde bir tarlada bulduğunu,
Mahkemede ise ek olarak; eserleri turistik amaçlı satmak için yaptırdıklarını, ..."in koleksiyoncu arkadaşına göstermek için eserleri onun evine götürdüklerini, ancak polislerin tarihi eser kaçakçılığı yaptıklarını düşünerek evi bastığını,
Sanık ...; ... ve ...’i daha önceden tanıdığını, olaydan bir hafta önce ..."ın dükkanına gittiğinde ... ve ...’in tarihi görünümlü çok sayıda eseri kendisine göstererek bunları pazarlayıp dolandırıcılık yapmak istediklerini ve kendisine de pay vereceklerini söylediklerini, işsiz olduğu için teklifi kabul ettiğini ve müşteri bulunursa pazarlığın kendi evinde yapılması konusunda aralarında anlaştıklarını, ertesi gün yatsı ezanından sonra ..."ın eserleri evine getirdiğini, daha sonra da ..."in iki şahıs ile beraber eve geldiğini, eserleri ..."in gelen şahıslara gösterdiğini, şahısların ... ve ... ile pazarlık yaptıklarını, çay servisi yaptığı için ne konuştuklarını bilmediğini, şahıslardan birinin ... ile dışarıya çıktığını, 5 dakika sonra da polisin geldiğini, başkalarını dolandırmak gibi bir düşüncesi olmadığını, sadece kâr payı alma karşılığında eserlerin evinde gösterilmesine izin verdiğini,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için dolandırıcılık suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK"nın "Dolandırıcılık" başlıklı 157. maddesinde; "Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir" şeklinde dolandırıcılık suçunun temel şekli düzenlenmiş olup, 158. maddesinde ise suçun nitelikli halleri sayılmıştır.
Dolandırıcılık suçunun maddi unsurunun hareket kısmı, 765 sayılı TCK"nın 503. maddesinde bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yapma olarak düzenlenmiştir. "Desise" arapça kökenli olup kişilerin iradesini sakatlamak, aldatmak, yanıltmak amacıyla yapılan düzen ve oyunlardır. 5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde hileli davranışlarla bir kimseyi aldatma şeklinde ifade edilmiş, 765 sayılı Kanun"da yer alan desise kavramına 5237 sayılı Kanun"da yer verilmemiş ve hileye desiseyi de kapsayacak şekilde geniş bir anlam yüklenmiştir.
Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer malvarlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
Hile, Türk Dili Kurumu sözlüğünde; "birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika" (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; "Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır... hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez" biçiminde tanımlanmıştır.
Öğretide de hile ile ilgili olarak; "Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir" (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453), "Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak....a düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir" (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, İstanbul 2011, Beta Yayınevi, 2. Baskı , Cilt I. s. 456) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan,....a düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: "Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir" (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2012, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s. 650), "Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır" (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, s. 343), "Hilenin, mağduru....a sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı....a sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir" (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 2011, Beta Yayınevi, 2. Baskı, Cilt I. s. 462).
Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı ve bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği yolunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ..."in, önceden tanıdığı inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile birlikte hareket ederek, inceleme dışı....."in olay tarihinden 15 gün önce.... ilinde yaptırıp getirdiği tarihi görünümde taklit ve yanıltıcı nitelikteki eserler ile tarlada bulduğunu savunduğu gerçek tarihi eserleri satmayı kararlaştırdıkları, inceleme dışı....."in müşteri bulmayı, sanık ..."in de bulunacak müşteriye suça konu eşyayı kendi evinde göstermeyi kabul ettiği, olay tarihinden 3-4 gün önce inceleme dışı sanık ..."in söz konusu eserleri satın alabileceğini söyleyen bir şahsı sanık ..."in evine götürdüğü, bu şahsın kendisine gösterilen eserleri beğendiğini ve almak istediğini söyleyip daha sonra gelmek üzere evden ayrıldığı, emniyet görevlilerince yapılan istihbari çalışmalar kapsamında sanık ..."in evinde tarihi eser olduğunu ve bu tarihi eserlerin sanık ve inceleme dışı sanıklar tarafından satılmak istendiğinin öğrenilmesi üzerine bir emniyet görevlisinin müşteri gibi hareket ederek inceleme dışı sanık ... ile irtibat kurduğu ve olay günü sanık ..."in evine gidip, suça konu eserlerin 70.000 TL karşılığında satın alınması hususunda pazarlık yaptıktan sonra parayı getirme bahanesiyle dışarı çıkıp evin etrafında önlem almış olan emniyet görevlilerine bilgi verdiği, görevlilerin Cumhuriyet savcısının verdiği arama emrine istinaden sanığın evine girip suça konu eşyayı ele geçirdikleri olayda; sanığın evinde satmak amacıyla tarihi eser bulundurduğunun haber alınması üzerine, gerekli araştırmayı yapmak ve 2863 sayılı Kanun"a aykırılık suçunun maddi delillerini ortaya çıkarıp şüphelileri yakalamak amacıyla, sanığın evine gidip müşteri gibi davranarak pazarlık yapan ilgili kolluk görevlisinin baştan itibaren tarihi eser satın almak yönünde bir iradesinin bulunmaması ve sanığın ilgili kolluk görevlisine yönelik hileli hareketlerinin aldatıcı ve....a düşürücü nitelikte olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunun maddi konusunun hareket unsurunu oluşturan hileli davranış olarak nitelendirilemeyeceği anlaşıldığından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkemece sanık ... hakkında dolandırıcılık suçuna teşebbüsten verilen mahkûmiyet hükmünün dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 21.10.2014 tarihli ve 1796-16901 sayılı sanık ... hakkında dolandırıcılık suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmüne ilişkin düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Uşak 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.02.2009 tarihli ve 41-86 sayılı sanık ... hakkında dolandırıcılık suçuna teşebbüsten verilen mahkûmiyet hükmünün, dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİ EDİLMESİNE, 16.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.