Esas No: 2018/622
Karar No: 2020/4126
Karar Tarihi: 17.11.2020
Yağma - Hakaret - Taksirle öldürmeye neden olma - Taksirle öldürme - Görevi yaptırmamak için direnme - - Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2018/622 Esas 2020/4126 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma, Hakaret, Taksirle öldürmeye neden olma, Taksirle öldürme, Görevi yaptırmamak için direnme, Suçluyu kayırma, Yaralama
HÜKÜM : Beraat, Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 26/12/2027 tarihli, 2017/Bşk- 257 Esas ve 2017/277 sayılı kararı ile Dairemize gönderilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Sanık ... hakkında yağma, görevi yaptırmamak için direnme, suçluyu kayırma; sanık ... hakkında hakaret, görevi yaptırmamak için direnme, suçluyu kayırma; sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme, suçluyu kayırma suçlarından kurulan beraat kararlarına karşı katılan (sanık) ... savunmanı (aleyhe); sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme, sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme, yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet kararlarına karşı sanıklar ... ve ... savunmanı (lehe) ve katılan (sanık) ... savunmanı (aleyhe); sanık ... hakkında maktül ...’ın taksirle ölüme neden olma suçundan kurulan beraat kararını, katılanlar ..., ..., ..., ..., ... vekilinin (aleyhe); sanık ... hakkında maktül ...’ın taksirle öldürme suçundan kurulan mahkumiyet kararını, sanık (katılan) ... savunmanı (lehe) ve O yer Cumhuriyet Savcısının (aleyhe) temyiz isteminde bulundukları anlaşılmakla yapılan incelemede;
Uşak Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2013 tarih, 2012/11524 soruşturma, 2013/1890 Esas ve 2013/174 İddianame numarası ile sanık ... hakkında 5237 sayılı TCK"nin 283/1. maddesinde düzenlenen suçluyu kayırma suçundan cezalandırılması için iddianame düzenlendiği halde söz konusu suç için hüküm kurulmamış ise de, zamanaşımı içerisinde karar verilmesi olanaklı görülmüştür.
I- Sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret; sanık ... hakkında maktül ...’ı taksirli öldürmeye neden olma suçundan kurulan beraat kararlarının incelenmesinde;
Dosya içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, katılan (sanık) ... vekili, katılanlar ..., ..., ..., ..., ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II- Sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan mahkumiyet;
5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin uygulaması yönünden, 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararın ve 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7242 sayılı Yasanın 10. maddesinin infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
T.C. Anayasasının 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK"nin 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretlerinin sanıktan alınmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının ve katılan (sanık) ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükmün yargılama giderleri ile ilgili fıkrasından “sanık ... için atanan zorunlu savunman ücretlerinin” çıkartılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III- Katılan ...’ya yönelik sanık ..., ..., ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme, suçluyu kayırma suçlarından kurulan beraat, sanık ... hakkında yağma suçundan kurulan beraat, sanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve yaralama suçundan kurulan mahkumiyet; sanık (katılan) ... hakkında maktül ...’ı taksirli öldürme suçundan kurulan mahkumiyet kararlarının incelemesinde;
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik görevi yaptırmamak için direnme ve yaralama suçlarının sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-) Sanıklar ..., ..., ... hakkında katılan ...’ya yönelik görevi yaptırmamak için direnme, suçluyu kayırma suçlarından kurulan beraat kararlarına ilişkin olarak;
Katılan (sanık) ..."nın olay mahaline geldiğinde hırsızlık suçuna yönelik yaptığı araştırma kapsamında kaçak sanık ..."yi yakalama amacıyla kovalamaya başladığı, bu amaçla katılan (sanık) ..."nın sanık ..."yi durdurmak için havaya doğru bir el ateş ettiği, akabinde sanık ..."nin ağaçlık alana doğru kaçtığı, silah sesi üzerine sanık ..."nun olay mahalline geldiği, katılan (sanık) ..."nın sanık ..."yi takip etmesini fiziksel olarak engellediği, sesleri duyan mahalle sakinlerinin ellerinde taş ve sopalarla çıktığı, bu durumdan güç alan sanıklar ..., ..., ..., ...’in arbedeleşmeye başlayarak sanık ..."in yakalanmasına yönelik yapılan faaliyete elleriyle itekleyip, sarılıp ve vurmak suretiyle darp etmeye başlayarak engel olmaya çalıştıkları, bu durumdan güç alarak olay yerine geri dönen sanık ..."nin katılan (sanık) ..."ya vurduğu, katılan (sanık) ..., tanık polis memurları ...ve ... ile hırsızlık suçuna konu kamyonetin şoförü tanık ...’nın beyanları ve sanıkların tevil yollu ikrarları birlikte değerlendirildiğinde anlaşılan olayda; sanıklar ..., ..., ...’nun eyleminin TCK"nin 265. maddesinde düzenlenmiş olan görevini yaptırmamak için direnme ve TCK"nin 283. maddesinde düzenlenmiş olan "Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan" olarak tanımlanan "Suçluyu kayırma" suçunun oluşturduğu; gözetilmeden, sanıkların ifadelerine hangi nedenlerle üstünlük tanındığı karar yerinde denetlenebilir şekilde gösterilmeden, genel geçişli ifadeler kullanılıp yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde sanıklar ..., ..., ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve suçluyu kayırma suçlarından beraat hükmü kurulması,
2-) Sanık ...’nun katılan (sanık) ...’ya yönelik yağma suçu bakımından;
Katılan (sanık) ...’nın sanıklar tarafından saldırıya uğrayıp sanık ... tarafından kafa atılarak burnunun kırılmasına neden olunup sanık (katılan) ...’nın silahının ateş alması sonucu maktül ...’ın tabanca ile vurulmasından sonra, katılan (sanık) ...’nın telsiz ile anonslarda bulunduğu ve yardım istediği, telsizini bel kısmındaki yerine koyduğunda sanık ..."nun telsizi çekip aldığı ve arbede sırasında yere düşen cep telefonunuda aldığının katılan sanık ... ve tanık polis memuru ...’in görgüye dayalı beyanları, tanık polis memuru Halil İbrahim Eskicisi, olay sırasında telsizi sanık ...’ün elinde gördüğü şeklindeki beyanı ile tanık ...’nin, maktül ...’ın cep telefonunu mahallede araştırdığı sırada sanık ...’nun kendisine bir telefon verdiğini bu telefonu ölenin eşi Özlem’e götürdüğünde ölene ait olmadığının anlaşıldığı ve daha sonra ölenin eşi ...’ın katılan (sanık) ...’ya ait olan telefonu ... aracılığıyla emniyete teslim ettiği, söz konusu telsizin ise 04.12.2012 günlü tutanağa göre; ... Mah. ... Sok. No:10 sayılı ev önündeki boş arazide yanmış olarak ele geçirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık ...’nun yağma suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, genel geçişli ifadeler kullanılıp yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde sanık ..., hakkında yağma suçundan beraat hükmü kurulması,
3-) Sanık (katılan) ... hakkında maktül ..."a yönelik taksirli öldürme suçundan kurulan mahkumiyet kararına ilişkin olarak;
Yaşam hakkının AİHS"nin 2. maddesinde “1. Herkesin yaşama hakkı kanunla korunur. Kanunun ölüm cezası ile cezalandırıldığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında, hiç kimse kasten öldürülemez. 2. öldürme, aşağıdaki durumlardan birinde kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk haline gelmesi sonucunda meydana gelmişse bu maddenin ihlali suretiyle yapılmış sayılmaz.
a) Bir kimsenin kanun dışı şiddete karşı korunması için,
b) Usulüne uygun olarak yakalamak için veya usulüne uygun olarak tutuklu bulunan bir kişinin kaçmasını önlemek için,
c) Ayaklanma veya isyanın kanuna uygun olarak bastırılması için”,
Anayasamızın 17. maddesinde ise “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma geliştirme hakkına sahiptir” şeklindeki düzenlemeler ile güvence altına alınması, polisin silah kullanma yetkisinin yasal sınırlarını belirleyen 2559 sayılı PVSK.nin “Zor ve silah kullanma” başlıklı 16. maddesinde “Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyeti ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedeni kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedeni gücü,
b) Maddi güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedeni kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak; direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder.
Ancak; toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkınının kullanılması kapsamında,
b) Bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, göz altına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş kişilerin ya da suç üstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
Silah kullanmaya yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde “Dur” çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir.” biçimindeki düzenlemeye yer verildiği;
Somut olay açısından sanığın eyleminin meşru savunma ve meşru savunmada sınırın aşılması hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenerek tartışılması da gerekmektedir.
Meşru savunma, 5237 sayılı TCK"nın birinci kitabının, ikinci kısmının, "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlıklı ikinci bölümünde, 25. maddenin 1. fıkrasında; "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez" şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "Korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Adalet Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, Ankara, 2006, s. 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul, 2014, s. 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK"nin yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eşzamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCK"nin 25/1. maddesinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Saldırıya ilişkin şartlar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır.
b)Bu saldırı haksız olmalıdır.
c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
2- Savunmaya ilişkin şartlar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, "Sınırın aşılması" söz konusu olabilmektedir.
Sınırın aşılması, 5237 sayılı TCK’nin 27. maddesinde;
"(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" şeklinde düzenlenmiştir.
Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında 5271 sayılı CMK’nin 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, "Sınırın aşılması" bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nin 27. maddenin 1. fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddenin 2. fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde "Beraat" kararı değil, anılan maddenin 1. fıkrasına göre indirimli ceza veya 2. fıkrasına göre CMK’nin 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek "Ceza verilmesine yer olmadığı" kararı verilecektir.
TCK’nin 27. maddesinin 1. fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
5237 sayılı TCK’nin 27. maddesinin 2. fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
3- Savunmaya ilişkin şartlardan "Ölçülülük ya da orantılılık" şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nin 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir.
Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, "Heyecan, korku veya telaşa" kapılarak meşru savunmanın sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Ellerinde taş ve sopalarla çıkan sanıklar ve mahalle sakinlerinin, olay tarihinde komser yardımcısı olan sanık (katılan) ...’ya yönelik elleriyle itekleyip, sarılıp ve vurmak suretiyle darp etmeye başladıkları, sanık ...’in sanık (katılan) ...’na kafa atarak burnunun kırılmasına neden olması üzerine yere düştüğü, elinden silahı almaya çalıştığı, sanık (katılan) ..., elindeki silahı vermemek ve kendisine yapılan ağır saldırıyı bertaraf edebilmek için sanık ... ile boğuşurken sanık (katılan) ...’nın elindeyken ateş alan silahtan çıkan merminin olay yerinde bulunan maktül ...’ın kafa bölgesine isabet etmesi sonucu ölümüne sebep olduğu katılan (sanık) ..., tanık polis memurları ... ve ... ile hırsızlık suçuna konu komyetinin şoförü tanık ...’nın beyanları, sanık ..."nun soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısına tanık sıfatıyla verdiği beyan, adli muayene raporları, otopsi ve silah ateşlenmesi ile ilgili uzmanlık raporları ve tüm dosya kapsamında anlaşılan olayda;
Komser yardımcısı olan sanık (katılan) ...’nın görevini yaparken direnişle karşılaştığı, bu direnişin kendisine yönelik fiili güç kullanma şeklinde gerçekleştiği, nitekim adli rapora belirlendiği üzere sanık ...’in kafa atması sonucu burnunun kırıldığı, elindeki silahı almamaları için direndiği, yerde sanıklar ile boğuştuğu sırada elinde bulunan silahı ateşlemesi neticesinde maktül ...’ın ölümüne sebep olduğu anlaşılan, polis olan ve olaya müdahale eden sanık (katılan) ...’nın, kendisine yönelen haksız saldırıyı bertaraf etmek amacı ile adam öldürme kastı olmaksızın silahı ateşlediği, ancak bir polisten beklenebilecek dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek kendisine saldırıda bulunmamış olan maktül ...’ın ölümüne neden olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin TCK"nin 27/1. maddesinde düzenlenen sınırın aşılması suretiyle mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması,
4- Sanık ... hakkında katılan (sanık) ...’ya yönelik görevi yaptırmamak için direnme ve yaralama suçundan kurulan mahkumiyet kararına ilişkin olarak;
a- Sanık ... hakkında katılan (sanık) ...’ya yönelik yaralama suçunda, kemik kırığı oluşması nedeniyle artırım yapılırken uygulama maddesi olan TCK"nin 87/3. madde ve fıkrasının karar yerinde gösterilmemesi,
b- Sanık ... hakkında adli sicil kaydında yer alan Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.06.2007 gün, 2006/398 esas ve 2007/380 karar sayılı ilamına konu TCK"nin 141/1 kapsamındaki hırsızlık suçunun 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nin 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma kapsamına alındığı nazara alınarak, tekerrüre esas alınabilecek bu ilam sebebi ile uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasının değerlendirilmesi gerekliliği gözetilmeden; sanık ... hakkında, yaralama suçunda, Uşak Ağır Ceza Ceza Mahkemesinin 01.05.2003 gün, 2003/40 esas - 2003/120 karar sayılı ilamına konu eylemi sanığın 18 yaşını doldurmadan işlendiğinin anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCY"nin 58/5. maddesi gereğince tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi, görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümde ise 5237 sayılı TCK"nin 58. madde bakımından değerlendirme yapılmaması,
c- 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin uygulaması yönünden, 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararın ve 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7242 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yapılan değişikliklerin karar yerinde yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
d- T.C. Anayasasının 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK"nin 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretlerinin sanıktan alınmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı, katılanlar ..., ..., ..., ..., ... vekili, sanık (katılan) ... savunmanı ve sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 17.11.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.