Hukuk Genel Kurulu 2019/376 E. , 2020/166 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda,
Yargıtay 4. Hukuk Dairesince davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 09.02.2012 havale tarihli dava dilekçesinde; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2010/5957 E., 2010/6910 K. sayılı ilamında yanlış tespitler yapılarak bozma yapıldığını, bunun neticesi olarak da mahkemenin dosya kapsamına uygun ve yeterli ek bilirkişi raporuna göre verdiği tamamen isabetli kararın ilgili daire tarafından düzeltilerek onanması neticesinde bambaşka bir karar hâlini aldığını, bunun dosyada yanlış tespitler yapılmasından kaynaklandığını ileri sürerek fazlaya dair dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 900,00TL’nin 01.06.2002 tarihinden, 600,00TL’nin 01.02.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olmak üzere toplam 1.500,00TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili 24.04.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; davanın bir yıllık süre içinde açılmamış olması nedeniyle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, kararların yasal mevzuata uygun olarak verildiğini, işlemlerde kusur, kasıt ve hatanın bulunmadığını, ayrıca idareye atfedilecek bir kusurun da mevcut olmadığını, davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesinin hangi fıkralarına dayanıldığının belirtilmediğini, HMK’nin 48. maddesine göre dayanılan sorumluluk nedenlerinin ve delillerinin açıkça belirtilmesi gerektiği hâlde, sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delil de sunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
6. İhbar olunan hâkimler yargılamaya katılmamışlar ve beyanda bulunmamışlardır.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
7. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2013 tarihli ve 2012/2 E., 2013/5 K. sayılı kararı ile “…6100 sayılı HMK’nın 46 ve devamı maddelerinde hâkimin hukuki sorumluluğu düzenlenmiş, söz konusu davaların ancak devlet aleyhine açılabileceği, aynı Kanunun 74. maddesinde ise açıkça yetki verilmemesi hâlinde vekilin hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamayacağı kabul edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 74. maddesinin karşılığı olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 63. maddesinde buna yönelik açık bir düzenleme bulunmamakta ise de, hâkimlere karşı açılacak tazminat davalarında vekilin özel yetkisinin bulunması gerektiği 04.02.1959 gün ve 14/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı ile kabul edilmiş, hatta dava açarken bulunmayan özel yetkinin, bir diğer deyişle dava dilekçesi ekinde özel yetkili vekâletnamenin bulunmaması hâlinde, vekâletnamenin tamamlanması için süre verilmeden dilekçenin reddine karar verilmesi gerektiği Hukuk Genel Kurulunun 06.02.1981 gün 4/1-54 sayılı kararında da vurgulanmıştır.” gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Büyük Genel Kurulu Kararı:
8. Hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 24.01.2014 tarihli ve 2013/9 E., 2014/2 K. sayılı kararı ile “…Dava şartının eksik olması hâlinde nasıl bir usul işlemi yapılacağı 6100 sayılı HMK’nin 115. maddesinde belirlenmiştir. Kural olarak dava şartı noksanlığının tespit edilmesi hâlinde davanın usulden reddine karar verilmesi asıl ise de, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilmesi verilen bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi gereklidir… Uyuşmazlık konusu olan dava şartı eksikliği tamamlanabilir bir eksiklik olduğuna göre HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca davacıya HMK’nın 74. maddesine uygun vekâletname ibraz etmesi için kesin süre verilmesi, verilen süre içinde eksikliğin tamamlanması hâlinde yargılamaya usulün öngördüğü şekilde devam edilmesi, verilen süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde ise, 6100 sayılı HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gereklidir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
10. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca Büyük Genel Kurulunun bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 15.02.2017 tarihli ve 2016/4 E., 2017/3 K. sayılı kararı ile; 6100 sayılı HMK’nın 47. maddesi gereğince yargılamanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılması gerektiğinden Hukuk Genel Kurulunun görevsizliğine, talep hâlinde dava dosyasının Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiş, davacı vekilinin süresi içerisinde talebi üzerine dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Özel Daire Kararı:
11. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.01.2019 tarihli ve 2017/34 E., 2019/3 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, hâkimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından davanın ilk olarak ilk derece mahkemesi sıfatıyla Hukuk Genel Kurulunda açıldığı, yapılan yargılama sonucunda 21.02.2013 tarihli ve 2012/2 E., 2013/5 K. sayılı ilamı ile vekilin özel yetkisi bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay Büyük Genel Kurulunca uyuşmazlık konusu olan dava şartı eksikliğinin tamamlanabilir bir eksiklik olduğu belirtilerek HGK"nin kararının bozulduğu, bunun üzerine HGK’nın 15.02.2017 tarihli ve 2016/4 E., 2017/3 K. sayılı ilamı ile yasal değişiklik sonucu Dairemizin görevli olduğunu belirterek görevsizlik kararı verdiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nin 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK 46. maddesine göre hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu; dosya kapsamına uygun ve yeterli ek bilirkişi raporuna göre verilen isabetli yerel mahkeme kararının Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yanlış tespitleri sonucu düzeltilerek onama kararı ile bambaşka bir karar hâlini almasıdır.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Davacının iddiası ve gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiş; davacı tarafından da yargısal yollara başvurulmuştur. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiçbirisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nın 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi hâlinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-HMK’nın 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine,
2-HMK’nın 49. maddesine göre takdiren 500,00TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Alınması gereken 44,40TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 21,15TL"den mahsubuna, kalan 23,25TL"nın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 1.500,00TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliğiyle…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
12. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; dava ve temyiz dilekçeleri birlikte değerlendirildiğinde 900,00TL’nın 01.06.2002 tarihinden, 600,00TL’nın 01.02.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olmak üzere fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 1.500,00TL maddi tazminat talep edildiği ve karar tarihi olan 22.01.2019 tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının 3.200,00TL olduğu dikkate alındığında, 6100 sayılı HMK’ye eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’nın 427. maddesi gereğince, temyize konu tazminat miktarı (1.500,00TL) itibariyle Özel Daire kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
14. Somut olayda davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde, HMK’nın 46 ve devamı maddeleri kapsamında fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 1.500,00TL maddi tazminat talep edilmiş ise de;
Davacı bu davanın dayanağı olan Afşin Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/228 E., 2009/1604 K. sayılı dosyasında, itirazın iptali davası açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile 1.500,00TL’nin 01.06.2002’den itibaren 1.000,00TL’nın 01.02.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
15. Bu karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda, “…hükmün birinci maddesindeki ‘...1.500,00TL"nın 01.06.2002’den itibaren, 1.000,00TL"nin 01.02.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine’ ifadesinin çıkartılarak yerine "600,00TL’nin 01.06.2002 tarihinden itibaren, 400,00TL"nın 01.02.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine’ ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına" karar verilmiş ve böylelikle davaya konu karar kesinleşmiştir.
16. Davacı HMK’nın 46. maddesi kapsamındaki bu davada Afşin Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen davası sebebiyle uğradığı zararın (1.500,00TL) tazminini talep etmiştir. Dolayısıyla davacının tespiti mümkün fazlaya ilişkin başka bir hakkı olmayıp uyuşmazlık konusu miktar toplam 1.500,00TL’dir.
17. Bilindiği üzere 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı HUMK’nın 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. Sonraki yıllarda ise 5219 ve 5236 sayılı Kanun’larda öngörülen katsayılar çerçevesinde miktarlar giderek artmıştır. Buna göre 01.01.2019 tarihinden 31.12.2019 tarihine kadar katsayı artışı sonucu uygulanması gereken kesinlik (temyiz edilebilirlik sınırı) "3.200,00TL"dir.
18. Eldeki davada, temyiz istemine konu kararın verildiği 22.01.2019 tarihinde, 5219 ve 5236 Sayılı Kanun’lar gereği temyiz (kesinlik) sınırını 3.200,00TL olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna göre 1.500,00TL olan uyuşmazlığa konu miktar bu sınırın altında kaldığından, karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
19. Hâl böyle olunca, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ye eklenen "geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’nin 427/2. maddesi gereğince davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
HUMK’nın 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 18.02.2020 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.