11. Hukuk Dairesi 2013/9984 E. , 2014/1248 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 21.02.2013 tarih ve 2012/430-2013/79 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ..."ün ... ve ...."da bir çok şirket kurduğunu, özellikle ..."da kurduğu şirketler vasıtasıyla talep edildiği an geri ödeneceği ve karşılığında yüksek faiz verileceği garantileriyle bu ülkede çalışan kişilerden para topladığını, müvekkilinden de aynı şekilde para tahsil edildiğini, karşılığında "".... İnternational Marketing and ......"" ibareli tahsilat makbuzu verdiğini, daha sonra yatırım yaptığı miktar ile sözleşmenin kararlaştırılan sürede feshini bildirir "" ... .... Marketing and .... AG Ortaklık Sözleşmesi"" ibareli bir belge daha sunduğunu, talep edilmesine rağmen parasının iade edilmediğini, davalı gerçek kişinin ... mevzuatına aykırı davranışları nedeniyle mahkum edildiğini, ayrıca yurt dışında kurduğu şirketler vasıtasıyla paralar topladığı ve bu paraları davalı şirkete aktardığı fiillerini kapsar şekilde hakkında dolandırıcılık nedeniyle ceza davası açıldığını, ....ile ...."nin iflas ederek Almanya"daki ticaret sicilinden kayıtlarının silindiğinin ortaya çıktığını, müvekkilinin bu şirketlere başvurma şansının olmadığını, davalı gerçek kişi tarafından içlerinin boşaltılarak diğer davalı şirkete aktarıldığını, müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, davalıların fiillerinin....ve Bankalar Kanunu"na aykırı bulunduğunu ileri sürerek, kurulan ilişkinin hükümsüzlüğüne ve 55.000 DM karşılığı 60.412,45 TL"nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerine husumet düşmeyeceğini, davacının parasını dava dışı ... AG"ye yatırdığını, ayrı tüzel kişiliğinin bulunduğunu, anılan şirkete kâr ve zarar ortaklığını bilerek para yatırdığını, müvekkillerinin bir sorumluluğunun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar Dairemizin 29.03.2012 tarih, 2010/5592 E. 2012/4966 K. sayılı ilamı ile bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davalı ..."in sermaye artırımında kullanılmak sureti ile nakit olarak verilen ve banka aracılığı ile transfer edilmek suretiyle gelen paraların sessiz ortaklardan
sağlanan paralar olup, organizasyon çatısının ... Holding A.Ş. olduğu, yabancı şirketlerin bankadaki hesaplarına transfer yapılarak sessiz ortaklara geri dönüşün engellenmesi amacı ile Holding iştiraki olmayan şirketlere kaynak sağlandığı, şirketlerin kurulum amacının vatandaşların parasını elde etmek olduğu, ..."ün bu eylemlerinden gerek haksız fiil gerekse organizasyon çatısı olarak ifade edilen Holding"in başkanı olarak sorumlu olduğu, dava dışı yurt dışındaki şirket ile organik ve hukuki bir bağın bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uyarınca paranın yatırıldığı şirket ile davalı ..."in tek bir şirket olarak değerlendirilmesi gerektiği, ..."ün de zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının ödemiş olduğu 55.000 DM"nin, dava tarihi itibari ile karşılığı olan 60.412,45 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, dosya kapsamında 07.01.2013 tarihli bilirkişi raporunun alınmış olmasına ve davalıların zaman aşımına yönelik savunmalarının Medeni Kanun"un 2. maddesi hükümleriyle bağdaşmayacak olmasına göre, davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Zira;
Davacı taraf yurt dışında kurulu bulunan ... AG"ye para yatırdığını ve bu paraların Türkiye"de davalılara aktarıldığını ve davalılar tarafından kullanıldığını, yurt dışında kurulu şirketin tek ortağı ve yöneticisinin... olduğunu, davalı şirketin hakim ortağının da anılan davalı olduğunu ileri sürmüş bulunduğundan davalı tarafın zamanaşımı definin haksız fiil hükümleri uyarınca değerlendirilmesi gerekir. Ancak, davada gerçekten de zamanaşımı sürelerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesinden önce, davacı tarafın iddialarının ileri sürülüş şekli bakımından üzerinde durulması gereken öncelikli husus, davada zamanaşımı definin ileri sürülmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı hususudur. Her ne kadar bir borçlunun borcunun zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi, bu yolla borcunu ödemekten kaçınması tüm çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk hukuku bakımından da kanunen kendisine tanınan bir hak ve zamanaşımı definin ileri sürülmesi tek başına borçlunun dürüstlüğe aykırı bir davranışı olarak kabul edilemez ise de bazı hallerde zamanaşımı definin ileri sürülmesi dürüstlükle bağdaşmayabilir. ( K.Oğuzman, T.Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 2009, s. 482) Zamanaşımı definin ileri sürülmesinin hangi hallerde dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu hususunda normatif bir düzenleme bulunmadığından bu hususun varid olup olmadığının her somut uyuşmazlığın özellikleri nazara alınarak değerlendirilmesi gerekir.
Bilimsel ve yargısal içtihatlarda davacının dava açmaması için oyalanması durumu dürüstlük kuralına aykırılık olarak kabul edilmektedir (age,s. 482 vd.). Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere yurt dışında çalışan davacıdan "..." ibarelerinin büyük puntolarla "International marketing and ... AG" ibarelerinin küçük harflerle yazıldığı "Ortaklık Sözleşmesi" başlıklı belge karşılığında para tahsil edilmiş olup, dosya içerisinde bulunan belgenin içeriğinden ise firmanın yani yurt dışında kurulu firmanın otomotiv, inşaat, tekstil, turizm, medya, ilaç ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren yabancı bir holdingin ortağı olduğu (ki bahsi geçen Holdingin davalı ... olduğu da çekişmesizdir), yatırılan tutarın yabancı holdingdeki ortaklıktan kaynaklanan yükümlülüğe
karşı kullanılacağı, yatırımcının kâr ve zarara ortak olacağı, sessiz ortağın 36 aylık fesh-i ihbar müddetine riayet etmek suretiyle akdi feshedebileceği ve payına düşen meblağın yabancı holdingden isteneceği ve taraflarına ulaştığında davacı ortağa ödeneceği, kâr payı paylaşımında ortağın hissesinin %80 olacağının taahhüt edildiği anlaşılmaktadır. Yine davada çekişmesiz olduğu üzere yurt dışında kurulu şirketin tek ortağı ve yöneticisi davalılardan ... olup, dava tarihi itibariyle anılan şirketin herhangi bir malvarlığı ve ödeme gücü mevcut değildir. Yine davalı tarafın kabulünde olduğu ve ortaklık sözleşmesinde yazılı olduğu üzere toplanan paralar da Türkiye"ye gönderilmiş bulunmaktadır. Davadaki zamanaşımı definin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde bu olguların göz önünde bulundurulması gerekeceği tabiidir. Bu noktada nazara alınması gereken bir başka husus da (HUMK"nın 235 ve HMK’nın 187/2’inci maddesi uyarınca herkesçe bilinmesi nedeniyle çekişmesiz olan) davalılardan ..."ün diğer davalı ... vasıtasıyla Türkiye"de çok büyük yatırımlar yapacağı yönünde reklamlar yapması yatırımcılarına önemli ölçüde kâr vereceği taahhüdünde bulunması hususudur. Davacı taraf da davada bu nedenle yurt dışındaki şirkete para verdiği iddiasındadır. Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı taraf davada bir yandan davacının organik bağ içinde olduğu ve davalı ..."ün yöneticisi ve tek ortağı bulunduğu şirketin ortağı olduğunu ve hakkın o şirkete karşı kullanılması gerektiğini savunurken, diğer yandan; imzaladığı sözleşmeyle 36 aylık sürede bir hak ileri sürmesinin mümkün bulunmadığına inandırılıp, güven telkin edilen ve yurt dışında yatırdığı parasını alamayacağının anlaşılması üzerine işbu davayı açtığı ileri sürülen davacıya karşı paranın yatırılış tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek zamanaşımı definin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşır bir tutum olmadığının kabulü gerektiğinden davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3.094,45 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.