23. Hukuk Dairesi 2011/4085 E. , 2012/77 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalılar arasında dava dışı başka bir kooperatifin arsası üzerinde konut yapılması için kat karşılığı inşaat ortaklık sözleşmesi yapıldığını, ancak bu sözleşmenin genel kurul kararlarına aykırı olduğunu, davalı şirketin gösterdiği kişilerin bedelsiz olarak davalı kooperatife üye yapıldığı için müvekkilinin elde edeceğinden daha az daire sahibi olduğunu ve dairelerin genel kurulda öngörülen tarihte teslim edilmemesi nedeni ile kira kaybına uğradığını ileri sürerek, kira kaybının ve eksik teslim edilen daire bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı ile yüklenici arasında hukuki ilişki bulunmadığını, bu nedenle şirket aleyhine dava açamayacağını, kooperatife yöneltilen davanın yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin olduğu ve yöneticiler aleyhine açılması gerektiğini, sorumluluk davası açılması yönünde genel kurul kararı bulunmadığı gibi bu tür davaların denetçiler tarafından açılabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, davacı ile yüklenici firma arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığı, davalı şirkete husumet yöneltemeyeceği, diğer davalı hakkındaki açılan davanın da yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin olduğu, kooperatif tüzelkişiliği hasım gösterilerek açılan davanın da mesmu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı yüklenici şirket yönünden; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı Kooperatif yönünden; dava, kooperatif üyesinin, kooperatif aleyhine açtığı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Kooperatifler Yasası"nın 59/3 maddesinde;"Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur" hükmüne, 62/3 maddesinde ise; "Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar"
hükmüne yer verilmiştir. BK’nun 41 nci, 50 nci ve 51 nci madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 11.06.1981 tarih ve 2329/298 sayılı ilamında da açıklandığı üzere ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm bulunmamaktadır.
1982 Anayasası"nın 36. maddesinde yer verilen "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" ibaresi, ortakların dava açma hakkının temel dayanağıdır. Kooperatif ortağı olma, kooperatife karşı dava açma hakkından vazgeçme olarak yorumlanamayacaktır. Ortak tarafından dava hakkının kullanılması, ortaklığın dava açma hakkında olduğu gibi, genel kurul kararına bağlı değildir.
Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nun 309. ve 340.maddeleri uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK"nun 336/5 maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler.
Bu durumda, Mahkemece işin esasına girilip yargılama yapılarak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler (1) nolu bentte, davacı vekilinin davalı yüklenici şirket yönünden temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle diğer davalı kooperatife yönelik diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.