8. Hukuk Dairesi 2018/1092 E. , 2019/3991 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Terkin
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 06.11.2017 tarihli ve 2016/16407 Esas, 2017/14633 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Davalı ... vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK"un 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 Sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi gereğince 1086 Sayılı HUMK"un 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 370,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye irad kaydına ve 74,80 TL peşin harcın red harcına mahsubu ile kalan 17,70 TL’nin karar düzeltme isteyen davalıdan alınmasına,10/04/2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
( Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
Davacı Hazine vekili, davalı adına tapuda kayıtlı Mudanya Halitpaşa Mahallesi 1277 ada 1 parsel sayılı, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre, 1049,52 m2’lik bahçeli kargir gazino vasfındaki halen gazino olarak kullanılan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, taşınmazın tapu kaydının iptaline, müdahalenin menine ve gazinonun kaline karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 03/02/2010 tarihli ve 2009/13816 Esas–2010/962 sayılı kararı ile hükmün esası yönünden temyiz itirazları reddedilerek, yargılama masrafı ve vekalet ücreti yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi ise reddedilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden davanın reddine, davacı tarafından yapılan toplam 1508,75 TL yargılama gideri ile davacı vekili lehine takdir edilen 1200 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, 06/11/2017 tarihli ve 2016/16407 Esas-2017/14633 sayılı karar ile hüküm esas yönünden bozulmuştur. Bozma ilamında, Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 tarihli ve 2009/31Esas-2011/77 sayılı kararı ile hak düşürücü süreye ilişkin hükmün iptal edildiği, iptal hükmünün yürürlüğe girdiği, 10.03.1969 tarihli ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra, Mahkemece verilen ret kararının doğru olduğunun söylenemeyeceği, işin esası hakkında 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak suretiyle taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığı kaldı ise müdahelenin meni ve kalinin gerekip gerekmediği hususunda gerekli araştırmaları yapmak üzere işin esasının incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bozma ilamına karşı davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden, yani davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin kısmı, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince onanmıştır. Her ne kadar Mahkeme hükmün onanan kısmı yönünden de bozmadan sonra verdiği ikinci kararda yeniden hüküm kurmuş ise de, bu usuli bir hata olup, sonuca etkili değildir ve yok hükmündedir. Hükmün onanan kısmı kesinleşmiş artık kesin hüküm haline gelmiştir. Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olduğundan, tarafların iradesine tabi değildir.
Hukuki güvenlik ve yargıya güven kesin hüküm ilkesi ile sağlanır. Hukuki güvenlik ilkesi; hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olup, mevcut emredici hukuk kurallarının herkese eşit şekilde ve düzgün bir şekilde uygulanmasını da içeren bir ilkedir. T.C. Anayasa’sının 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk devleti kişilerin hukuki güvenliğini sağlayan bir devlettir.
Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukuk devleti hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere, her kişi ve kuruluşu bağlamasını ifade eder. Hukuk devleti kavramının özünü devlet organlarının hukuka bağlılığı yani, yönetimin eylem ve işlemlerini hukukun içinde kalarak yerine getirmesi oluşturmaktadır.
T.C. Anayasası 36. maddesi; “Herkes ….. adil yargılanma hakkına sahiptir.”hükmünü içerir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma başlığı taşıyan 6. maddesinde; “Herkes …. davasının ….. hakkaniyete uygun …… olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Adil yargılanma hakkının en önemli alt kavramlarından birisi, silahların eşitliği ilkesidir. Yargılamada taraflar arasında adil, hakkaniyete uygun bir denge kurulması gerekir.
Anayasa’nın 2. maddesiyle benimsenen hukuk devletinde, hukuki güvenliği sağlayan bir düzen kurulması asıldır. Böyle bir düzende devlete güven ilkesi vazgeçilmez temel unsurlardandır. Hukuk devletinde yasama, yürütme ve yargının hukuka bağlı olması gerekir. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir devlette vatandaşların kendilerini güvencede hissedebileceklerini söylemek mümkün değildir.
Hukuk devletinde bireyler devlete güven duyabilmeli, aynı şekilde devlet de bu güveni vatandaşa verebilmelidir.
Kesin hükme saygı uluslar arası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul görmektedir. . Eğer bir hukuk sistemi içerisinde yargının verdiği ve bağlayıcı olan bir kesin hüküm işlevsiz bir duruma getirilmiş ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden söz edemeyiz.
Somut olayda, Mahkemece verilen karar esas yönünden, Yargıtay 1.Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir. Kesin hüküm gücü kazanan bir kararın, bozmaya konu edilmesi, kamu düzenini bozacak bir sonuç yaratır. Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden kesinleştiğine göre, bozma ilamına konu edilmesi doğru değildir. Bu durum, uluslararası hukuk düzeninde kabul görmüş ilkelere, T.C. Anayasası’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, hukuki güvenlik ilkesine, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder. Devlete ve yargıya güveni ciddi bir şekilde sarsar. Açıkladığım nedenlerden dolayı Mahkemece verilen hükmün esasına ilişkin ret kararının bozma nedeni yapılamayacağı, bu nedenle karar düzeltme talebinin kabulü gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun, karar düzeltme talebinin reddine yönelik görüşlerine katılmıyorum. 10.04.2019