11. Hukuk Dairesi 2013/1684 E. , 2014/1395 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2012
NUMARASI : 2012/206-2012/375
Taraflar arasında görülen davada Eskişehir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09.10.2012 tarih ve 2012/206-2012/375 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, dava dışı A. Elekt.... Ltd. Şti. ile müvekkili şirket arasında 26/03/2008 tarihinde bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşme kapsamında yüklenici firma A. Elekt.... Ltd. Şti"nin davalı bankaca düzenlenen teminat mektubunu müvekkili şirkete verdiğini, sözleşme ve teminat mektubuna konu iş ile ilgili yüklenici tarafından üçüncü kişilere verilen zararların tazminine dair Eskişehir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2010/1363 Esas, 2010/1817 Karar sayılı ilamına dayalı Eskişehir 8. İcra Dairesi"nin 2011/5237 Esas sayılı dosya kapsamında icra takibi başlatıldığını bu takip nedeniyle müvekkili şirketin 14.218,00 TL ödeme yapılmak zorunda kalındığını, bu ödemenin tahsili için davalı bankaca düzenlenen teminat mektubunu davalı bankaya ibraz ettiklerini ancak davalı bankanın teminat mektubunu Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2012/6 Esas sayılı dosyası üzerinden verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle ödeme yapmadıklarını iddia ederek, teminat mektubu bedeli olan 10.755,00 TL"nin 30/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı banka vekili; dava konusu teminat mektubunu A. Elekt... Ltd. Şti. ile imzaladıkları genel kredi sözleşmesi kapsamında verildiğini, bu teminat mektubu ile ilgili olarak halen 2012/6 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davasının derdest olduğunu, bu dava nedeniyle 05/01/2012 tarihli kararı ile teminat mektubu üzerinde ihtiyati tedbir kararı olduğunu, bu dosya halen derdest olduğu ve ihtiyati tedbir kararı kalkmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunmaya göre, Türk mevzuatında, Garanti Akdine ilişkin bir düzenleme mevcut olmadığı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Kurulu"nun 01/12/1967 tarih, 1966/16 Esas, 1967/7 karar sayılı ve 11/06/1969 tarih, 1969/4-6 sayılı kararlarında açıklandığı ve öğretide baskın şekilde kabul edildiği gibi Banka Teminat Mektupları Garanti Akdi niteliğinde bulunduğunun kabul edildiği, bunun doğal sonucu olarak bankanın teminat mektubu vermekte bir asli bir borç yüklenmiş olduğu, teminat mektubunu öderken kendi borcunu ödemiş olduğu, bankanın mücbir sebepleri, beklenmeyen halleri imkansızlığı, muhatap ile lehtar arasındaki aktin geçersizliğini, lehtarın ölümünü, iflasını ileri sürerek tazmin talebini reddedemeyeceği, banka teminat mektubunun geçersiz olduğu, zaman aşımına uğradığı, mahkemece ödememe konusunda tedbir bulunduğu gibi sırf kendisine ait def"ileri ileri sürmek suretiyle mektup bedelini ödemekten kaçınabileceği, somut olayda, kesin teminat mektubuyla ilgili mahkemenin tedbir kararının bulunmadığı, 30/12/2011 tarihinde bankaya usulüne uygun olarak ibraz edildiği, banka başvurunun yapıldığı tarihte derhal ödeme yapması gerekirken hiçbir neden ileri sürmeden ödemeden kaçındığı, daha sonra da beş gün sonra verilen mahkeme tedbir kararının bu ödememeye gerekçe gösterildiği, oysa sonradan ibraz edilen tedbir kararının bankanın tazmin zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, banka teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkin olarak açılmıştır. Taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 110. maddesi uyarınca üçüncü kişinin fiilini taahhüt eden davalı bankanın, elinde likiditenin olmadığı durumlarda mektup bedelini derhal tazmin etmesi gerekmekte ise de; somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, mektup henüz tazmin edilmeden mahkemece verilmiş, teminatın ödenmemesi hususunda verilen bir ihtiyati tedbir kararının varlığı halinde ihtiyati tedbir kararına muhalefetin aynı zamanda suç teşkil ettiği de nazara alındığında, mektup bedelinin ödenmesi mümkün değildir. Mahkeme"nin 2012/6 D. İş sayılı dosya üzerinden verdiği ihtiyati tedbir kararı dava tarihinde ve halen geçerli bulunduğuna göre mahkemece teminat bedelinin tahsiline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabülüne karar verilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY YAZISI
Teminat mektupları mülga BK"nın 110. maddesinde ve TBK’nın 191 vd. maddelerinde öngörülen 3. kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olup, mektup lehdarı ile muhatabı arasındaki ilişkiler dışında kalan ve bankanın bağımsız olarak bir borç yüklenmesi ilişkisidir. Banka, teminat mektubu ile belirli ve bağımsız bir riski garanti eder. Bu risk gerçekleşirse, gerçekleştiği ölçüde sorumludur. Kural olarak ilk talepte ödeme kaydını havi banka teminat mektuplarında banka, yalnızca şekli manada inceleme yapma yetkisini haiz olup, esasa ilişkin herhangi bir inceleme yapma hak ve yetkisine sahip değildir. Bu sebeple de ilk talepte ödeme kaydını havi banka teminat mektuplarının esas itibariyle muhatap lehine olduğu kabul edilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, mektup muhatabı davacı işveren tarafından, lehdar ile aralarındaki sözleşmenin feshedildiği belirtilmek suretiyle tazmin talebinde bulunulmuş, davalı banka tarafından taahhüdü ihlal edilerek mektup derhal nakde çevrilmemiştir. Dosya kapsamı uyarınca, tazmin talebinin yapıldığı tarihte, davalı banka tarafından mektubun nakde çevrilmesine yasal bir engel söz konusu değildir. HGK’nın 14.11.2001 gün ve 2001/996-1026 sayılı kararı da açıklanan bu hususa işaret etmekte olup anılan kararda davalı bankanın tazmin zorunluluğundan kaçınamayacağı vurgulanmaktadır. Davalı bankanın muhatabın kötüniyetli tazmin talebinde bulunduğu yolunda bir direnimi bulunmadığı gibi işbu davada bu yolda bir savunmasına da rastlanılmamıştır.
Dairemiz çoğunluğunca, teminat mektubunun nakde tahvili için engel oluşturduğu belirtilen ihtiyati tedbir kararı ise, teminat mektubunun lehdarı olan yüklenici şirket tarafından işbu davanın davacısı olan işverene karşı açılmış bir menfi tespit davası nedeniyle verilmiş bir tedbir kararı mahiyetindedir ve esasen teminat mektubu açılan o davanın konusunu teşkil etmediği gibi davada davalı bankanın da taraf olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, gerek o davanın ve gerekse de ihtiyati tedbir kararının tarafı olmayan davalı bankayı mektubun nakde tahvili için sınırlayan sonradan ortaya çıkmış fiili bir imkansızlık halinden de söz edilemeyecektir. Esasen bu husus, teminat mektubunda da açıkça belirtilmiş olup davalı banka, muhataba karşı olan taahhüdünde, lehdar ile muhatap arasındaki uyuşmazlıklara bağlı olmaksızın muhataba karşı derhal tazmin vaadinde bulunmuştur. Öte yandan, mahkeme kararında da vurgulandığı üzere, tazmin talebi ile ihtiyati tedbir kararının verildiği ve davalı bankaya bildirildiği tarihler arasındaki süre gözetildiğinde de, davalı bankanın hiçbir direnim nedeni göstermeksizin beklemesi ve sonra HMK’nın 394/3. maddesinde zikredilen tedbire itiraz müessesine dahi başvurmaksızın, verilmiş olan tedbir kararından bahisle ödemede bulunmaktan kaçınması açıkça MK’nın 2. maddesine aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumdan Dairemizin bozma kararına katılmayı olanaklı görmüyorum.