17. Hukuk Dairesi 2015/5484 E. , 2017/11326 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davalıya zorunlu trafik sigortalı kamyonette yolcu olan müvekkilinin tek taraflı trafik kazası sonucu geçici ve sürekli işgöremezliğe uğradığını beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatının dava tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini toplam 157.306,95 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, hatır taşımasının tartışılması gerektiğini, römorkta taşınma halinde zararın teminat dışı olduğunu, sigortalı araçta 3 kişilik yer bulunmasına rağmen kaza sırasında araçta 5 kişi bulunduğunun tespit edildiğini, araçta gereğinden fazla yük taşınıp taşınmadığının ve istiap haddinin aşılmasının kazaya etkisinin araştırılması gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının davasının ıslahta nazara alınarak, kısmen kabulü ile 117.980,21 TL maddi tazminatın dava tarihi itibari ile işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, geçici işgöremezlik zararının 6111 sayılı yasa kapsamında bulunmamasına göre, davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK’nin 43.(6098 sayılı TBK’nin 51. md.) maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir.
Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Somut olayda davalı tarafça hatır taşıması savunmasında bulunulmuş, mahkemece hüküm gerekçesinde nedeni tartışılmadan %15 oranında hatır taşıması indirimi yapılmıştır. Soruşturma dosyasındaki hazırlık beyanlarına göre; davalıya zorunlu trafik sigortalı kamyonda yolcu olarak davacı, davacının teyzesi, teyzesinin eşi ve kızı bulunmakta olup; kaza davacının anneannesinin eşyaları kamyonda taşınırken meydana gelmiştir. Dosya kapsamına göre kamyonun kayıt maliki sürücünün annesi olup, sürücü kendisinin nakliye sahibi olup ayrıca davacının teyzesinin eşinin akrabası olduğunu beyan etmiştir. Bu hususlar göz önüne alındığında, ahlaki görevin ifası niteliğinde olan söz konusu taşımanın hatır taşıması olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Bu itibarla, ifade olunan hususlar dikkate alınarak, olayda hatır taşıması söz konusu olmadığından, 818 sayılı BK"nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK’nin 51. md.) gereğince tazminattan hatır taşıması nedeniyle indirim yapılmaması gerekirken, hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
3-Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 52. (818 sayılı BK 44. md.) maddesine göre zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın
doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Davalı tarafça, sigortalı kamyonda 3 kişilik yer bulunmasına rağmen kaza sırasında araçta 5 kişi bulunduğunun tespit edildiği, istiap haddinin aşıldığı ileri sürülmüştür. Hazırlık beyanlarına göre kamyonda sürücü dışında yolcu olarak kaza tarihinde 26 yaşında olan davacı, davacının teyzesi, teyzesinin eşi ve kızı bulunmaktadır. Mahkemece hüküm gerekçesinde davacının kamyonette yolcu olarak bulunduğu, araç kayıt bilgilerine göre araçta koltuk sayısının 3 olduğu, oysa soruşturma dosyasına göre araçta 5 kişi bulunduğu, yani davacının müterafik kusurunun mevcut olduğu belirtilerek %10 oranında müterafik kusur indirimi yapılmıştır. Ancak hazırlık beyanları ve kaza tespit tutanağına göre açık kasa kamyonda hangi yolcunun hangi koltukta oturduğu belli olmayıp, kaza kamyonun freninin boşalması sonucu tek taraflı olarak meydana gelmiş olup kamyonun tarlaya girmesiyle neticelenmiş, kamyon devrilmemiş, bazı eşyalar kamyondan düşmüş, istiap haddinin aşıldığına dair bir tespitte de bulunulmamıştır. Bu durumda mahkemece müterafik kusur indirimi yapılmaması gerektiğinin gözetilmemesi doğru değildir.
4-Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresini, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu, tazminatın hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerektiği Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır.
Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dahil edilemez.
Somut olayda mahkemece hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda kaza tarihinde 26 yaşında olan davacı için asgari geçim indirimi dahil edilmiş asgari ücret esas alınmış, aktif-pasif dönem ayrımı yapılmamıştır. Bu durumda yukarıdaki
açıklamalar ışığında aktif-pasif dönem ayrımı yapılarak, pasif dönem zararının, asgari geçim indirimi olmaksızın asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğinden, mahkemece aynı bilirkişiden bu yönde ek rapor alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, 05/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.