Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/1882
Karar No: 2020/146
Karar Tarihi: 13.02.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1882 Esas 2020/146 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/1882 E.  ,  2020/146 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi



    1. Taraflar arasındaki “ tespit ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samsun 4. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 10.01.2014 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde ... sigorta sicil numarasıyla 1989/3. dönemden 8 gün, 1990/1. dönemden 2 gün ve 1996/2. (09/05/1996 tarihinden ) döneminden itibaren 2006 yılının 11. ayı sonuna kadar işçi vasfında çalışmalarının olduğunu, müvekkilinin ayrıca ... sigorta sicil numarası ile de hizmetlerinin bulunduğunu, müvekkilinin askerlik borçlanması yaptığını, yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma müracaat etmesi üzerine Kurumun bu talebini ... sigorta sicil numaralı hizmetlerin davacıya ait olup olmadığının tespit edilemediğini bildirerek reddettiğini ileri sürerek ... sigorta sicil numarasıyla 1989/3. dönemden 8 gün, 1990/1. dönemden 2 gün ve 1996/2. dönemden 2006 yılının 11. ayına kadar olan çalışmaların müvekkiline ait olduğunun tespitine, davalı Kuruma müracaat tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı Kurum vekili 03.02.2014 havale tarihli cevap dilekçesinde; davacının belirttiği her iki sicil numarasına ait kimlik bilgilerinin birbirinden farklı olduğu, bu nedenle talep edilen dönemlere ilişkin hizmetlerle ilgili işlem yapılmadığını, davanın ayrıca hizmet tespiti talebini de içerdiği bu nedenle davacının gerçekten çalışıp çalışmadığının araştırılmasını istediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. Samsun 4. İş Mahkemesinin 30.12.2014 tarihli ve 2014/18 E., 2014/554 K. sayılı kararı ile; 17309854 sicil numarasında gözüken 1989 yılı 3. dönemine ait 8 gün ve 1990 yılı 1. dönemine ait 2 günlük çalışmaların davacıya ait olduğu hâlde kimlik bilgilerinin yanlış yazıldığı, aynı sicil numarasındaki 1996 yılı 2. döneminden 2006 yılı 11. ayı sonuna kadar olan hizmetlerin davadan sonra davalı kurum tarafından davacının siciline aktarıldığından bu hizmetlerle ilgili davanın konusuz kaldığı, davacının tahsis talep tarihi itibariyle askerlik borçlanması da dikkate alındığında 506 sayılı Kanun"un 81/B maddesindeki emeklilik koşulunun sağlandığı, müracaat tarihinden itibaren aylık talep edilmişse de, aylığın tahsis talebini takip eden ay başından itibaren bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Samsun 4. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 14.12.2015 tarihli ve 2015/2922 E., 2015/22028 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece, Nüfus Müdürlüğünden işe giriş bildirgesinde ismi geçen kişinin varlığı araştırılmalı, davalı Kurumdan, anılan kimlik bilgilerinde sigortalılık kaydının bulunup bulunmadığı belirlenmeli, mevcudiyeti hâlinde, yargılama sonunda verilecek kararın, bu kişi yada kişilerin hukuki menfaatlerini etkilemesi ihtimaline binaen, yöntemince davada davalı sıfatıyla taraf olması sağlanmalı, taraf teşkili sağlandıktan sonra, işe giriş bildirgelerinde ismi geçen kişi ya da kişilere ait hizmet dökümünü içeren şahsi sicil dosyaları celp edilmeli, işveren yanındaki Kurum kayıtlarına geçen çalışma süreleri belirlenmeli, ihtilaf konusu çalışmaların geçtiği işyerlerinden (fiilen mümkün ise) imza ve fotoğrafları içeren dilekçeler ve ücret tediye bordrolarıyla sair tüm belge asılları celbedilerek, bu belgeler ile bildirgelerde ismi geçen kişi ya da kişilerin mümkün oldukça niza konusu dönemlerdeki imzaları istikdaba esas alınmak üzere celbedilerek, davacıya ait olduğu sabit olan imza ve fotoğraflarda getirtilmek suretiyle, Adli Tıp Kurumu marifetiyle imza ve fotoğraf incelemesi yaptırılarak, çekişme konusu hizmetlerin, gerçekte kime ait olduğu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuca göre, yaşlılık aylığı tahsis şartları irdelenerek karar verilmelidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Samsun 4. İş Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/26 E., 2016/99 K. sayılı kararı ile; davanın kabulüne karar verilen kısmı açısından verilen giriş bildirgesinde kimlik bilgileri yazılı kişinin olup olmadığının nüfus müdürlüğünden araştırıldığı, böyle bir kişinin olmadığının bildirildiği, bu hizmetleri bildiren işverenin tanık sıfatıyla dinlendiği, aynı sicil numarasındaki 1990 yılına ait hizmetlerin davacının hizmetlerine aktarıldığı, davacının 1989 yılıyla ilgili giriş bildirgelerindeki imzanın kendisine ait olmadığını bildirdiği, tanık ifadelerinin alındığı, bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda ilk kararda bir yanlışlığın olmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından ... sicil numarasında kayıtlı 1989/3. dönemden 8 gün ve 1990/1.dönemden 2 gün olmak üzere Kuruma bildirilen çalışmaların davacıya ait olup olmadığı yönünde mahkemece yapılan incelemenin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.


    III. GEREKÇE
    12. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun (5510 sayılı Kanun) 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren geçici 7. maddesinde, “…bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı, bu Kanun ile mülga 2926 sayılı, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık sürelerinin tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir." yönünde düzenleme bulunmaktadır.
    13. Bu durumda, 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun); bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
    14. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır.
    Bunlar: a) Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet sözleşmesine dayanması, b) işin işverene ait iş yerinde ya da iş yerinden sayılan yerlerde iş organizasyonu içerisinde yapılması, c) çalışanın 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.
    15. 506 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre, bu Kanun anlamında sigortalı olarak çalışabilmenin temel koşulu, hizmet sözleşmesine dayalı çalışmanın bulunmasıdır. Bu anlamda bir sözleşme, hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmediğinde 506 sayılı Kanun anlamında sigortalıktan da söz edilemeyecektir.
    16. İşçi ve sigortalı kavramlarının tanımında hizmet sözleşmesinden hareket edilmekteyse de, 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) ile yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı İş Kanunu’nda ve 506 sayılı Kanun’da bu sözleşmenin tanımına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinde, “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” tanımlaması yapılmıştır. Belirtmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu’nda “Hizmet akdi” sözcüğü terk edilmiş, yerine “İş sözleşmesi” ifadesi kullanılmıştır.
    17. Hizmet akdi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurları belirgin iken, 4857 sayılı Kanun’da daha önce Anayasa Mahkemesi ve öğretinin de kabul ettiği gibi “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir. 5510 sayılı Kanun’un 3/11. maddesinde ise, hizmet akdinin 22.04.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade edeceği belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, 506 sayılı Kanun döneminde sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları 5510 sayılı Kanun döneminde de farklılık arz etmemektedir.
    18. Hemen belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanun’un atıf yaptığı 818 sayılı Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6098 sayılı Kanun’un 393. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi, işverenin de ona zamana ve yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Bu hâliyle 5510 sayılı Kanun’un 3/11. maddesi uyarınca 818 sayılı Borçlar Kanunu’na yapılan atfın artık 6098 sayılı Kanun’un 393/1. maddesine yapıldığının kabulü gerekecektir.
    19. Sigortalılık niteliğinin kazanılması açısından işveren ile çalıştırılan kişi arasında hizmet sözleşmesinin yapılması tek başına yeterli değildir. Ayrıca işin işverene ait işyerinde ya da işyerinden sayılan yerlerde yapılması gerekmektedir. Mülga 506 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre işyeri, bir hizmet sözleşmesine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların işlerini yaptıkları yerdir. İşin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.
    Ayrıca 5510 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun"un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun"un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
    20. Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle Kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin Kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin gerçeklerinden biridir. İşte bu noktada, işçinin bir takım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.
    21. Somut olayda uygulanması gereken ve yukarıda belirtilen amaca yönelik davaların yasal dayanağı mülga 506 sayılı Kanun"un 79. maddesinin 10. fıkrasında “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” hükmüne yer verilmiştir.
    22. Sigortalı tarafından açılan hizmet tespiti davasında her türlü delille kanıtlanabilen çalışma olgusunun usulünce belirlenmesinden sonra, bu çalışmanın sigortalı çalışma olup olmadığı ve çalışılan zaman üzerinde durulmalıdır.
    23. Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları, taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesi kapsamı dışında olup, kendiliğinden araştırma ilkesi söz konusudur.
    24. Sigortalılık başlangıç tarihi ve hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icabettiği Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı gereği olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespiti davalarında, hâkimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı bu davalarda ispat yükü, bir tarafa yüklenemez.
    25. Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin Kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
    26. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden bu davalarda işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde işyerinin yönetici ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde, tarafları veya iş yerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
    27. Bu amaçla tanıkların hizmet tespiti istenen tarihte işyeri veya komşu işyeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi işyerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmelidir.
    28. Diğer taraftan bu davalarda, işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.
    29. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2019 tarihli ve 2015/10-3039 E., 2019/207 K.; 16.10.2018 tarihli ve 2015/10-1098 E., 2018/1439 K.; 27.06.2018 tarihli ve 2016/21-2358 E., 2018/1289 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    30. Somut olayda uyuşmazlık ... sicil numarasında kayıtlı 1989/3. dönemden 8 gün ve 1990/1. dönemden 2 gün olmak üzere Kuruma bildirilen çalışmaların davacıya ait olup olmadığıdır. Davacının 17309854 sicilin ilk işe giriş bildirgesi olan 25.09.1989 tarihli işe giriş bildirgesinde kayıtlı isim, baba adı, ana adı, doğum tarihi, nüfus kayıt yeri bilgileri ile ... sicilin ilk işe giriş bildirgesi olan 01.02.1996 tarihli işe giriş bildirgesinde kayıtlı künye ve nüfus bilgilerinin birbirinden farklı olması nedeniyle davacının Kuruma yaptığı yaşlılık aylığı tahsis talebi reddedilmiştir. İşe giriş bildirgeleri incelendiğinde, davacının 01.02.1996 tarihli işe giriş bildirgesinde adres olarak önceki iş yerini gösterdiği görülmüştür. Yaşlılık aylığı tahsis talebi üzerine Kurum tarafından, davacının detaylı kimlik dökümü yapılarak, hatalı olduğu anlaşılan 25.09.1989 tarihli işe giriş bildirgesindeki nüfus bilgilerinde bir kişinin olup olmadığı araştırılmış, ilgili nüfus müdürlüğünden anılı kimlik bilgilerine sahip bir şahsın olmadığı bildirilmiştir. Yine mahkeme tarafından yapılan araştırma sonucunda nüfus müdürlüğünün 11.02.2014 tarihli cevabi yazısında; adı geçen kişinin mernis sistem ve nüfus kütükleri kontrol edildiğinde herhangi bir kayda rastlanılmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle ilk işe giriş bildirgesinde kayıtlı olan kişinin davacı olduğunun tespitine ilişkin mahkemenin kabulü yerindedir.
    31. O hâlde, 17309854 sicil numarasında kayıtlı 1989 yılı 3. dönemine ait 8 gün ve 1990 yılı 1. dönemine ait 2 günlük çalışmaların davacıya ait olduğunun ve 01.11.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine hükmeden yerel mahkeme direnme kararı onanmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.02.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi