20. Hukuk Dairesi 2016/5091 E. , 2016/6713 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davada İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk ve İstanbul Anadolu 18. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, haksız fiîlden kaynaklı maddi-manevi tazminat isteminden ibarettir.
İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesince, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinden kaynaklandığı, üzerinde kat mülkiyeti kurulu bulunan ana taşınmazlarla ilgili her türlü davaya değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemelerinde bakılacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
İstanbul Anadolu 18. Sulh Hukuk Mahkemesi ise 6100 sayılı HMK"nın 4. maddesi ile sulh hukuk mahkemesinin görev alanına giren işlerin tek tek belirtildiği, HMK"nın 2. maddesi ile de malvarlığı ve şahıs varlığına ilişkin uyuşmazlılaksine düzenleme bulunmadıkça için genel görevli olarak asliye hukuk mahkemelerinin düzenlendiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Somut olayda; davacı, ...sakini iken, 15.05.2013 tarihinde çocuğunu okula götürmek üzere bloktan çıktığında binanın deposunda bulunan şahsına ait bir kısım eşyaların kırmızı bir kamyonete yüklenmiş olarak gördüğünü, yöneticiye sorduğunda apartman sakinlerince karar alındığını ve ilân panosuna asıldığını söylediğini, ilânı görmediği hususunda tartıştıklarını ve kamyonete yüklü eşyalarını araçtan indirdiğini, ancak, manevi değeri olan diğer bir takım eşyalarını ise bulmak için depoyu aradığında bulamaması üzerine, yöneticiden hurdacının adresini istediğini, kendisine bitti gitti denmek suretiyle yanıt verildiğini beyan ederek, apartman yönetiminin ağır ihmal ve kusurunun bulunduğunu beyanla site yönetimi adına yönetici davalıdan maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” denilmektedir.
Kat Mülkiyeti Kanununun 38. maddesinde yöneticinin sorumluluğu "Yönetici, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumludur." şeklinde düzenlenmiştir.
Her ne kadar davalı yönetici, davacıya karşı KMK"nın 38. maddesi gereği kat maliklerine karşı uğradıkları cismani ve maddi zararlara karşı sorumlu bulunsa da, davacının kiracı olduğu, ayrıca, sulh hukuk mahkemelerinin yalnızca Kat Mülkiyeti Kanunundan doğan maddi zararlara ilişkin davalara bakmakla görevli olduğu bilindiğinden, sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğundan bahsedilemez.
Eldeki davada ise asıl istem, uğranan maddi zararın yanında manevi zararlarının tazminine yönelik bulunduğundan, 6100 sayılı HMK"nın 2. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere “...şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleridir.” Davanın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 09/06/2016 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALİF YAZISI
Somut olayda, site yönetiminin kusuruna dayalı zarardan dolayı tazminat istenmektedir.
a) Davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı açıktır. Saldırının da davalının yönetim ve güvenlik olarak sorumlu oldukları "hakimiyet alanında" gerçekleştiği sabittir. Böyle bir eylemde hem maddi zarar hem de manevi zarar doğmaktadır. Maddi zarar gasbedilen mal veya para veya yaralanma nedeniyle yapılan tedavi masrafları kalemlerinden oluşmaktadır. Manevi zarar ise kişinin maneviyatında oluşan (travma) moral eksilmesidir. Dolayısıyla somut olayda tek eylemden hem maddi zarar hem de manevi zarar doğmaktadır.
b) Site yöteminin sorumlu olacağı ve müteselsilen güvenlik şirketinin de sorumlu olacağı konusunda uygulamada "ittifak" söz konusudur.
c) Sorun davalıların sorumluluk alanında kalan maddi ve manevi tazminat taleplerinden sadece maddi tazminat kısmının kat mülkiyeti hukuku kapsamında kaldığı, dolayısıyla sulh hukuk mahkemelerinin sadece maddi tazminat taleplerini inceleyebileceği ve ancak manevi tazminat talebinin MK"nın 24, BK"nın 58. maddeleri kapsamında olmakla sadece ve doğrudan Asliye Hukuk Mahkemesinde incelenebileceği yönündeki bazı Yargıtay Daire uygulamaları ve çoğunluk görüşüdür. Kuşkusuz bu yaklaşım aşağıdaki nedenlerle tercih edilmemelidir.
1) Öncelikle 634 sayılı Kanunun Ek 1. maddesine göre, bu Kanundan doğan bütün uyuşmazlıklar tartışmasız biçimde ve talebin maddi/manevi tazminat olmasına bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülür. Bu düzenleme emredicidir.
2) İster sözleşmeden doğan isterse sözleşme dışı ilişkilerden doğan zararlar hukukta maddi ve manevi olarak ayrılır. Her zarar tür ayrımı yapılmaksızın aynı eylemden (ihlâlden) kaynaklandığından aynı mahkemede incelenir. Bu anlamda hukuk sistemimizde bütün manevi tazminat taleplerini sadece Asliye Hukuk Mahkemeleri incelemekte değildir. Bilakis böyle dünüşülmesi de olanaksızdır. Bu anlamda örneğin, trafik kazasında davalılar sigorta şirketi, araç işleten ve haksız eylemi gerçekleştiren sürücü olabilir. Bu sorunda davalının sorumluluk nedeni farklı hukuksal nedenlerdir. Ancak, tek eyleme dayanan maddi manevi tazminat talepleri aynı mahkeme de (örneğin Asliye Ticaret Mahkemesinde) incelenir. Bu anlamda manevi zarar talebi Asliye Ticaret Mahkemesince tefrik edilemez, ya da sigorta şirketi davalı olmasa HUMK dönemindeki gibi zarar miktarı Sulh Hukuk Mahkemesi görev sınırında kalsa, Sulh Hukuk Mahkemesi manevi tazminat talebi yönünden Asliye Hukuk Mahkemesinde incelenmeli gerekçesiyle görevsizlik kararı veremez. Ya da Tüketici Mahkemesi bir tükecici sözleşmesinden doğan maddi zararı inceleyip manevi tazminat için görevsizlik kararı veremez.
3) Uygulama, (c-2) ile anlatıldığı biçimde olduğu halde, somut davadaki manevi tazminat davasının Asliye Hukuk Mahkemesinde görüleceğini benimsemek usûl ekonomisine de aykırıdır. Yargıda aynı eylemden doğan zararların aynı mahkemede ve aynı dosya kanıtlarıyla ele alınarak “karar yeknesaklığı” sağlanmalı ve kararlarda da birlik oluşturulmalıdır. Tek eylemle doğan zararlar pek çok mahkemeyi meşgul etmemelidir.
Açıkladığım nedenlerle, sayın çoğunluğun görüşüne katılamamaktayım.