23. Hukuk Dairesi 2011/4250 E. , 2012/146 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı kooperatifin, kur"a çekimi sonrasında oluşacak kat farkı ödemelerinin taksitli olarak ödenmesi amacıyla, kur"a çekilmeden önce davacı ve tüm üyelerden sadece isim ve imza bulunan 7" şer adet boş bono aldığını, davacıya kur"a sonucu fiyatı düşük dairenin çıkmasına rağmen boş olarak verilen senedin davalı tarafından 12.000,00 TL olarak doldurulmak suretiyle davacı aleyhine takip başlatıldığını, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulması nedeniyle tahsile konulamayacağını karşılıklı borç ve alacakların hesaplanıp takas edilmesinden sonra kalan miktarın istenebileceğini ileri sürerek, davacının borçlu olmadığının tesbiti ile %40" tan az olmamak üzere kötüniyet tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacının, davaya konu bononun anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ispat edemediği, davalı tarafa yemin metni göndermek için gereken davetiye masrafını kesin süre içerisinde yatırmadığı, bononun keşide tarihi itibarı ile davacının kat farkı alacağının mahsup edilmesi sonucu gecikme faizi ile birlikte 18.747,59 TL borcunun bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
HUMK"nun 163. maddesine göre, kanunun tayin ettiği müddetler kesin olduğu halde, hâkimin tayin ettiği süreler kural olarak kesin değildir. Hâkim kendi tayin etmiş olduğu bir süreyi, süre geçmeden azaltıp çoğaltabileceği gibi, süre geçtikten sonra tarafa isteği üzerine ikinci bir süre de verebilir. Hakim tayin ettiği bir sürenin kesin olduğuna karar vermişse sürenin kesin olduğunun hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede ara kararında açık bir şekilde yazılması, yapılması gereken işlerin neler olduğunun belirtilmesi, tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, süreye uyulmamasının doğuracağı sonuçların açıklanması ve tarafların uyarılması gerekir.
Somut olayda, mahkeme ara kararında kesin sürede yapılacak işlemler ve tebligat giderleri açıkça belirtilmediği gibi, kesin sürenin verilmesi usulü de yukarıda açıklanan ilkelere uygun değildir.
2- Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda, aidat toplamından kat farkı bedeli mahsup edildikten sonra kalan aidat borcu ve işlemiş gecikme faizi tutarı 6.545,00TL olarak belirtilmiş iken, ikinci bilirkişi raporunda ise aidat tutarının kat farkı bedelinden mahsup edilmesi ile davacının davalıya 18.747,59 TL borçlu olduğu hesaplanmış, ikinci rapora hangi hukuki nedenlerle üstünlük tanındığı da kararın gerekçesinde açıklanmamıştır.
Bu durumda; mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişi kurulundan mevcut raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek ve raporlara itirazları da karşılayacak şekilde açıklamalı, gerekçeli ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; iki bilirkişi raporu arasındaki yukarıda belirtilen önemli çelişki giderilmeden ve davacı vekilinin raporlara itirazları da değerlendirilmeden eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.