11. Ceza Dairesi Esas No: 2017/13584 Karar No: 2020/260 Karar Tarihi: 15.01.2020
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/13584 Esas 2020/260 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2017/13584 E. , 2020/260 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan HÜKÜM : Mahkumiyet
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 01.04.2014 tarihli 2013/9-542 Esas ve 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere; 5237 sayılı TCK"nin 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan“ suçunun oluşabilmesi için, yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte, suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp, sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olay günü polis memurlarınca durumundan şüphelenilerek durdurulan sanıktan kimliği sorulduğunda, önce kendisinin ... olduğunu beyan ettiği, polisler tarafından yapılan gbt sorgusu sırasında sanığın kaçmaya başladığı, sanığın polislerce yakalanıp etkisiz hale getirildiğinde bu sefer de kendisinin ... olduğunu beyan ettiği,sanığın verdiği TC. numarasından böyle bir şahsın olmadığının tespiti üzerine bu kezde farklı bir anne baba ismi ile yine kimliğini ... olarak beyan ettiği, görevlilerce sanığın bu beyanına itibar edilmeyerek yapılan parmak izi araştırması ve teşhis işlemleri neticesinde gerçek kimlik bilgilerinin tespit edildiği anlaşılmakla; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun"un 40/1. maddesine uyduğu ve 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz talepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 20/2-c maddesinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 27.11.2013 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK"nin 322 ve Kabahatler Kanunu"nun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu"nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 15.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.