10. Hukuk Dairesi 2015/11488 E. , 2016/4310 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali ile kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, Mahkemece verilen ilk karar, dairemizin 01.10.2013 günlü ve 2013/1594 Esas, 2013/17947 Karar Sayılı ilamıyla; “2009/11113 ve 2009/11114 takip numaralı prim ve işsizlik sigortası primi tahsili için düzenlenen ödeme emirleri bakımından yapılan irdeleme yerinde ise de, 2008/14578 takip numaralı ödeme emri bakımından yapılan irdelemenin eksik araştırmaya dayalı olduğu, buna göre idari para cezası bakımından prosedürün araştırılması ile kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenmesi ve kesinleşmesi halinde idari para cezalarına yönelik zamanaşımı hükümlerini de irdelenmek suretiyle karar verilmesi geriğine işaret edilerek bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 ..., 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Eldeki davada ise bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi olanaksız olup, davaya konu 2008/14578 takip numaralı ödeme emri bakımından idare Mahkemesine dava açılıp açılmadığı, kesinleşip kesinleşmediği hususu araştırılmadığı gibi, davacıların tamamı hakkında bu ödeme emrinin usulüne uygun şekilde tebliği bulunup bulunmadığı, diğer taraftan dosya arasındaki belgelerden 02.11.2012 tarihinde ve 13.11.2012 tarihinde bir takım ödemeler yapıldığı, bu ödemelere göre dava konusunun kalıp kalmadığı, ayrıca, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. ve 12.05.2016 tarih ve 2015/4-268 E.,2016/1 K. sayılı kararları uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılabilmesi mümkün bulunmadığından, bozma sonrasında davaya konu olmayan 2009/1 sayılı ile 2008/235 sayılı ödeme emirleri bakımından da talepte bulunulduğu anlaşılmakla, davaya konu olmayan ödeme emirleri hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ayrıca belirtilmelidir ki, 506 Sayılı Yasanın “Kurumca verilecek idari para cezaları” başlığını taşıyan 140. madde, idari para cezaları, cezayı uygulayacak makam, cezaya itiraz ve itirazı inceleyecek merci ile itiraz üzerine verilen karara karşı ilgililerce başvurulacak yargı yolu ve zamanaşımı konusunda düzenleme içermektedir. İdari para cezasına karşı fiilin işlendiği tarihteki yasal düzenlemeye göre süresi içinde Kuruma itiraz edilmemesi veya itirazın reddine karar verilmesi halinde yine süresi içinde ilgili Mahkemeye dava açılmaması ya da ilgili Mahkemece itirazın reddine karar verilmesi hallerinde idari para cezası kesinleşir ve Kurum alacağına dönüşür. Kesinleşen idari para cezasına karşı İş Mahkemesinde menfi tespit ve itiraz davası açılamaz.
06.05.1993 tarih ve 3910 sayılı Kanun ile değişik 140. maddenin son fıkrasına göre idari para cezalarının tahakkuk ve tahsilatında 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı düzenlenmiş, anılan fıkra 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 51. maddesiyle, “fiilin işlendiği günden itibaren beş yıl içinde tebliğ edilemeyen idarî para cezaları zamanaşımına uğrar.” şeklinde değiştirilmiş, sonrasında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun aynı başlıklı 102. maddesinde, idari para cezalarının on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımı süresinin, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
Mahkemenin, bozma kararına uygun şekilde ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre bir karar vermesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
..