4. Hukuk Dairesi 2013/1818 E. , 2013/19914 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 16/02/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının ... Genel Başkanı sıfatıyla 25/08/2008 tarihinde ... ilçesinde düzenlenen parti toplantısında kendisi hakkında kullanmış olduğu ifadeler nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, yapmış olduğu konuşmanın eleştiri kapsamında kaldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının yapmış olduğu, yazılı ve görsel basında geniş yer bulan konuşma nedeniyle davacının kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nısfetle) karar vereceği Medeni Yasa"nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu olayda; olayın gelişim tarzı, konuşmada yer alan ifadeler ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı fazladır. Mahkemece davacı yararına daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/12/2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava; kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ve davalı siyasetle uğraşan ve partilerinde üst düzey görev alan kişiliklerdir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında özenle vurgulandığı üzere siyasi kişilerin sıradan bir şahsa kıyasla ağır ve hatta zaman zaman incitici şekilde eleştirilebileceği kabul edilmektedir. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında "bir ifadenin gerekçesini değerlendirebilmek için gerçeklerin ortaya konuluşu ile değer yargıları arasında ayırım yapılması gerektiği, gerçeklerin varlığı ortaya konulabilir iken, değer yargıları kanıtlanabilir olmadığı, bu bağlamda ifade özgürlüğünün sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil "demokratik toplumun" gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan ve rencide eden, şoke eden ve rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının" altını çizmektedir. (Bakınız Tuşalp-Türkiye davası)
Açıklanan nedenlerle davalı beyanlarının tarafların sıfatı da gözetilerek "ifade özgürlüğü" sınırları içinde kaldığı ve davanın tümden reddi gerektiği kanaatiyle dairemiz çoğunluğunun kararına katılmıyorum. 16/12/2013