Ceza Genel Kurulu 2017/870 E. , 2018/400 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 174-219
Maktuller.... ve ..."ye yönelik taammüden adam öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ..."nın lehine olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK"nın 81/1 ve 62. maddeleri uyarınca iki kez 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezaların 765 sayılı TCK"nın 71. maddesi uyarınca toplanarak sanığın müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı TCK"nın 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bafra Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.10.2013 tarihli ve 44-202 sayılı resen temyize tabi hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.06.2015 tarih ve 6589-3526 sayı ile;
“...Tanıklar Abdullah ve Dursun’un sanığı teşhis edememiş olması dikkate alındığında, tanık Gülizar"ın maktul ... ile sanık ve ailesinin rızası hilafına evlenmesi, sanık tarafından tehdit edilmesi ve sanığın olaydan sonra kaçmasının mahkûmiyetine yeterli, kesin inandırıcı ve kuşkudan arınmış delil niteliğinde bulunmadığı, oluşan şüpheli durumun lehine yorumlanması gerektiği gözetilmeden, beraati yerine, yanılgılı değerlendirme sonucu mahkûmiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bafra Ağır Ceza Mahkemesi ise 01.12.2015 tarih ve 174-219 sayı ile bozma kararına direnmiştir.
Resen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.04.2016 tarihli ve 123169 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 697-733 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.05.2017 tarih ve 216-1955 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun"a muhalefet suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle düşmesine ilişkin karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık hakkında maktuller.... ve ..."ye yönelik taammüden adam öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, direnme kararı verilirken Cumhuriyet savcısının bozma ilamına ilişkin beyanlarından sonra hazır bulunan sanık müdafisine söz verilmemesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bozmadan sonra yapılan, sanık müdafisinin hazır bulunduğu, sanık ve şikâyetçilerin ise katılmadığı 01.12.2015 tarihli oturumda; sanık müdafisine bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğu, ardından Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra duruşmanın bitirildiği ve direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Direnme kararının şekil ve usul şartlarına ilişkin olarak her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nda detaylı düzenleyici hükümler bulunmasa da, ceza muhakemesi kanunlarının her konuyu ayrıntısıyla düzenlemesi beklenmemelidir. Bu nedenle usul kanunlarının düzenlemediği alanlar kişi hak ve özgürlüklerine aykırı olmamak ve kanunun ruhuna uygun olmak şartıyla yorum ve kıyasla doldurulmakta ve bu uygulamalar benimsendikçe teamüle dönüşmektedir.
Ceza muhakemesinin amacı olan somut gerçeğin ortaya çıkarılması için delillerin duruşmada ortaya konulmasından sonra, bu delillerden sonuç çıkarma, yani tartışma safhası başlamaktadır. Böylece ortaya konulan delillerle ilgili taraflara 5271 sayılı CMK"nın 216/1. maddesinde belirtilen sıraya göre söz hakkı verilecek ve tartışma imkânı sağlanacaktır.
Delillerin tartışılmasında hazır bulunan taraflardan kimin hangi sıra ile söz alacağı, cevap haklarını nasıl kullanacakları ve duruşmanın en son kimin sözü ile bitirileceğine ilişkin CMK"nın "Delillerin tartışılması" başlıklı 216. maddesinin duruşma tarihinde yürürlükte olan hâli;
“1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir” şeklindedir.
Buna göre; delillerin tartışılmasında ilk önce söz katılana veya vekiline, daha sonra Cumhuriyet savcısına ve en son olarak da sanığa ve müdafisine veya kanunî temsilcisine verilir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, önce iddia, daha sonra da savunma makamında bulunan kişilerin söz alıp görüşlerini açıklaması gerektiğini kabul etmiştir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafisinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafisi ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir. Bu kurallar tez (iddia) ile antitezin (savunmanın) çatışmasıyla sonuca (karara) ulaşılan bir sürecin karşılığı olan muhakeme sonunda sağlıklı bir karara ulaşabilmenin gerekli ve zorunlu şartıdır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Suçun sübutuna ilişkin olan Özel Daire bozma kararına karşı tarafların diyeceklerinin sorulduğu 01.12.2015 tarihli oturumun mahiyeti itibarıyla "delillerin tartışılması" aşamasıyla aynı olduğu, bozma kararından sonra sanığın yokluğunda, müdafisinin katılımıyla gerçekleştirilip delillerin tartışılması aşamasına dönülen ve hükmün de tefhim edildiği bu oturumda, CMK"nın 216/1. maddesindeki düzenleme gereğince sözün sırasıyla; Cumhuriyet savcısına, sonrasında da sanık müdafisine verilmesi gerekirken, Kanun"da öngörülen sıraya uyulmayarak, önce sanık müdafisinden, son olarak da Cumhuriyet savcısından bozma ilamına karşı diyecekleri sorulduktan sonra yargılama bitirilmek suretiyle hükmün tesis ve tefhim edilmesi, CMK"nın 216/1. maddesine aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle yerel mahkeme direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bafra Ağır Ceza Mahkemesinin 01.12.2015 tarihli ve 174-219 sayılı direnme kararına konu hükmünün, Cumhuriyet savcısından bozma ilamına ilişkin diyecekleri sorulduktan sonra hazır bulunan sanık müdafisine söz hakkı verilmemesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.