8. Hukuk Dairesi 2018/11856 E. , 2019/4001 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ziynet Ve Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde tasarruf edilerek davalının banka hesabına yatırılan paranın davalı tarafça çekildiğini ve düğünde takılan muhtelif ziynet eşyalarının davalı tarafından alınıp davacıya iade edilmediğini ileri sürerek, ziynet eşyalarının aynen olmadığı takdirde bedelinin, ortak tasarruf üzerinden yarısına tekabül eden 32.500,00 TL katılma alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen ilk karar, Dairenin 31.03.2015 tarihli ve 2014/1703 Esas, 2015/7288 Karar sayılı ilamı ile Mahkemece, ziynet eşyalarının davalı tarafından alınıp alınmadığı, alınmış ise iade edilip edilmediği konusunda iddia ve savunmanın yeterince araştırılıp açıklığa kavuşturulmadığı, bankadaki tasarruf açısından ise banka hesabına ilişkin hesap açma sözleşmesi vb. kayıt ve belgelerin ilgili bankadan getirtilmesi, tarafların gösterdiği delillerin eksiksiz olarak toplanması, ondan sonra elde edilecek sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği, eksik incelemeyle karar verilmesinin doğru olmadığına işaret edilerek bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda mahkemece, katılma alacağı talebinin reddine, ziynet alacağı talebinin kabulü ile 21 adet 12 gr’lık 22 ayar bilezik ile 30 adet çeyrek altının davacıya aynen iadesine, olmadığı takdirde dava edilen değer ile bağlı kalınarak 26.000,00 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, her iki taraf vekilince temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre bankadaki paraya yönelik dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa"dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad.222).
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken "eklenecek değerler" göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir.
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 19.07.2007 tarihinde evlenmiş, 15.02.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 01.11.2012 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1).
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, tasfiyeye konu Garanti Bankası Akdeniz Şubesinde davalı adına açılan 13466811 numaralı banka hesabının 17.12.2009 tarihinde 50.802,79 TL yatırılarak açıldığı, devamında anılan hesaba 18.01.2010 tarihinde 3.000,00 TL,19.02.2010 tarihinde 2100,00 TL, 22.03.2010 tarihinde 1700,00 TL,.26.04.2010 tarihinde 2550,00 TL yatırıldığı, hesaptaki tüm paranın 10.05.2010 tarihinde 61.499,07 TL olarak çekildiği görülmektedir. Davalı tanığı olarak dinlenen davalının kardeşi ..., söz konusu banka hesabının davalı erkek ile diğer iki kardeşinin ortak hesabı olduğunu beyan ettiğine, dinlenen diğer taraf tanıklarının beyanlarına, tarafların her ikisinin de çalışarak gelir elde ettiğinin anlaşılmasına ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu banka hesabında davalı erkek ile dava dışı iki kardeşinin ortak olduğu, buna göre bankadaki paranın 1/3"ünün davalının edinilmiş malı olduğunun kabulü gerektiği dikkate alınarak yukarıda açıklanan ilke ve yasal düzenlemeler karşısında, davalının bankadaki paradan payına düşen kısmı hakkında davacı lehine artık değere katılma alacağı hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde tümüyle redde karar verilmesi isabetsizdir.
3. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalının temyize konu ettiği uyuşmazlık, davacıya ait olan ziynet eşyalarının davalıda kalıp kalmadığı hakkındadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden kimseye düşer.
Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, davacı kadının ispatlaması gerekir.
Somut olayda; davacı ziynetlerin davalı tarafça düğün günü kendisinden alındığını, davalı ise ziynetleri davacının götürdüğünü ileri sürmektedir.
Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları, ziynetleri düğün günü davalının ailesinin alıp geri vermediğini duyduklarını; davalı tanıkları ise ziynetlerin davacıdan alınmadığını, davacının ziynetleri yanında götürdüğünü beyan etmişlerdir. Davacı tanıklarının görgüye dayalı beyanlarının olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamına ve dinlenen tanık beyanlarına göre, davacının müşterek evden hiç bir şey alamadan ayrılmak durumunda kaldığına ve ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğuna yönelik bir olay yaşanmadığına, davacının evden ayrılırken ziynet eşyalarını üzerinde götürmesi mümkün olduğuna, davacı da aksini mevcut delillerle ispatlayamadığına göre, ziynet alacağına yönelik talebin reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeden deliller hatalı değerlendirilerek, davacının iddiasını ispat ettiği düşünülerek, ziynetler yönünden istemin kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte, davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (3) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 11.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.