10. Hukuk Dairesi 2015/13114 E. , 2016/4305 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, eksik aylık aldığı iddiası ile fark aylıkların ve aylıkların geç ödenmesi nedeniyle işleyen faiz alacağının tahsilini istemiş iken, ıslah dilekçesi ile bilirkişi tarafından belirlenen tutar olan 47.227,46 TL’nin davalı Kurumdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, ...... Hukuk Dairesinin 13.06.2013 günlü ve ....../...... E., ....../...... K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılan ve davacının talebine göre tespit hükmü verilen Bolu İş Mahkemesinin ....../..... Esas ...../...... Karar sayılı ilamından sonra davalı kuruma 03.07.2013 tarihli tahsis talebinde bulunurken herhangi bir ihtirazı kayıt sunmamış, fakat davalı Kurumca aylığın bağlanmasından sonra PTT aracılığıyla toptan ödeme yapıldığı esnada dava dilekçesine ekli belge ile ihtirazı kayıt sunduğu iddiası ile geç ödeme nedeniyle işleyen faiz alacağının tahsilini istemiş ve mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de verilen kararın eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 01.03.2006 tarihli ve ...../.....–..... Esas, ...../ Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bir borç ilişkisi, asıl hakla birlikte bazı fer’i hakları da içerir. Borç ilişkisinin içerdiği asıl hak, alacak hakkı; fer’i haklar ise, cezai şart, faiz, kefalet, rehin, hapis hakkı gibi haklardır.
Borcu sona erdiren en önemli neden, tarafların kendilerine yüklenen edimleri ifa etmeleridir. Genel olarak ifa, borçlanılmış edimin yerine getirilmesi suretiyle alacaklının tatmin edilerek borcun sona erdirilmesidir. Kural, asıl borç sona erdiğinde, bu borca bağlı fer’i borçların da sona ereceğidir. Bu sonuç, ek bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden gerçekleşir.
Ancak evvelce işleyen faizleri talep hakkının saklı tutulması (ihtirazi kayıt) veya saklı tutulduğunun hal ve koşullardan çıkartılması kaydıyla, ödenmemiş faizlerin istenebilme hakkı ortadan kalkmamakta, asıl borç ifa veya sair bir suretle son bulmuş olsa bile, borcun fer’isi olan faiz varlığını sürdürmekte ve alacaklı bunları talep edebilme hakkını yitirmemektedir.
Eldeki davada ise, Mahkemece, davanın açılış tarihinin 30.09.2013 olduğu da dikkate alınarak, dava dilekçesine eklenen belge yerine, davacıya anaparanın 24.09.2013 tarihinde yapılmış olduğu belirtilen toplu ödemeye ilişkin dekontun aslının veya okunaklı bir suretinin ilgili PTT şubesinden getirtilerek davacının ödeme tarihinden önce davalı Kuruma yaptığı başvuru veya ilk dava sırasında dava açarken veyahut da en geç ödeme esnasında, faiz hakkının saklı tutulup tutulmadığı hususunun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi, diğer taraftan, Mahkemece davacının hak ettiği aylık tutarlarının sadece bir bölümünün yerine (01.10.2008-23.09.2013), tamamının (01.07.2000-23.09.2013 arasındaki) davalı Kurumdan sorularak itiraz halinde aylık hesabı yapılması gerektiği hususu dikkate alınarak ve Mahkemece, davacının 28.06.2000 tarihli ilk tahsis talebine göre Kuruma tanınan 506 sayılı Yasa"nın 116. maddesinde yazılı üç aylık işlem süresi de değerlendirilmek suretiyle faiz alacağının belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.