Esas No: 2021/18652
Karar No: 2022/4006
Karar Tarihi: 30.03.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/18652 Esas 2022/4006 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2021/18652 E. , 2022/4006 K."İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığının, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/07/2019 tarihli ve 2019/293 esas, 2019/594 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17/09/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli ... hakkında, 25/08/2015 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda; 23/09/2015 tarihli ve 2015/83099 soruşturma, 2015/4556 sayılı karar ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2.maddesi gereğince beş yıl süre ile kamu davası açılmasının ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3.maddesi gereğince bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, erteleme kararında itiraz kanun yolunun gösterilmediği, erteleme kararının şüpheliye tebliğ edilemediği, tedbirin infazı için 28/09/2015 tarihinde İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
2- İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 23/10/2015 tarihli ve 2015/12449 DS sayılı çağrı yazısının şüphelinin bilinen adresine tebliğe çıkarıldığı, adresten ayrıldığından bahisle bilatebliğ iade edilmesi üzerine aynı adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre 30/10/2015 tarihinde tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle dosyanın kapatılmasına karar verilerek 23/11/2015 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
3- Erteleme kararının kaldırılarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 01/12/2015 tarihli ve 2015/83099 soruşturma, 2015/38581 esas, 2015/32356 sayılı iddianamesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
4- İzmir 5. Asliye Ceza mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ve 2015/810 esas, 2016/288 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süre ile denetime tabi tutulmasına karar verildiği, sanığın yokluğunda verilen kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 10/06/2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilerek 24/06/2016 tarihinde kesinleştirildiği,
5- Sanığın denetim süresi içerisinde 27/06/2017 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İzmir 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/12/2017 tarihli ve 2017/841 esas, 2017/821 sayılı kararı ile cezalandırıldığının ihbar edilmesi üzerine;
İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 04/07/2019 tarihli ve 2019/293 esas, 2019/594 sayılı kararı ile hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verildiği, kararın 10/09/2019 tarihinde istinaf edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-) Kanun Yararına Bozma İstemi :
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23/09/2015 tarihli ve 2015/83099 soruşturma, 2015/4556 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/3. maddesi uyarınca şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararı müteakip, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığının bildirilmesi üzerine yapılan yargılama sonucunda, anılan Kanun’un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve beş yıl denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ve 2015/810 esas, 2016/288 sayılı kararının 24/06/2016 tarihinde kesinleşmesini takiben, sanığın denetim süresi içerisinde 27/06/2017 tarihinde işlediği uyuşturucu madde bulundurmak suçundan mahkum olduğunun ihbarı üzerine yapılan yargılama neticesinde, sanık hakkındaki hükmün açıklanması ile adı geçen sanığın 5237 sayılı Kanun’un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/07/2019 tarihli ve 2019/293 esas, 2019/594 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
1- Benzer bir konuya ilişkin olarak Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 09/12/2019 tarihli ve 2019/2360 esas, 2019/7718 karar sayılı ve Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 26/05/2016 tarihli ve 2016/1582 esas, 2016/3201 karar sayılı ilâmları ile benzer diğer ilamlarında da değinildiği üzere, şüpheli hakkında verilen "Kamu davasının açılmasının ertelenmesi" kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye usulüne uygun tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı, anılan kararın infazına başlanmış olmasının hatta tedbirin infazının tamamlanmasının bir önem arz etmediği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 23/09/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın sanığa tebliğ edilmediği gibi 5237 sayılı Kanun'un 191/2. maddesi uyarınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına sanığın itiraz hakkının bulunduğu, bu nedenle erteleme kararında itiraz hakkının gösterilmesi gerektiği, somut olayda ise kararın itiraz kanun yolu gösterilmeden verildiği, bu haliyle itiraz ... bulunduğu bildirilmeyen sanık hakkında açılan kamu davasında mahkemesince durma kararı verilerek, geçerli tebligat işlemleri yapılarak denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması halinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde,
2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde ısrar şartının gerçekleşeceğinin anlaşılması karşısında, somut olayda, sanığa İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 23/10/2015 tarihli çağrı yazısının 30/10/2015 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın 10 gün içerisinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvuruda bulunmadığından 23/11/2015 tarihli karar ile Komisyon tarafından dosyanın kapatılmasına karar verildiği, sanığa ayrıca uyarı yazısının tebliğ edilmeden denetimli serbestlik dosyasının kapatıldığı anlaşılmakla, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan davada "kovuşturma şartı" olan "ısrar koşulu"nun gerçekleşmediği, bu nedenle kamu davasının durmasına dair karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
3- Kabule göre de; İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 05/10/2015 tarihli çağrı yazısının bila tebliğ iade edilmesi üzerine, aynı adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurulmaması üzerine dosyanın kapatılmasına karar verilmiş ise de,
6099 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10. maddesinde yer alan, ''(1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda sanığın bildirdiği en son adresine çıkarılan tebligatın iade gelmesi üzerine aynı adrese bu kez 35. maddeye göre tebliğ işlemi yapıldığı, ancak anılan Kanun'un 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatların, adlî mercilerce bu adrese daha önce usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılmaması nedeniyle usulsüz olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilerek İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/07/2019 tarihli ve 2019/293 esas, 2019/594 sayılı kararının kanun yararına bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Şüpheli ... hakkında, 25/08/2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 23/09/2015 tarihli ve 2015/83099 soruşturma, 2015/4556 sayılı kararı ile, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin yükümlülüğünü ihlâl etmesi nedeniyle erteleme kararı kaldırılarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 01/12/2015 tarihli ve 2015/83099 soruşturma, 2015/38581 esas, 2015/32356 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ve 2015/810 esas, 2016/288 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 24/06/2016 tarihinde kesinleştirilmesini takiben, sanığın denetim süresi içerisinde 27/06/2017 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkûm olduğunun ihbar edilmesi üzerine, İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/07/2019 tarihli ve 2019/293 esas, 2019/594 sayılı kararı ile hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanunu'nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anlaşılmıştır.
1- 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır." şeklindeki düzenleme gereği, "Kamu davasının açılmasının ertelenmesi" kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz ... tanınmadan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, şüpheli hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, kararın şüpheliye tebliğ de edilemediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru ... tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği anlaşıldığından denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan tebligatlar hukuki sonuç doğurmayacağı gibi,
2- Denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde ısrar şartının gerçekleşeceği, somut olayda ise, sanığa İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 23/10/2015 tarihli çağrı yazısının 30/10/2015 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın 10 gün içerisinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvuruda bulunmadığından 23/11/2015 tarihli karar ile Komisyon tarafından dosyanın kapatılmasına karar verildiği, sanığa ayrıca uyarı yazısı tebliğ edilmeden denetimli serbestlik dosyasının kapatıldığı anlaşıldığından, "kovuşturma şartı" olan "ısrar şartı”nın gerçekleşmediği, bu nedenle kamu davasının durmasına dair karar verilmesi gerektiği,
Kabule göre de;
3- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; somut olayda 09/05/2016 tarihli gerekçeli kararın sanığın doğrudan MERNİS adresine tebliğ edildiği, tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği,
Açıklanan nedenle, İzmir 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ve 2015/810 esas, 2016/288 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesinin usulsüz olduğu, usulsüz tebliğ edilmesi nedeniyle karar kesinleşmediğinden 5 yıllık denetim süresinin de işlemeye başlamayacağı, dolayısıyla, 27/06/2017 tarihinde işlenen 2.suçun denetim süresi içinde işlendiğinin kabul edilemeyeceği gözetilmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu,
4- İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 05/10/2015 tarihli çağrı yazısının bila tebliğ iade edilmesi üzerine, aynı adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği,
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan, ''(1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." şeklindeki düzenleme ile anılan Kanun'un 35. maddesinde yer alan, "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./9.mad.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik fıkra: 19/03/2003 - 4829 S.K./11. md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır..." şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, öncelikle sanığın bilinen en son adresine tebligatın çıkarılarak, önceki adresinde bulunamayan sanığın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi olup olmadığının araştırılarak, MERNİS adresine Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre tebliğ yapılması gerektiği, MERNİS adresinin olmadığının tespiti halinde ancak 35. maddeye göre daha önce usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılan eski adrese tebliğ işlemi yapılabileceği anlaşıldığından, müdürlüğün çağrı yazısının daha önce usulüne uygun bir şekilde tebligat yapıldığına ilişkin bir belge bulunmayan adresine Tebligat Kanunu’nun 35.maddesine göre yapılan tebligat işleminin geçerli olmadığı, anlaşıldığından;
Sonuç olarak, kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz ... bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
D-)Karar:
Açıklanan nedenlerle, kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz ... bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak infazın sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olduğundan, İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/07/2019 tarihli ve 2019/293 esas, 2019/594 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dosyanın Adalet Bakanlığı'na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
30/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.