Esas No: 2018/389
Karar No: 2018/420
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/389 Esas 2018/420 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 303/124 - 67/5
1- İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 2017/303 esas sayı ile görülmekte olan davada;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 20.04.2017 tarihli ve 11852-1869 sayılı iddianamesi ile sanık ..."nin, silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından TCK"nın 314/2, 37/1. maddesi delaletiyle 309/1, 311/1, 312/1, 53, 63/1, 58/9 ve 54. maddeleri ile 3713 sayılı Kanun"un 3. maddesi delaletiyle aynı Kanun"un 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle açılan kamu davası İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/160 esas sayısına kaydedilmiştir.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 05.05.2017 tarih ve 160-94 sayı ile; mahkemenin görevsizliğine ve sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması için dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay 16. Ceza Dairesince de 18.07.2017 tarih ve 8-5 sayı ile; yargılamaya İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince devam edilmek üzere dairenin görevsizliğine ve oluşan görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 10.10.2017 tarih ve 998-388 sayı ile; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilerek İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi üzerine İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 2017/303 esas sayılı davada yürütülen yargılama sırasında 04.06.2018 tarihinde, 2017/303 esas sayılı davanın, aralarında sanık ..."nin de bulunduğu sekiz sanık hakkında Yargıtay 8. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla 2018/7 esas sayı ile görülmekte olan davayla birleştirilip birleştirilmeyeceği konusunda anılan Daireden görüş bildirilmesi talep edilmiş, Yargıtay 8. Ceza Dairesince 11.06.2018 tarihinde 2018/7 esas sayı ile her iki davanın birleştirilmesine muvafakat edilmesine karar verilmiştir.
Bu doğrultuda İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 13.06.2018 tarih ve 303-124 sayı ile; 2017/303 esas sayılı davanın Yargıtay 8. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2018/7 esas sayılı davayla birleştirilmesine karar verilmiştir.
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2018/67 esas sayılı davada;
Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesince 18.04.2018 tarih ve 227-130 sayı ile görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından şüpheli ..."nin TCK"nın 257/1 (11 kez), 257/1, 43 (4 kez), 257/2 (2 kez), 109/1-3-c-d, 43 (2 kez), 109/1-3-c-d (36 kez), 281/1-2 (3 kez) ve 53, şüpheli ....."nun TCK"nın 257/1 (6 kez), 257/1, 43 (2 kez), 257/2 (2 kez), 109/1-3-c-d, (18 kez), 109/1-3-c-d, 43, 281/1-2 (2 kez), 281/2-3 ve 53, şüpheli ...."ın TCK"nın 257/1 (5 kez), 257/1, 43 (3 kez), 257/2, 109/1-3-c-d, (25 kez), 109/1-3-c-d, 43, 281/1-2, 281/2-3 ve 53, şüpheli ....."nun TCK"nın 257/1 (4 kez), 257/1, 43 (4 kez), 257/2, 109/1-3-c-d, (25 kez), 109/1-3-c-d, 43, 281/2-3 (2 kez) ve 53, şüpheli ....."ın TCK"nın 257/1 (3 kez), 257/1, 43 (2 kez), 257/2, 109/1-3-c-d, (15 kez), 109/1-3-c-d, 43, 281/2-3 ve 53. maddeleri,
Şüpheli ....."un; görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ve sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçlarından TCK"nın 257/1 (7 kez), 257/1, 43 (2 kez), 257/2, 109/1-3-c-d, (4 kez), 109/1-3-c-d, 43, 281/1-2 (2 kez), 281/2-3, 244, 43 ve 53. maddeleri,
Şüpheliler .... ve ....."un; görevi kötüye kullanma suçundan TCK"nın 257/1 ve 53. maddeleri,
Gereğince Yargıtay 8. Ceza Dairesinde yargılamalarının yapılması için son soruşturmanın açılmasına karar verilmiş, adı geçenler hakkında Yargıtay 8. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla 2018/7 esas sayılı dosyada yargılamaya başlanmıştır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesince yapılan yargılama sırasında, sanıklardan ... hakkında İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince görülmekte olan 2017/303 esas sayılı davanın bu davayla birleştirilmesine muvafakat edilmesi üzerine Yerel Mahkemece verilen birleştirme kararı sonrasında, Yargıtay 8. Ceza Dairesince 27.06.2018 tarih ve 2018/1 karar sayı ile; sanık ... ve bu sanığa atılı tüm suçlar yönünden ayırma kararı verilip ayrılan dava aynı Dairenin 2018/8 esas sayısına kaydedilmiş, ardından 28.06.2018 tarih ve 2018/8-3 sayı ile Dairenin görevsizliğine ve sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması için dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiş,
Yargıtay 9. Ceza Dairesince de 12.07.2018 tarih ve 2018/67-8 sayı ile; sanığa atılı görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından açılan davanın, silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından açılan dava ile birleştirilmesine yer olmadığına, her iki davanın ayrılmasına; görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından açılan davanın Dairenin başka bir esas sayısına kaydedilmesine, silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından açılan dava yönünden ise olumsuz birleştirme uyuşmazlığı oluştuğu gerekçesiyle uyuşmazlığın çözümü için dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının uyuşmazlığın giderilmesi istekli 18.07.2018 tarihli ve 62763 sayılı görüş yazısı ile Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken konu, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 9. Ceza Dairesi arasında, davaların birleştirilmesi ve daha sonra ayrılması sonucuna bağlı olarak ikinci defa ama farklı sebeple oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesine ilişkindir.
OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIKLARINA KONU DAVALAR:
1- İSTANBUL 24. AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE 2017/303 ESAS SAYI İLE GÖRÜLMEKTE OLAN DAVANIN KONUSU VE AŞAMALARI:
Sanık ...’nin, Bolu hâkimi olarak görev yapmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin 16.07.2016 tarihli ve 4-345 sayılı kararı ile görevden uzaklaştırılmasından sonra, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca 24.08.2016 tarihli ve 426 sayılı karar ile meslekten çıkarıldığı ve yeniden inceleme talebinin 29.11.2016 tarihli ve 434 sayılı kararla reddedildiği,
Sanık hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu"nun 93 ve 94. maddeleri gereğince genel hükümlere göre yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen iddianame ile; ağır ceza mahkemesinin görevine giren ve suçüstü halinde işlendiği değerlendirilen silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından TCK"nın 314/2, 37/1. maddesi delaletiyle 309/1, 311/1, 312/1, 53, 63/1, 58/9 ve 54. maddeleri ile 3713 sayılı Kanun"un 3. maddesi delaletiyle aynı Kanun"un 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle kamu davası açıldığı,
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 05.05.2017 tarih ve 160-94 sayı ile;
"Sanık ..."nin dosya kapsamına göre birinci sınıf hâkim olduğu, iddianame kapsamına göre görevi sırasında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediği iddiasıyla cezalandırılması istemiyle kamu davası açılması karşısında, 2802 sayılı Kanun"un 89 ve 90. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, yargılama yapmaya Yargıtay 16. Ceza Dairesinin görevli olduğu" gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 16. Ceza Dairesince de 18.07.2017 tarih ve 8-5 sayı ile;
"...İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi incelendiğinde, FETÖ/PDY"nin genel yapılanması, yargı yapılanması, bylock programı, örgütsel motivasyon unsuru olarak 1 Dolar bulundurulması, örgütün izleyeceği yol haritası ile ilgili ele geçen belgeler, darbe kalkışması ile ihlal edilen yasa maddeleri başlıkları ile örgüt hakkında bilgiler verildiği, 680 sayılı KHK ile değişik 2802 sayılı Yasa"nın 93/1. maddesi uyarınca belirtilen yetki kuralı çerçevesinde soruşturmanın yapıldığı hususundan bahsedilerek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 3. Dairesi ile Teftiş Soruşturma Kurulu nezdinde bulunan dosyalara atıf yapılarak soruşturma ve inceleme işlemlerinin devam ettiği açıkça belirtildiği de dikkate alındığında sanık hakkında 2802 sayılı Yasa"nın 93 ve devamı maddeleri uyarınca yürütülen soruşturmaların ve incelemelerin devam ettiği anlaşılmıştır.
Sanık hakkında TCK"nın 257. maddesi uyarınca görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan açılan bir dava da bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, Türk Ceza Kanunu"nun 309. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, 314. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olmak, 311. maddesinde düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek ve 312. maddesinde düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek suçlarının niteliği ve mahiyeti itibarıyla, suç tarihinde ağır ceza mahkemesi heyetine dahil birinci sınıf hâkim olan sanıklar yönünden, hâkimlik görevinden doğan, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçlar kapsamında kabul edilmesi mümkün olmamakla, bu suçlardan gözaltına alınan/yakalanan sanığın bu tarih itibariyle ağır cezalık suçüstü hali bulunan kişisel bir suçun şüphelisi/sanığı olduğu açıktır.
Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında kovuşturma yapma yetkisinin, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il ağır ceza mahkemesine ait (2802 sayılı Kanun"un 93. maddesi) olmasına, aynı hususa iddianamede de işaret edilmesine, asıl görevi temyiz mercii olan Dairemizin ilk derece yargılaması yapma görevinin istisnai ve tahdidi olarak sınırlandırılmasına göre, davaya bakma görevinin İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu" gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verildiği,
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 10.10.2017 tarih ve 998-388 sayı ile;
"...İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, suç tarihinde birinci sınıf hâkim olan sanığın, kişisel nitelikte ve her biri ağır ceza mahkemesinin görevine giren terör suçlarını suçüstü halinde işlediği iddiasıyla Hâkimler ve Savcılar Kanunu"nun 93 ve 94. maddeleri uyarınca genel hükümlere göre soruşturma yürütüldüğü ve soruşturmanın başladığı tarih itibarıyla sanık hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülmekte olan tüm soruşturma dosyalarının getirtildiği,
İddianamede içerikleri açıklanan bu dosyalarda, sanığın mahkeme başkanı olarak görev yaptığı ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hedef ve politikaları doğrultusunda önem taşıdığı belirtilen bazı davalarda, hâkimlik görevi sırasında gerçekleştirdiği iddia edilen hukuka aykırı işlemlerden dolayı yapılan ihbar ve şikâyetlerle ilgili soruşturmalar yürütüldüğünden bahsedilmiş ise de; "görevden doğan ve görev sırasında" işlendiği iddia edilen bu eylemler açısından soruşturmaların hâlen devam ettiğinin bildirildiği ve bu eylemlere dair görevi kötüye kullanma, resmî belgede sahtecilik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma gibi görev suçu kapsamında değerlendirilebilecek suç adlarına ve sevk maddelerine yer verilmediği, ayrıca iddianamede dava konusu edilen eylemler anlatılırken başka olaylara da değinilmesinin, bahsedilen diğer olaylardan dava açıldığı anlamına gelmeyeceğine dair Ceza Genel Kurulunun istikrarlı uygulamaları da dikkate alındığında, sanık hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülen soruşturmaların içeriklerinden bahsedilmiş olmasının, sanığın göreviyle bağlantılı bu eylemleri yönünden dava açıldığını göstermeyeceği,
Öte yandan, dava konusu TCK"nın 309/1, 311/1 ve 312/1. maddelerinde düzenlenen amaç suçlar ile Özel Daire uygulamaları doğrultusunda amaç suçlara göre geçitli suç olarak kabul edilen TCK"nın 314/2. maddesinde düzenlenen suçta temadi sanığın yakalanma anına kadar sürdüğü hâlde, Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde incelemesi devam eden soruşturma dosyalarına konu olan, görevden doğan ve görev sırasında gerçekleştirildiği iddia edilen eylemler temadi ve teselsül etmiş olsa dahi, bu eylemler yönünden temadi ve teselsülün daha önceden sona ermiş olması nedeniyle suçüstü halinin mevcut olmadığı, dolayısıyla Hâkimler ve Savcılar Kanunu"nun 94. maddesinde öngörülen şartları taşımayan ve iddianame anlatımına göre araç suç olarak nitelendirilen görevle bağlantılı eylemler açısından soruşturma usulü, amaç suç niteliğindeki dava konusu suçlardan farklı olup, görevle bağlantılı diğer eylemler yönünden Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde ayrı soruşturma yürütülmesinin de usul ve kanuna uygun olduğu,
TCK’nın "fiil sayısınca suç, suç sayısınca ceza" ilkesinden ibaret olan gerçek içtimayı ön plana çıkaran özelliği dolayısıyla, aynı Kanun"un 309, 311 ve 312. maddelerinin ikinci fıkralarında, bu suçların işlenmesi sırasında diğer suçların işlenmesi halinde, ayrıca diğer suçlardan da ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunacağı belirtilerek, amaç suç niteliğindeki bu suçların, amaç suç ile korunan hukuki değere ulaşmak için işlenen araç suçlardan ayrı ve bağımsız olarak düzenlendikleri, dolayısıyla içeriklerinden bahsedilen Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdindeki soruşturmalara konu olan ve görev sırasında gerçekleştiği iddia edilen eylemlerin suç oluşturduğu kanaatiyle ayrı bir dava açılması halinde, görev sırasında işlendiği belirtilen bu suçların dava konusu amaç suçlar açısından "araç suç" olup olmadıklarının kovuşturma makamlarınca ayrıca değerlendirilmesi gerektiği,
Bununla birlikte, millet iradesine dayalı demokratik rejimi koruma amacıyla düzenlenen dava konusu suçların, herhangi bir kamu göreviyle bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenmesi zorunlu olmadığı gibi, "özgü suç" niteliği taşımayan bu suçlar açısından failin memur olmasının kurucu unsur da olmadığı, sanık hakkındaki iddianamede; Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde incelemesi devam eden ve dava konusu suçlar açısından atıf yapılan görevle bağlantılı eylemlerden ayrı olarak, sanığın kişisel irade ve eylemleriyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu, hâkimlik sıfatından bağımsız olarak, özünde anılan örgütün üyesi sıfatıyla ve örgüt üyeliğinden kaynaklanan hiyerarşi içerisinde hareket ederek örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik herhangi bir kamu göreviyle bağdaşmayan nihâi amacına ulaşmak için bir süreç ve basamak olarak gördüğü yargısal mekanizmalara egemen olma faaliyetleri kapsamında özel yetkili mahkemelere yerleştirildiği, örgütsel amaçların gerçekleştirilmesine yönelik örgütsel motivasyon ile hareket ederek örgüt adına çalışmalar yaptığı, böylece örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği belirtilen dava konusu suçlara iştirak ettiğine dair nitelendirme ile kamu davası açıldığı, bu nedenle sanığın eylemlerinin kişisel suç olarak kabulü gerektiği, Yargıtayın ilk derece yargılaması yapma görevinin görev suçları ile sınırlı ve istisna oluşu da dikkate alınarak açıklanan sebeplerle Yargıtay 16. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verildiği,
Olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi üzerine İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 2017/303 esas sayılı davada yürütülen yargılamada iki oturum yapıldığı ve sanığın sorgusunun tamamlandığı
Anlaşılmaktadır.
II- YARGITAY 9. CEZA DAİRESİNDE İLK DERECE MAHKEMESİ SIFATIYLA 2018/67 ESAS SAYI İLE GÖRÜLMEKTE OLAN DAVANIN KONUSU VE AŞAMALARI:
Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesince 18.04.2018 tarihinde; CMK"nın 250. maddesi ile görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde suç tarihlerinde mahkeme başkanı olan sanık ..., mahkeme üyesi olan sanıklar ....., ...., ....., ..... ve ..... ile duruşma savcısı olan sanıklar .... ve ....."un görevleri sırasında ve yine bu mahkemede görülen ve kamuoyunda “Ergenekon” olarak bilinen davadaki yargılama sırasında gerçekleştirdikleri iddia edilen hukuka aykırı eylemler nedeniyle görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, suç delillerini, yok etme, gizleme veya değiştirme ve sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçlarından haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,
Sanıklar hakkındaki davanın Yargıtay 8. Ceza Dairesinde 2018/7 esas sayı ile ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olduğu esnada, sanıklardan ... hakkında İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2017/303 esas sayılı davanın bu dava ile birleştirildiği,
Davaların birleştirilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince sanıklardan ... ve bu sanığa atılı tüm suçlar yönünden ayırma kararı verilerek aynı Dairenin 2018/8 esas sayısına kaydedilen davada, sanık ..."ye atılı tüm suçlar yönünden yargılamaya Yargıtay 9. Ceza Dairesince devam edilmek üzere görevsizlik kararı verildiği,
Yargıtay 8. Ceza Dairesince verilen görevsizlik kararı üzerine sanık ... hakkındaki davanın Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2018/67 esas sayısına kaydedildiği
Anlaşılmaktadır.
GÖREV UYUŞMAZLIKLARINA İLİŞKİN AŞAMALAR:
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 2017/303 esas sayılı davada yürütülen yargılama sırasında 04.06.2018 tarihinde, bu davanın, aralarında sanık ..."nin de bulunduğu sekiz sanık hakkında Yargıtay 8. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla 2018/7 esas sayı ile görülmekte olan davayla birleştirilip birleştirilmeyeceği konusunda anılan Daireden görüş bildirilmesi talep edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 11.06.2018 tarih ve 2018/7 esas sayı ile;
"...Dairemize açılan kamu davalarına konu olan suçları oluşturan eylemlerin FETÖ silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda işlendiğinin iddia edilmesine göre her iki dava dosyası arasında CMK’nın 8. maddesinin "bir kişi birden fazla suçtan sanık olur...(sa) bağlantı var sayılır’ hükmüne göre bağlantı bulunduğu, her iki dosyadaki suçların sabit olması halinde Dairemize açılan davanın konusu olan suçlardan dolayı sanık hakkında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 5/1. maddesinin uygulanmasında zorunluluk bulunduğu" gerekçesiyle her iki davanın birleştirilmesine muvafakat edilmesine karar verildiği,
Bu doğrultuda İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince 13.06.2018 tarih ve 303-124 sayı ile;
"Mahkememizin 2017/303 esas sayılı dosyası ile Yargıtay 8. Ceza Dairesi (İlk Derece)"nin 2018/7 esas sayılı dosyası arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu, Yargıtay 8. Ceza Dairesi (İlk Derece)"nin 11/06/2018 tarih, 61216420 - 2018/7 sayılı yazısı ile birleştirme hususunda muvafakat verildiği" gerekçesiyle 2017/303 esas sayılı davanın Yargıtay 8. Ceza Dairesinde ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülmekte olan 2018/7 esas sayılı davayla birleştirilmesine karar verildiği,
Yargıtay 8. Ceza Dairesince sanık ... hakkında verilen ayırma kararı üzerine 28.06.2018 tarih ve 8-3 sayı ile;
"...Dairemizin 2018/8 esas sayılı dosyasında sanık ... yönünden gerek 8. Ceza Dairesinin görev alanına giren (son soruşturmanın açılmasına dair kararla açılan) ve görevle ilgili olduğu ileri sürülen görevi kötüye kullanma, görevi ihmal, hürriyeti tahdit, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından gerekse birleştirme yoluyla Dairemize intikal eden Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından açılmış kamu davası bulunması karşısında;
2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 6545 sayılı Kanun"la değişik 14/2-a,b,c maddeleri uyarınca; dava açan belgelerdeki en ağır suça ilişkin nitelendirmeye göre, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 21.02.2018 günlü Resmi Gazete"de yayınlanan 09.02.2018 gün ve 2018/1 sayılı Kararının Ceza Daireleri İş Bölümüne ilişkin ortak hükümlerin 8/2. fıkrası uyarınca sanık hakkındaki davaya bakma görevinin Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesine ait olduğu" gerekçesiyle Dairenin görevsizliğine ve sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması için dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verildiği,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesince de 12.07.2018 tarih ve 67-8 sayı ile;
"07.06.1935 tarih ve 32-14 sayılı içtihadı birleştirme kararı, 10.06.1942 tarihli ve 26-16 sayılı içtihadı birleştirme kararı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.05.2000 tarihli ve 111-117, 26.02.2008 tarihli ve 17-38 ve 09.05.2017 tarihli ve 2014/469-2017/260 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, mahkemeler arasında ortaya çıkacak olumsuz görev uyuşmazlığı üzerine tayini merci makamlarınca görevli olduğu belirlenen mahkemenin, merci kararına karşı direnme hakkı bulunmamakta, içtihadı birleştirme kurulu kararları yürürlükte kaldığı sürece hüküm fıkraları itibariyle bağlayıcı niteliktedir.
Bu itibarla; Dairemizin iş bu esasına kayıtlı dava dosyasında sanığın, görevi nedeniyle işlediği görevi kötüye kullanma, görevi ihmal, hürriyeti tahdit, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçları ile kişisel suç mahiyetindeki Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından açılan kamu davalarında suçların kısa bir zaman zarfında aydınlığa kavuşturulması ve hükme bağlanması, bir an evvel maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, davaların makul sürede sonuçlandırılması ve hak ihlallerinin önlenmesi açısından her iki davanın ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılması gerekirken, ayrıca tayini merci kararına uymak zorunda olduğunda şüphe bulunmayan İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince yargılamaya devam edilerek bir karar verilmesi gerekirken Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.10.2017 tarih, 2017/YYB-998 esas ve 2017/388 karar sayılı kararını da etkisiz hale getirecek şekilde birleştirme kararı verilerek davaların birleştirildiği,
2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 13/2. maddesinde yargılanacak kişiler ile suçların sınırlı biçimde sayılmış olması nedeniyle ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapma görevinin istisnai olması da gözetildiğinde, birlikte yargılanmalarında hukuki zorunluluk bulunmayan görev ve şahsi suçların ilk derece yargılamalarının Dairemizce yapılmasının, istisnai hükmün uygulama alanını kanunun amacını aşar biçimde genişletecek olmasına nazaran, aralarında 5271 sayılı CMK"nın 8 ve devamı maddeleri anlamında, birlikte görülmelerini zorunlu ve gerekli kılacak şahsi, fiili ya da hukuki bağlantı bulunmadığı da gözetilerek İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.06.2018 tarihli, 2017/303 esas ve 2018/124 karar sayılı dosyasının, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2018 tarihli, 2017/227 esas ve 2018/130 karar sayılı ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılmak üzere görevi kötüye kullanma, görevi ihmal, hürriyeti tahdit ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından açılan dosya ile birleştirilmesine yer olmadığına, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2018 tarihli, 2017/227 esas ve 2018/130 karar sayılı son soruşturmanın açılması kararlı dava dosyasının, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.06.2018 tarihli, 2017/303 esas ve 2018/124 karar sayılı dava dosyasından tefrikine" karar verilerek, sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından devam eden davada birleştirme uyuşmazlığının giderilmesi ve birleştirme kararı verilip verilmeyeceğinin takdiri bakımından dosyanın ortak yüksek görevli mahkeme olan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna, bu davadan ayrılan ve görev suçu niteliğindeki görevi kötüye kullanma, kişiyi hürriyetinden yolsun kılma ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından görülmekte olan davada Yargıtay 8. ve 9. Ceza Daireleri arasında oluşan görev uyuşmazlığının çözümü için de ayrılan dosyanın Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine karar verildiği,
Öte yandan, sanığa atılı "görev suçları" yönünden oluşan olumsuz görev uyuşmazlığı ise Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca 13.09.2018 tarih ve 186-248 sayı ile;
"2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun "Dairelerin görevleri" başlıklı 14. maddesi;
"...
Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.
c) Temyiz davasına bakmakla görevli olan daire, Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalar ile olağanüstü kanun yollarına ilişkin davalara bakmakla da görevlidir.
d) Hüküm veren dairenin, Ceza Genel Kurulu kararına uymayarak kendi kararında direnmesi hâlinde Ceza Genel Kurulunca verilecek ikinci karar kesin olup, ilgili dairece uyulması zorunludur.
e) İşbölümünde ceza dairelerinden herhangi birinin görevinde olduğu belirlenmemiş davalara bakmak üzere bir daire görevlendirilir." biçiminde iken 06.01.2017 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 3. maddesi ile anılan maddeye "f) Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalarda, iş yoğunluğunun zorunlu kılması hâlinde Birinci Başkanlık Kurulu bir veya birden fazla daireyi sadece bu işlere bakmak amacıyla görevlendirebilir. Bu durumda, görevlendirilen dairenin bakmakta olduğu işler, bir sonraki takvim yılı beklenmeksizin Birinci Başkanlık Kurulu tarafından başka dairelere verilebilir" bendi eklenmiştir.
Bu maddeye dayanılarak Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca 11.07.2017 tarih ve 245 sayı ile;
"06.01.2017 tarihli ve 29940 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 5. maddesince 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 46. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "Yargıtay Ceza Genel Kuruluna" ibaresi "Yargıtay ilgili ceza dairesine" değiştirilmiş ve aynı maddenin altıncı fıkrası yürürlükten kaldırılmış,
29.04.2017 tarihli ve 30052 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 690 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 2. maddesince 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 46. maddesinin mülga altıncı fıkrası "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren kişisel suçlarla ilgili suçüstü halinde genel hükümlere göre yürütülen soruşturma sonucunda dosya, düzenlenen fezlekeyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Hâkim kararı gerektiren işlemlere dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talepleri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara yapılan itirazlar hakkında, soruşturma konusu suçların en ağırına bakmakla görevli Yargıtay ceza dairesini numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı tarafından karar verilir. Suçun son numaralı ceza dairesinin görevine girmesi halinde talebi inceleme yetkisi Birinci Ceza Dairesi Başkanına aittir. Hâkim kararı gerektiren işlemlerde başkanın verdiği kararlara karşı yapılan itirazı numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı inceler. Son numaralı daire başkanının kararı, Birinci Ceza Dairesi Başkanı tarafından incelenir. İddianame hazırlanması halinde kovuşturma Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır" şeklinde yeniden düzenlenmiş,
06.01.2017 tarihli 29940 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 3. maddesince 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 14. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen ve "Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalarda iş yoğunluğunun zorunlu kılması halinde Birinci Başkanlık Kurulu bir veya birden fazla daireyi sadece bu işlere bakmak amacıyla görevlendirebilir. Bu durumda, görevlendirilen dairenin bakmakta olduğu işler, bir sonraki takvim yılı beklenmeksizin Birinci Başkanlık Kurulu tarafından başka dairelere verilebilir" şeklinde düzenlenen (f) bendi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 46. maddesinde yapılan düzenlemeler sonucu görevli Daireyi belirlemek üzere toplanıldı,
Gereği Görüşüldü:
Yukarıda sayılan düzenlemeler ışığında kovuşturma işlemlerini yürütmek üzere Dokuzuncu Ceza Dairesinin görevlendirilmesine" ,
03.10.2017 tarih ve 306 sayı ile de;
"18.07.2017 tarih, 30127 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 11.07.2017 tarihli ve 245 sayılı kararının gereği düşünüldü bölümündeki "Yukarıda sayılan düzenlemeler ışığında" ibaresinden sonra gelmek üzere "2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 46. maddesi uyarınca diğer Dairelerin görev alanına girmeyen kişisel suçlarla ilgili yapılacak" ibaresinin eklenmesine",
Karar verilmiştir.
Yargıtay Kanunu"nun 14. maddesine eklenen "f" bendi ile Birinci Başkanlık Kurulunun Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalar için bir daireyi sadece bu işlere bakmakla görevlendirebileceği düzenlemesi getirilmiş ancak bu düzenlemenin maddenin "c" bendindeki temyiz davasına bakmakla görevli olan dairenin, ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalara bakmakla da görevli olduğuna ilişkin düzenlemeyi kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre Birinci Başkanlık Kurulunca maddenin "f" bendi uyarınca görevlendirilen ilgili Daire dışındaki diğer Yargıtay Dairelerinin de ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapma görevinin devam ettiği kabul edilmelidir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sadece Yargıtay 16. Ceza Dairesinin temyiz incelemesi yapmakla görevlendirildiği suçlardan ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapma ile görevli olup Yargıtay 16. Ceza Dairesi dışındaki diğer dairelerin temyiz incelemesi yapmakla görevlendirildiği suçlar hakkında ise ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapma görevi yoktur.
Sanık ..."ye atılı suçlardan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezası daha ağır olduğundan, ilk derece yargılaması yapma ve sonuçlandırma görevi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından kabul edilerek 21.02.2018 tarihli ve 30339 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanıp 01.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 09.02.2018 tarihli ve 2018/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince bu suça ilişkin temyiz davalarına bakmakla yetkili ve görevli olan Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait ise de; Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2018 tarihli ve 227-130 sayılı kararında sanık ... ile birlikte sanıklar ....., ...., ....., ....., ....., .... ve ..... hakkında son soruşturmanın açılmasına karar verildiği, adı geçenler hakkında Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2018/7 esas sırasında ilk derece yargılamasının devam ettiği, sanık ..."ye atılı eylemler ile adı geçen diğer sanıkların eylemleri arasında bağlantı bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanık ... hakkındaki ilk derece yargılamasının da Yargıtay 8. Ceza Dairesince yapılması gerektiği" gerekçesiyle Yargıtay 8. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmek suretiyle çözümlendiği, böylelikle sanık hakkında görev suçları nedeniyle açılan davanın halen Yargıtay 8. Ceza Dairesinde görülmekte olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkların isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir.
İLGİLİ KANUNİ DÜZENLEMELER:
5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNU"NUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ:
Bağlantı kavramı
Madde 8 – (1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.
Davaların birleştirilerek açılması
Madde 9 – (1) Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.
Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması
Madde 10 – (1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur.
Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme
Madde 11 – (1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.
Bağlantılı suçlarda yetki
Madde 16 – (1) Yukarıdaki maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.
(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.
(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.
(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.
Yetkide olumlu veya olumsuz uyuşmazlık
Madde 17 – (1) Birkaç hâkim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hâkim veya mahkemeyi belirler.
2802 SAYILI HÂKİMLER VE SAVCILAR KANUNU"NUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ:
Soruşturma:
Madde 82 – Hâkim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Adalet Bakanı inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle yaptırılabilir.
Soruşturma ile görevlendirilen hakim ve savcılar, adalet müfettişlerinin 101 inci maddedeki yetkilerini haizdirler.
Suça katılma:
Madde 86 – Hâkim ve savcıların suçlarına iştirak edenler aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabidirler.
Kovuşturma kararı ve ilk soruşturma:
Madde 89 – Hâkim ve savcılar hakkında görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde evrak, Adalet Bakanlığınca ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılığına; Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında görevli hâkim ve savcılar hakkındaki evrak ise Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.
Cumhuriyet savcısı beş gün içinde iddianamesini düzenleyerek evrakı, son soruşturmanın açılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.
İddianamenin bir örneği Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince, hakkında kovuşturma yapılana tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine ilgili, Kanunda yazılı süre içinde delil toplanmasını ister veya kabul edilebilir istekte bulunursa bu husus göz önünde tutulur ve gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.
Son soruşturma merciileri :
Madde 90 – Haklarında son soruşturma açılmasına karar verilenlerden; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtayın görevli ceza dairesinde görülür.
Birinci fıkra dışındaki hâkim ve savcıların son soruşturmaları, yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır.
Son soruşturma merciinin saptanması:
Madde 91 – Bu Kanun gereğince haklarında kovuşturma yapılacak olanların, son soruşturma mercilerinin saptanmasında, son soruşturma zamanındaki son soruşturmadan önce görevden ayrılanların ise ayrılma zamanındaki sıfatları esas alınır.
Geçici yetkililer hakkında soruşturma ve kovuşturma mercilerinin saptanmasında yetkili bulundukları yerdeki sıfatları esas tutulur.
Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma:
Madde 93 – Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.
Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir.
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri
Madde 94 – Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde hazırlık soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması yetkili Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yürütülür.
Bu halde durumun hemen Adalet Bakanlığına bildirilmesi zorunludur.
Bu bilgi ve belgeler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Gerek Anayasa"nın 154. gerekse Yargıtay Kanunu"nun 1. maddelerine göre, Yargıtayın kuruluş amacı ve genel görevinin, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu, bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapmasının tali ve istisnai bir görev olduğu;
Ceza yargılamasında genel kaide, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılama yapılması olup uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğunda, bağlantının mahiyeti icabı, istisnai hükümler doğrultusunda ana kuraldan ayrılarak farklı hareket edilebildiği, 5271 sayılı CMK"nın 8 ve 11. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi istisnai durumlardan biri olan davaların birleştirilmesine karar verebilmek için; davalar arasında bağlantı olması, davaların birleştirilmesinde yarar görülmesi, birleştirmenin gerekli olması, birleştirmeye olanak bulunması ve birleştirme yasağının mevzu bahis olmaması gerektiği, kural olarak birleştirmede yarar bulunup bulunmadığının her olayda tetkik ve takdir edilmesinin de o yargılamayı yürüten hâkime ait olduğu;
Keza, Ceza Genel Kurulunun 11.07.2014 tarihli ve 52-354 sayılı kararında da benimsendiği gibi; birleştirme zorunluluğu ya da yasağının olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davaların birleştirilebileceği, fakat birleştirmenin zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakıldığı, davaların birleştirilmesi hususu, muhakemenin hızlı ve basit bir şekilde sürdürülmesi, muhakeme işlemlerinde gereksiz tekrarların önlenmesi ve bir an evvel maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının sağlanmasına yönelik olarak benimsenmiş bir kurum olduğundan, Anayasa"nın 141. maddesindeki "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen "adil yargılanma hakkı" kapsamında "davaların makul sürede görülmesi" ilkeleri gözetildiğinde, davaların uzatılması için bir sebep olmaması gerektiği;
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu"nun 86. maddesinde, hâkim ve savcıların suçlarına iştirak edenlerin aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabi olduklarının düzenlendiği, anılan maddenin komisyon gerekçesinde; hâkim ve savcılarla birlikte suç işleyen veya bunların suçlarına katılanlar hakkında da aynı soruşturma mercilerinin görevli olduğunun belirtildiği;
Yargıtay, bir temyiz mahkemesi olduğundan, ilk derece yargılamasına ilişkin görevi oldukça sınırlı ve istisnai bir durum olup, kanunda belirtilen şahısların belirtilen suçlarına ilişkin olarak yargılama yapabileceği, bu hususta 2802 sayılı Kanun"un 90. maddesinde; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle Yargıtayın ilgili ceza dairesinde yargılanabileceklerinin belirtildiği, bu kuralın bir istisnasının aynı Kanun"un 86. maddesinde düzenlendiği, buna göre; yukarıda sayılan kişilerin işledikleri suçlara "iştirak" eden (hâkim veya savcı olmayan ya da birinci sınıfa ayrılmamış hâkim ve savcılar) diğer kişilerin de Yargıtayın ilgili dairesinde yargılanacağı, 2802 sayılı Kanun"un 86. maddesinde "hâkim ve savcıların suçuna iştirak" ifadesinin bulunduğu, bu ifadenin bir neticesi olarak, 86. madde uyarınca Yargıtayın ilgili ceza dairesinde yargılanması gereken kişilere ait yargılama dosyaları ile diğer kişilerle ilgili yargılama dosyalarının 2802 sayılı Kanun"un 86. maddesi uyarınca birleştirilebilmesi için kanun koyucunun "bağlantı"yı yeterli görmediği, ayrıca "iştirak" ilişkisinin varlığını da aradığının kabulü gerektiği;
Davaların ayrı ayrı görülmesi halinde pek çok suçu kısa bir zaman zarfında aydınlığa kavuşturmak ve hükme bağlamak mümkün iken, suçların bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği ön kabulünden hareketle gereksiz yere davaların birleştirildiği, birbirleriyle ilgisi olmayan pek çok suçun aynı davanın konusunu oluşturduğu ve birbirlerini tanımayan pek çok sanığın da aynı dava kapsamında yargılanabilir hâle getirildiği, bu uygulamanın mahkemelerin hüküm vermesini oldukça güçleştireceği gibi, vereceği kararları da toplumu oluşturan bireyleri tatmin etme bakımından kuşkulu kılacağı, (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayınları, 10. Baskı, s. 53);
Bu bakımdan örgüt kapsamında işlenen suçlar nedeniyle birden çok sanık hakkında yürütülmekte olan davaların birleştirilmesinde, bağlantı ve iştirak kavramlarının dar yorumlanması ve uygulanması gerektiği gözetilmelidir.
Öte yandan, AİHM Hentrich v Fransa A 296-A (1994) ve Rezette v Lüksemburg (2004) vb. kararlarında, iki ya da daha fazla sanığın davasının birleştirilmesinin makul olabileceğini, ancak bu durumun sanıklardan herhangi birinin davasındaki gecikmeyi meşru kılmayacağının gözden ırak tutulmaması gerektiğini; hem cezai hem cezai olmayan davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığının davanın özel koşullarına göre değerlendirilmesini (König v Federal Almanya A 27, 1978), mutlak bir süre sınırının bulunmadığını, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde her zaman gözetilen etkenlerin davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu ve yetkili idari ve yargısal makamların tutumları olduğunu vurgulamıştır.
Adli yargılanma hakkı, Anayasamızın 36/1. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6/1. maddelerinde de “Herkes davasının, makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ... olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” denilerek teminat altına alınmıştır. Bununla birlikte davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirleyen Anayasamızın 141. maddesinin de Anayasanın bütünselliği ilkesi gereğince, makul sürede hakkaniyetle yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Kural, her bir davanın açıldığı aşamadaki konusuyla sürmesi ve muhakeme sonucu o uyuşmazlık konusunda hüküm verilmesidir. Ancak dava konuları arasında birbirlerine bağlantı kurabilecekleri noktaların varlığı halinde aynı muhakemede birleştirilmeleri de söz konusu olabilmektedir. Bağlantılı davalar konusunda CMK"nun “Bağlantılı Davalar” başlıklı üçüncü bölümü dikkat çekicidir. “Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddeye göre, bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması (subjektif bağlantı) bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunması (objektif bağlantı) halinde davalar arasında bağlantı var sayılmaktadır.
Bağlantının varlığı halinde davaların birleştirilebileceği ve birleştirilmiş davaların ayrılmaları CMK"nun 9,10 ve 11. maddelerinde düzenlenmiştir. “Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme” başlıklı CMK"nun 11. maddesinde aynı mahkemenin, bakmakta olduğu birden çok dava esnasında bağlantı görmesi halinde – bu bağlantı 8. maddede gösterilen türden olmasa bile- birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere birleştirilmesine karar verilebileceği hüküm altına alınmışken, kovuşturma aşamasında farklı mahkemelerin davalarının birleştirilmesi “Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması” başlığını taşıyan CMK"nun 10. maddesinde düzenlenmiştir.
Birleştirme yapabilmenin temel amacının usul ekonomisinde aranması gerekir. Bu da zaman ve esas açısından birleştirmede fayda bulunması halinde gündeme gelebilir. Yargılamanın birleştirilmesi fayda düşüncesine dayandığından, fayda varsa birleştirilmeli fayda yoksa birleştirilmemelidir. Birleştirmede fayda olup olmadığı olayların özelliğine göre hakim tarafından belirlenir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun uygulana gelen kararlarından ayrıntıları ile açıklandığı üzere, davaların birlikte görülebilmesi için aralarında şahsi veya fiili irtibat bulunması gerekmekte olup, davalar arasında böyle bir irtibat yoksa amaç ne olursa olsun yargılama yasasının buyurucu hükümleri gözardı edilerek birlikte görülüp sonuçlandırılmamalıdır. Davanın takdire bağlı olarak birleştirilmesi sanık hakkında yürütülen yargılamanın gereksiz yere uzamasına yol açacak ise birlikte yargılanma gerekli değildir.(CGK. 15.04.2003 tarihli 2003/6-108 E. 2003/120K., CGK 02.12.1992 tarihli 1992/7-142 e. 1992/167 k., CGK 11.07.2014 tarihli 2014/5-52 e. 2014/354 K.)
Makul sürede yargılanma hakkının amacı; tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması, adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup hukuki uyuşmazlığın çözümünde bu hususa gerekli özen gösterilmelidir. (An. Mah. B.No: 2012/673, 19.12.2013 SS 27) An. Mah. B. No: 2012/ 1198, 07.11.2013 SS 39) (AİHM Weber/ İsviçre, B. No: 11034/84 22.05.1990)
Hukuk yargılamasından farklı olarak taraflarca hazırlama ilkesinin egemen olmadığı ceza muhakemesinde, yargılama makamlarının davayı gerekli hızla bakıp yürütme yükümlülüğünün bulunduğu, verilen birleştirme kararlarının; hak ve adaletin tesisi için gerekli olduğu düşünülse dahi, bu tür kararların sanık sayısı, olayın karmaşıklığı, sanıklar ve eylemleri arasındaki bağlantı ve iştirak ilişkisinin birleştirmeyi zorunlu kılıp kılmadığı, birleştirmede yasal zorunluluk olup olmadığı, yargılamayı uzatıp uzatmayacağı gibi hususlar nazara alınarak verilmesi gerektiği, eğer davaların birleştirilmesi sanıkların makul sürede yargılanma haklarını ihlal edecekse bu yönteme başvurulmaması gerektiği izahtan varestedir.
Bağlantı ve iştirak kavramları hususunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Anayasa Mahkemesince verilen kararlar irdelendiğinde;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.02.2013 tarihli ve 137-58 sayılı ilamı ile; birinci sınıf hâkim olan ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay özel dairesinde yargılanan sanık hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme suçundan verilen beraat kararının, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve kurulan örgüte üye olma suçlarından genel mahkemede yargılanan diğer sanıklar hakkındaki dava ile birleştirilmesine gerek görülmeyerek onanmasına karar verildiği,
Anayasa Mahkemesinin rüşvet alma suçundan yargıladığı Yargıtay Dairesi eski başkanının davası ile rüşvet verme suçundan genel mahkemede yargılanan sanıkların davasını bu suçla sınırlı olarak birleştirilmesine karar verdiği, suç örgütü kurmak ve üyesi olmak, nitelikli dolandırıcılık, yargı görevi yapanları etkilemek, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamak suçlarını ise birleştirmediği (Anayasa Mahkemesinin 2011/1 Yüce Divan Esas, 2012/1 sayılı Kararı), dolayısıyla dar anlamda bağlantı ve iştirak hususunun Yüksek Mahkemelerce de benimsendiği,
Yine, Anayasa Mahkemesinin 2014/679 sayılı Devran Çakar başvurusunda; davada yer alan kişi sayısı, davanın örgütlü suçlara ilişkin olması, birçok olayın dava konusu edilmesi, başvurucuya yönelik çok sayıda suçlama bulunması, dosyada birleştirme kararı verilmesi olgularının, başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koyduğu dikkate alındığında ve davaya bir bütün olarak bakıldığında, yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikme olduğu sonucuna varıldığı ve başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verildiği,
Öte yandan, ayrıntıları 10.06.1942 tarihli ve 26-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.05.2017 tarihli ve 469-260 sayılı kararında açıklandığı üzere, oluşan görev uyuşmazlığının merci tayini yoluyla çözümlenmesi hâlinde, merci tayini yoluyla yetkili kılınan mahkemenin verdiği kararın Yargıtayda incelenmesi sırasında görev hususunun tekrar değerlendirme konusu yapılamayacağı, dolayısıyla yetkili kılınan mahkemenin de yeniden görevsizlik kararı vermesine imkân bulunmadığı, diğer yandan, kanun yolu incelemesine yönelik olmakla birlikte yerel mahkemelerce karara bağlanmamış davalar açısından görev ve birleştirme hususlarının çözümüne de ışık tutan bu kararlar doğrultusunda, adil yargılanma hakkı gözetilerek ve zorunlu hâller dışında, merci tayini yoluyla verilen kararı etkisiz kılacak şekilde davanın başka bir davayla birleştirilmeden çözümlenmesi gerektiği,
Anlaşılmaktadır.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme kararı sonrasında Yargıtay 8. Ceza Dairesince verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesince olumsuz birleştirme uyuşmazlığı oluştuğu gerekçesiyle Ceza Genel Kuruluna taşınan somut olayda;
Yargıtay 9. Ceza Dairesince görev suçları yönünden verilen ayırma kararı sonrasında Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca sanığa atılı görev suçları yönünden Yargıtay 8. Ceza Dairesinin görevli kılınması, bu durumda Yargıtay 9. Ceza Dairesinde birleştirilmesi mümkün bir davanın kalmaması ve uyuşmazlığın hukuki mahiyeti itibarıyla yargılamanın Yerel Mahkemece ya da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtayca yapılıp yapılmayacağına yönelik olması birlikte değerlendirildiğinde, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın olumsuz görev uyuşmazlığı niteliği taşıdığı,
Diğer yandan, ilkeleri Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 13.11.2014 tarihli ve 245-281 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıklandığı üzere; Yargıtay Daireleri arasındaki görev ilişkisi, adli yargı ilk derece mahkemeleri arasında varolan ve kamu düzenine ilişkin bulunan görev ilişkisi niteliğinde olmayıp 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 6545 sayılı Kanun"la değişik 14. maddesinde yer alan "hukuk daireleri ile ceza daireleri kendi aralarında iş bölümü esasına göre çalışır" şeklindeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere idari nitelikte iş bölümü ilişkisi olduğu, ancak kamu düzenine ilişkin görev ve bu husustaki uyuşmazlığın değerlendirilmesi açısından ilk derece yargılamasına konu dosyayı ele alan ve davaların birleştirilmesi hususunda farklı görüş bildiren Özel Dairelerin birbirinden farklı mahkemeler değil, istisnai hâllerde ilk derece yargılaması yapan "Yargıtay", dolayısıyla tek mahkeme olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu bağlamda dosya farklı Özel Dairelerce ele alınmış ve Yargıtay 9. Ceza Dairesince "görevsizlik kararı" verildiği açık bir ifadeyle belirtilmemiş ise de; son kararda Yargıtayca sanığa atılı kişisel suçlara ilişkin ayrılan davanın Yerel Mahkemede görülmesi gerektiği gerekçesiyle bu husustaki uyuşmazlığın çözülmesi için dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi karşısında Yerel Mahkeme ile Yargıtay 9. Ceza Dairesi arasında görev uyuşmazlığı oluştuğu, bu itibarla somut olayda uyuşmazlığın çözümünün ortak yüksek görevli mahkeme olarak Yargıtay Ceza Genel Kuruluna ait olduğu anlaşılmıştır.
Özel Dairelerce davalar ayrılırken sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından açılan dava yönünden işin esasına girilmemesi karşısında, ayırma kararı veren Özel Dairece sanığa atılı kişisel suçlara ilişkin ayrılan davaya bakılmasında CMK"nın 10. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca zorunluluk bulunmadığı;
Bununla birlikte, sanığa atılı kişisel suçlara ilişkin olumsuz görev uyuşmazlığının Ceza Genel Kurulunca merci tayini yoluyla çözümlenerek bu suçlara ilişkin ilk derece yargılaması açısından Yerel Mahkemenin görevli kılınması karşısında, zorunlu hâller dışında merci tayini kararını etkisiz kılacak şekilde davaların birleştirilmemesi gerektiği; bu bağlamda, 2802 sayılı Kanun"a tabi olan sanığa atılı kişisel suçlarla kendisi ve diğer sanıklara atılı görev suçları arasındaki bağlantı ve iştirak ilişkisinin, anılan Kanun"un 86. maddesi anlamında birleştirmeyi zorunlu kılacak boyutta olmadığı gibi görev suçlarına ilişkin Yargıtay 8. Ceza Dairesinde görülmekte olan davada gerek yargılanan sanık sayısı, gerek yargılamaya konu edilen eylemlerin karmaşıklığı gerekse kapsamları, davaların ayrı ayrı görülmesinin makul sürede yargılanma hakkına sağlayacağı yararı, birleştirilerek görülmesi halinde ise bu hakkın ihlaline neden olabilecek düzeydeki zarar ihtimali dikkate alındığında ve açıklanan sebeplerle; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin davaların ayrı ayrı görülmesine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.06.2018 tarihli ve 303-124 sayılı birleştirme kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
"Dosya içeriğine göre, görevi kötüye kullanma, görevi ihmal, hürriyeti tahdit, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ve bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçlarından sanıklar ..., ....., ...., ....., ....., ....., .... ve ..... hakkında 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 85, 89 ve 90. maddeleri gereğince kovuşturma izni verilerek Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2018 tarih, 2017/227 esas ve 2018/130 karar sayılı son soruşturmanın açılması kararıyla ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılmak üzere Yargıtay 8. Ceza Dairesine kamu davası açıldığı,
Sanık ... hakkında ayrıca Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından iddianame ile İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesine 2017/160 esas sayılı kamu davasının açıldığı, anılan mahkemenin 05.05.2017 günlü görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 16. Ceza Dairesince 18.07.2017 tarihinde karşı görevsizlik kararı vermesi üzerine oluşan görev uyuşmazlığının Ceza Genel Kurulunun 10.10.2017 günlü kararı ile çözüldüğü ve iddianameye konu kişisel suçlardan dolayı yargılama görevinin Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu sonucuna varılarak İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırıldığı,
Görev uyuşmazlığının çözümünden sonra anılan ağır ceza mahkemesinin Yargıtay 8. Ceza Dairesinde görülen dava ile kendi dosyası arasında irtibat bulunduğundan bahisle birleştirme önerisinde bulunduğu, bu öneriyi Yargıtay 8. Ceza Dairesinin uygun görmesi üzerine birleştirme kararı verildiği ve yüksek görevli olduğu için CMK"nın 9 ve 10. maddeleri gereğince davaya Yargıtay 8. Ceza Dairesinde görülmeye başlandıktan sonra sanık ... bakımından dava ayrılarak yüklenen tüm suçlarını kapsar şekilde görevsizlik kararı verilip dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderildiği, birleştirme her iki mahkemenin uygun görüşüne dayandığı için uyuşmazlık doğmadığı,
Yargıtay 9. Ceza Dairesince görev (görevi kötüye kullanma, görevi ihmal, hürriyeti tahdit, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ve bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme) ve kişisel (Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma) suçlardan ayrı ayrı açılan ve yukarıda açıklanan şekilde birleşen davaların ayrılmasına karar verildiği, görev suçları bakımından karşı görevsizlik kararı verilerek dosyanın Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderildiği, görev suçlarıyla ilgili dava yönünden daireler arasında çıkan görev ihtilafının Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 13.09.2018 günlü kararı ile kesin olarak giderildiği,
Geriye sadece birleştirme uyuşmazlığı doğduğu ileri sürülen sanık ..."nin kişisel suçlarıyla ilgili davanın kaldığı, Yargıtay 9. Ceza Dairesince bu suçlar bakımından ayırma kararı verilip devamında birleştirme ihtilafı doğduğundan bahisle merci tayini yoluyla uyuşmazlığın çözümü için dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanığın işlediği iddia edilen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarının kişisel suç olduğu ve bu konuda Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen 10.10.2017 tarih, 2017/YYB-998 esas ve 2017/388 karar sayılı karar gereğince yargılamanın Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılması gerektiği konusunda sayın çoğunluk ile aramızda görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay Ceza Kurulu tarafından merci tayini yoluyla çözülmesi gereken birleştirme veya görev ihtilafının doğmadığı kanaatiyle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmek mümkün olmamıştır. Şöyle ki;
Öğreti ve uygulamaya göre birleştirme uyuşmazlığından söz edebilmek için en az iki farklı mahkemede görülmekte olan davaların bulunması, mahkemelerin davaların birleştirilip birleştirilmeyeceği veya hangi mahkemede birleştirileceği konusunda anlaşmaya varamaması, buna rağmen mahkemelerden birinin birleştirme kararı vermesi gerekir. Somut olayda kişisel ve görev suçlarından ağır ceza mahkemesi ve Yargıtay 8. Ceza Dairesine ayrı ayrı açılan davalar her iki mahkemenin uygun görüşü ile üst mahkeme olan Yargıtay"da birleştirilmiştir. Daha sonra görevsizlik kararı ile gelen Yargıtay 9. Ceza Dairesi ayırma kararı vererek farklı esaslara kaydetmiş, görev suçları bakımından karşı görevsizlik kararı vermiş ve yukarıda açıklanan biçimde bu ihtilaf Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca kesin olarak çözülmüş olup, geriye Yargıtay 9. Ceza Dairesinin elinde sadece bir sanığın kişisel suçlara ilişkin davası kalmıştır. Bununla bağlantılı İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen başka dava bulunmamaktadır. Ortada birleşme uyuşmazlığı doğacak en az iki dava, uyuşmazlık yaratacak farklı mahkemeler ve bu mahkemelerce birleştirme veya ayırma bakımından birbirine aykırı verilmiş iki karar ya da görüş yoktur. Esasen birleşecek ve ayrılacak dava kalmadığı için bu aşamada birleştirme uyuşmazlığının doğması fiilen de olanaksızdır. Bu nedenle Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken birleştirme uyuşmazlığı bulunmamaktadır.
Sanığın işlediği ileri sürülen ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca da kişisel olduğu kabul edilen suçlardan açılan kamu davasına bakma görevinin İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğuna yukarıda değinilmiştir. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin uygun görüşü üzerine verilen birleştirme kararı sonrası işin esasına girilmediği için ayırma kararı sonrası görevsizlik kararı verilmesine CMK"nın 10/3. maddesi de yasal engel de oluşturmaz. Ancak, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin verdiği 12.07.2018 tarihli kararın gerekçesinde esasen Yargıtayın görevsiz olduğu vurgulandığı hâlde dosyanın görevli ağır ceza mahkemesine aktarılmasını sağlayacak görevsizlik kararı veya bu anlama gelecek gönderme kararı da verilmemiş, ayırma kararı verilip birleştirme uyuşmazlığı doğduğundan söz edilerek dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesiyle yetinilmiştir. Olumsuz görev uyuşmazlığı karşılıklı iki mahkemenin görevsizlik kararı vermesiyle dosyanın ortada kalması olarak tanımlanmaktadır. Somut olayda böyle bir durum yoktur. Açıklanan bu nedenlerle açık ya da zımni görev uyuşmazlığı da henüz doğmamıştır.
Giderilmesi gereken görev veya birleştirme uyuşmazlığının bulunmaması nedeniyle davanın görülmesine devam edilmesi veya ağır ceza mahkemesine aktarılmasını sağlayacak görevsizlik kararı verilmesi hususlarının takdiri için dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine tevdi edilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilememiştir." görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.07.2018 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.06.2018 tarihli ve 303-124 sayılı birleştirme kararının KALDIRILMASINA,
2- Tutuklama tarihi, sevk maddeleri ve CMK"nın 102/2. maddesindeki sürenin aşılmamış olması nazara alındığında, sanık ..."nin tutukluluk incelemesinin mahallinde DEĞERLENDİRİLMESİNE,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 09.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.