Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/18646
Karar No: 2022/4001
Karar Tarihi: 30.03.2022

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/18646 Esas 2022/4001 Karar Sayılı İlamı

10. Ceza Dairesi         2021/18646 E.  ,  2022/4001 K.

    "İçtihat Metni"

    Adalet Bakanlığının, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2021 tarihli ve 2020/18 esas, 2021/463 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 23/09/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
    1- Sanık ... hakkında, 12/02/2013 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 10/04/2013 tarihli ve 2013/52838 soruşturma, 2013/23149 esas, 2013/11419 sayılı iddianamesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 53. maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
    2- İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/04/2013 tarihli ve 2013/418 esas, 2013/779 sayılı kararı ile, tensiple birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun ile değişik 191/2. maddesi gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın 20/05/2013 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
    3- İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 31/10/2013 tarihli ve 2013/8398 DS sayılı çağrı yazısının sanığın bilinen adresine tebliğe çıkarıldığı, tebligatın bilatebliğ iade edilmesi üzerine MERNİS şerhi düşülerek çıkarılan çağrı yazısı tebligatının 04/04/2014 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle dosya kapatılarak 22/05/2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
    4- Sanık savunması alınmadan, İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2014 tarihli ve 2014/1144 esas, 2014/304 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın doğrudan sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 11/12/2014 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilerek 19/12/2014 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştirildiği,
    5- Sanığın denetim süresi içerisinde 11/04/2019 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan cezalandırıldığının ihbar edilmesi üzerine, basit yargılama usulüne göre yapılan yargılama sonucunda sanık savunması alınmadan İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 24/03/2021 tarihli ve 2020/18 esas, 2021/463 sayılı kararı ile, hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1, 62/1 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251/3. maddesi gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 27/04/2021 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
    Anlaşılmıştır.
    B-) Kanun Yararına Bozma İstemi:
    Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında,
    “Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık hakkındaki hükmün 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7/2. maddeleri gereğince açıklanmasının geri bırakılmasına dair İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2014 tarihli ve 2014/1144 esas, 2014/304 sayılı kararının 19/12/2014 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresinde 04/06/2019 tarihinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle hakkındaki hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı Kanun’un 191/1, 62 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 251/3. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2021 tarihli ve 2020/18 esas, 2021/463 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
    Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 14/12/2017 tarihli ve 2017/7380 esas, 2017/6802 karar sayılı ilâmı ile "....bu durumda CMK’nın 231. maddesindeki genel kurallar değil, TCK’nın 191. maddesindeki özel hükümlerin uygulanması gerektiği, buna göre de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde TCK’nın 191/4. maddesindeki kuralların geçerli olacağı anlaşıldığından, sanığın ancak kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi veya tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hallerinde hüküm açıklanabilecektir..." şeklinde değinildiği üzere,
    İnceleme konusu dosyada, sanığın işlemiş olduğu kullanmak için uyuşturucu bulundurma suçundan İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28/11/2014 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın 19/12/2014 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 04/06/2019 tarihinde hırsızlık suçunu işlediğinden bahisle hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de;
    Bahse konu 12/02/2013 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma eyleminden dolayı sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, 6545 sayılı Kanun ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici madde 7/2. madde kapsamında zorunlu olarak verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğu ve 5237 sayılı Kanun'un 191. madde hükümleri çerçevesinde verildiği için denetim süresinin hukuki statüsü, aynı maddede düzenlenen kamu davasının açılmasının ertelenmesi gibi olacağından, denetim süresi içerisinde ancak aynı nev'iden suç işlenmesi halinde hükmün açıklanabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2021 tarihli ve 2020/18 esas, 2021/463 sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmiştir.
    C-) Konunun Değerlendirilmesi:
    Sanık ... hakkında, 12/02/2013 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/04/2013 tarihli ve 2013/418 esas, 2013/779 sayılı kararı ile, tensiple birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun ile değişik 191/2. maddesi gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın 20/05/2013 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği, İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yükümlülüklerine uymadığının bildirilmesi üzerine İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2014 tarihli ve 2014/1144 esas, 2014/304 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 19/12/2014 tarihinde kesinleştirilmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde 11/04/2019 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan cezalandırıldığının ihbar edilmesi üzerine, basit yargılama usulüne göre yapılan yargılama sonucunda İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2021 tarihli ve 2020/18 esas, 2021/463 sayılı kararı ile, hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1,62/1 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 251/3. maddesi gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anlaşılmıştır.
    İncelenen dosyada;
    1- Yargılamanın hiçbir aşamasında sanığın savunmasının alınmadığı, 5271 sayılı Kanun'un 193/2. maddesinde yer alan, "(Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./28.mad) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir." şeklindeki düzenleme ile anılan Kanun'un 195/1. maddesinde yer alan, "Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır." şeklindeki düzenleme, yine, basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde sanığa beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmesi için tebligat çıkarılması, çıkarılacak tebligatta, basit yargılama usulünün uygulanacağı ve duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususlarının belirtilmesi gerektiğine ilişkin CMK’nın 251. maddesindeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, CMK’nın 251. maddesine göre sanığa meşruhatlı tebligat çıkarılmadığı nazara alınarak, atılı suça ilişkin sanığın savunması alınmadan mahkûmiyet kararı verilemeyeceği gözetilmeden, savunma ... kısıtlanmak suretiyle cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırıdır.
    2- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; somut olayda gerekçeli kararın sanığın doğrudan MERNİS adresine tebliğ edildiği, tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği,
    Açıklanan nedenle, İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2014 tarihli ve 2014/1144 esas, 2014/304 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesinin usulsüz olduğu, usulsüz tebliğ edilmesi nedeniyle karar kesinleşmediğinden 5 yıllık denetim süresinin de işlemeye başlamayacağı, dolayısıyla, 11/04/2019 tarihinde işlenen kasıtlı suçun denetim süresi içinde işlendiğinin kabul edilemeyeceği gözetilmeden hükmün açıklanmasına karar verilmesi kanuna aykırıdır.
    3- Her ne kadar, İstanbul 66. Asliye Ceza Mahkemesince, sanık hakkında daha İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/04/2013 tarihli ve 2013/418 esas, 2013/779 sayılı kararı ile verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararın, sanık savunması alınmadan verilmiş olması nedeniyle yok hükmünde olduğu kabul edilerek koşulları oluşmadığı halde, 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi kanuna aykırı ise de;
    28/06/2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanun'u ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7. maddede yer alan düzenleme;
    (1) Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı uygulananlar bakımından Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesi hükümleri çerçevesinde bu tedbirlerin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191'inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
    (3) Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur, şeklinde olup,
    5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile 6545 sayılı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 7/2. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları, gerek uygulanma şartları, gerekse yaptırımlar ve doğuracağı hukuki sonuçlar bakımından birbirinden farklı niteliktedir.
    5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi düzenlemesine göre; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmü, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurmaktadır.
    Kanun koyucu, kişi hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile belirli şartların gerçekleşmesi hâlinde kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak istemiştir.
    5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir" hükmünü taşımaktadır. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır. Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hüküm açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir.
    5320 sayılı Kanun'un geçici 7/2. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde ise; kanuni zorunluluk üzerine verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile aynı hukuki sonuçları doğuracağından, denetim süresi içerisinde işlenen suçun kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu ile aynı neviden olması gerekmekte olup, sanığın denetim süresi içerisinde aynı neviden olmayan kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle hükmün açıklanmasına karar verilemeyecektir.
    Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, kanun düzenlemelerinin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir tereddüde ve şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuki güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki müeyyidenin veya neticenin bağlandığını bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete ... duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu ... duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. “Hukuki güvenlik” ve “belirlilik” ilkeleri hukuk devletinin unsurlarındandır. Bireyin devlete ... duyması, ancak hukuki güvenliğin sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde mümkün olabilecektir. Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ve insan haklarının insan hayatına egemen kılması için Devlet, bireylerin hukuka olan inançlarını ve güvenlerini korumakla yükümlüdür.
    Tüm bu açıklamalar ışığında; somut olayda, İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/04/2013 tarihli kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmiş ve kesinleşmiş olması, kesinleşmiş bir kararın mahkemece yok hükmünde sayılmasının hukuken mümkün olmaması nedeniyle, 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden 5320 sayılı Kanun'un geçici 7/2. maddesine göre değil 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesindeki şartların gerçekleşmesi halinde CMK hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği gözetilmeden geçici 7/2. maddeye göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi kanuna aykırı ise de; sanığın, hukuki yaptırımlar ve sonuçlar konusunda yanıltılmış olduğu, ceza hukuku prensiplerinden olan “yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı” gereğince, mahkemesince sanığın lehine olarak kanuna aykırı şekilde verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuki değerden yoksun sayılamayacağı, bu hukuka aykırılığın sanık lehine olması karşısında bozma nedeni yapılamayacağı, sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için denetim süresinde işlenen suçun da kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu ile aynı neviden olması gerekeceği, sanığın denetim süresi içerisinde 11/04/2019 tarihinde aynı neviden olmayan hırsızlık suçunu işlemesi nedeniyle hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceği anlaşıldığından, hükmün açıklanmasına karar verilmesi kanuna aykırıdır.
    D-) Karar:
    Yukarıda açıklanan (3) numaralı nedenle; hükmün açıklanmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/03/2021 tarihli ve 2020/18 esas, 2021/463 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 30/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi