17. Hukuk Dairesi 2017/1524 E. , 2017/11195 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, 19/10/2012 tarihinde davalıya trafik sigortalı dava dışı... yönetimindeki ... plakalı aracın müvekkillerinin çocuğu olan..."a çarpması sonucu davacıların çocuğunun vefat ettiğini, oluşan kazada müvekkillerinin çocuğunun bir kusurunun bulunmadığını,..."nın ölümü nedeniyle müvekkillerinin onun maddi desteğinden yoksun kaldığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydı ile her bir müvekkili için 1.500,00 TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, ıslah dilekçesiyle talebini artırmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın kabulü ile ... için 23.784,50 TL, ... için 21.345,70 TL olmak üzere toplam 45.130,20 TL’nin dava tarihindeki yasal faizi ile birlikte davalı yandan alınıp davacı yana verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava,destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"nun 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
..."ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda, mahkeme gerekçe kısmında; HGK kararına atıfta bulunarak davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hakkın, salt miras yoluyla geçen hak olmayıp destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkı olduğunu muris...’nın kusurunun davacıları etkilemeyeceği, tam kusura göre karar verdiğini belirtmiş fakat bu gerekçe ile uygun olmayacak içerikte hükme esas aldığı aktüer raporunda kusur oranında yapılan hesaplama ile ortaya çıkan miktarları benimseyerek hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki yaratılmıştır. Bu hususlar yukarıda açıklanan ilkelere aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de;
Ceza Mahkemesince davalı araç sürücüsü tali kusurlu olduğu benimsenerek bu kusur oranına göre hüküm kurulmuştur. Hukuk Mahkemesinde ise davalı sürücünün %75 kusurlu olduğuna ilişkin bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmiştir. Borçlar Kanunu"nun 53. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de, Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır.
Somut olayda, ceza yargılama dosyasında alınan kusur raporu ile mahkeme dosyasından alınan kusur raporu arasında mübayenet vardır. Hukuk hakimi ceza yargılaması sırasında kesinleşen maddi vakıa ile bağlıdır. Bu durumda, davalı sürücünün tali kusurlu kabul edilerek mahkum olduğu anlaşıldığına göre, maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı olan hukuk hakiminin yapacağı şey kusur oranlarını arasındaki mübayeneti giderecek şekilde buna göre yeniden belirlemesini yaparak sonucuna göre karar vermesi gerekirken, davalının %75 kusurlu olduğu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin aktüer hesabına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin aktüer hesabına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 30/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.