10. Hukuk Dairesi 2009/13969 E. , 2010/1086 K.
"İçtihat Metni".........
Davacı, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde, bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraflar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, 506 sayılı Kanunun 26/1.nci maddesindeki “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, Anayasa Mahkemesince 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunması ve tazminat hesabının bu şekilde yapılması gerektiği esas ise de; ilk peşin değer hesabının, gelirin bağlandığı tarih itibariyle ve her bir hak sahibi yönünden ayrı ayrı yapılması; fiili ödeme halinde, Kurumun talep edebileceği miktarın, ilk peşin değerin kusur karşılığı fiili ödeme miktarından düşük ise, ilk peşin değere göre; fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise, fiili ödeme miktarı dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği hususları nazara alındığında, hak sahiplerinden Şemsettin ve Selma için ilk peşin değerin esas alınarak yapılacak değerlendirmeye göre sorumlu olunacak miktarın belirlenmesi gereğinin gözetilmemesi, bozmayı gerektirmektedir.
3-Bozma ilamından sonra, davacı Kurumun verdiği 20.06.2007 havale tarihli ıslah dilekçesiyle; haksahiplerine yapılan fiili ödemelerin daha yüksek olması nedeniyle, dava dilekçesinde talep edilen miktara ek olarak, kusur farkından kaynaklanan 1.492,91 TL"nin daha tahsiline karar verilmesi isteminde bulunduğu anlaşılmış, mahkemece, ıslah dilekçesi esas alınarak hüküm kurulmuştur.
../..
-2-
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84"üncü maddesinde ıslahın, tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye, tabi olmayan davalarda yargılama sonuna kadar yapılabileceğinin hüküm altına alınması; 04.02.1948 gün, 1944/10 Esas ve 1948/3 Karar numaralı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da ıslahın bir kereye özgü yapılabileceğinin ve Yargıtay’ca karar bozulduktan sonra olanaksız olduğunun belirtilmiş olması nedeniyle, inceleme konusu davada Dairemizce verilen bozma kararından sonra davacı vekilinin yaptığı ıslah işlemi geçersizdir. Mahkemece yapılacak değerlendirmede ıslah dilekçesindeki talebin gözetilmemesi gerekmektedir; aksi durum, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
4-Davanın açıldığı tarihteki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince karar verilmesinde, davacı Kurum’un sorumluluğu bulunmadığından; davacı Kurum, davada haksız çıkan taraf olarak nitelenmemeli ve vekalet ücreti ile yargılama gideriyle sorumluluğuna hükmedilmemelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davalıya iadesine, 28.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.......