Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/3381
Karar No: 2014/11915

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/3381 Esas 2014/11915 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2014/3381 E.  ,  2014/11915 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Mülkiyetin tespiti

    ... ile ... ve müşterekleri aralarındaki mülkiyetin tespiti davasının reddine dair .... Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 09.07.2013 gün ve 197/438 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.06.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı ... bizzat geldi ve davalılardan ... bizzat geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    KARAR

    Davacı ..., .... parsel kapsamında kalan 121 m2’lik bölümünü üzerindeki evle birlikte 11.05.2005 tarihinde ..."den tapuda satın aldığını, aynı kişinin 500/18292 hissesini daha önce 26.02.2004 tarihinde ..."e sattığını, ..."nin taşınmazda hiç bir hissesi kalmadığını, dava konusu tek katlı evin satıcı ...."a ait olduğunu ve bu kişi tarafından yaptırıldığını, açıklayarak dava konusu evin kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., taşınmazı ..."dan satın aldığını evin kim tarafından yapıldığını bilmediğini, davalı ... duruşma sırasında davayı kabul etmediğini, dava konusu evi kendisinin yaptığını, davacının eşi ....a ev satmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlar, diğer davalılar usulüne uygun tebligata rağmen yargılama oturumlarına katılmamışlar, davalılardan ... adına ilanen tebligat yapılmıştır.
    Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkindir. Aidiyet tespiti davaları kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere ve kural olarak; tespit davalarında tespit davası açanın hukuki yararının varlığı gerekir. 6100 sayılı HMK"nun 106. maddesinin 2. fıkrasında “tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı olması bulunmalıdır.” denilmektedir. Bu nedenle taşınmaz üzerinde bulunan muhdesat yönünden derdest ortaklığın giderilmesi davası ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığı takdirde bu dava görülemez. Kural olarak, öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki bir yararın bulunmadığı kabul edilmiştir. Bu hukuksal olguların ışığı altında duraksamasız belirtmek gerekirse hukuki yarar dava koşuludur. O halde; dava konusu taşınmaz hakkında yapılan bir kamulaştırma işlemi veya açılmış bir ortaklığın giderilmesi davası bulunmadığı, tespit davası açılabilmesine imkan tanıyan HUMK"nun 567 ve Kamulaştırma Kanunu"nun 19.maddesi hükmünün somut olayda uygulanmasına imkan olmadığı gözetildiğinde, davacının tespit davası açmakta hukuki yararlarının olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece, hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün açıklanan nedenlerle ONANMASINA, Yargıtay duruşmasına taraf vekilleri gelmediğinden Avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, HUMK.nun 388/4.(HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve aşağıda dökümü yazılı 24,30 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 0,90 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 10.06.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Dava, parsel üzerinde bulunan binanın davacı Şirket tarafından meydana getirildiğinin tespiti isteğine ilişkindir.
    Yerel mahkemece; “..taşınmaz üzerinde bulunan muhdesat yönünden derdest, ortaklığın giderilmesi davası ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından bu tür davaların görülemeyeceği gerekçesiyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine..” karar verilmesi ve hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine yüksek Daire Çoğunluğunca karar onanmıştır.
    Değerli çoğunluğun bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
    HUMK’da yer almamakla birlikte Yargıtay uygulaması gereğince “hukuki yarar ilkesi” davanın açılması bakımından dava şartı olarak kabul edilmekte ve uygulanmakta idi. 6100 Sayılı HMK’nu hazırlanınca, uygulamadan esinlenerek bu hukuki yarar ilkesi kanun hükmü haline getirildi. HMK’nun dava şartları başlığını taşıyan 114/1-h bendinde,
    “davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması", ilkesinin dava şartları arasında sayıldığı görülmektedir. Hukuki yarar ilkesinin bulunduğu durumlarda mutlaka önce bir mahakemede davanın açılması, ondan sonra bu mahakemeden muhdesata ilişkin veya herhangi bir işin yapılması bakımından yetki alınmasına gerek olmadığı gibi önce bir şeyin icra takibine konulması belirli aşamalardan sonra icra müdüründen yetki alınması suretiyle herhangi bir davanın açılmasına da gerek bulunmamaktadır. Aksi halde hak arama yollarının kapatılması ya da sınırlandırılması söz konusu olacaktır.
    Nitekim Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip” olduğunu vurgulamaktadır. Hak arama yollarının açık tutulması esas olup, bunun kısıtlanması ya da tamamen kapatılması kişilerin, kurum ve kuruluşların takdirine bırakılamaz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de; hak arama hürriyetine ve adil yargılanma hakkına vurgu yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi"nin kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları da bu doğrultudadır.
    Bu konuda Anayasa’nın 90. maddesinin de göz ardı edilmesi olanaksızdır. Anayasanın 90/5. fıkrasına göre; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Görülüyor ki temel hak ve özgürlüklere ilişkin hususlar konusunda çıkabilecek farklı hükümler olduğunda Milletlerarası andlaşma hükümlerine üstünlük tanınmaktadır. Söz konusu bu hüküm ile de hak arama yollarının sınırlandırılması veya kapatılması anılan Anayasa"nın 90. maddesine aykırılık oluşturur.
    Bundan ayrı hiç kimse; bir diğerini önce şu veya bu şekilde dava açmaya, takip yapmaya veya herhangi bir biçimde haraket etmeye ya da yol göstermeye zorlayamaz.
    Bu bakımdan muhdesatın aidiyetinin tespitine karar verilmesi için, çoğunluğun gerekçesinde açıkladığı gibi iki veya üç sebeple sınırlandırmak mümkün değildir. Kaldı ki bu sınırlandırmanın yasal dayanağı bulunmamaktadır. Önemli olan hak ve özgürlüklerin önünün açık tutulmasıdır. Bu açıkça kişi ya da kurum ve kuruluşların hak arama özgürlüğünü sınırlamak anlamına gelir. Bu nedenle bu görüşe katılmak mümkün değildir.
    8. Hukuk Dairesi, 15.10.2007 tarih ve 2007/4224 E, 2007/5537 Karar sayılı kararı ile; “... davacının taşınmazda paydaş olmadığı, paydaşlardan birisinden HARİCEN ve Geçersiz ADİ SENETLE taşınmazın bir bölümünü satın alarak üzerine davaya konu muhtesat nitelikli binayı yaptığı, davacının üçüncü kişi konumunda bulunduğu, bu konuda uyuşmazlık bulunmadığı, kayıt malikleri (paydaşlar) arasında ortaklığın giderilmesi davasının açıldığı, ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiği takdirde parsel üzerinde bulunan muhtesatın taşınmazla (zeminle) birlikte satılacağı hususunda duraksama olmadığı, bu hale göre taşınmaz üzerinde bulunan evin değerinin ve kime ait olduğunun belirlenmesinde
    davacının (harici satış senedi sahibinin) hukuki yararı bulunduğu, bu bakımdan mahkemenin muhtesatın tespitine yönelik davacı talebinin reddine karar vermiş olmasında isabet görülmediği...” gerekçesiyle BOZMA sevk edilmiştir. Yerel Mahkemenin DİRENME kararı; daha geniş bir gerekçeyle HGK"nun 11.03.2009 tarih ve 2009/8-75 E, 2009/116 Karar sayılı kararı ile BOZULMUŞTUR.
    Görüldüğü gibi, 8. HD. geçersiz harici satış sözleşmesi ile TAPULU taşınmazı satın alan ve tapu kaydı ile bir ilgisi dahi bulunmayan davacıya dahi muhtesatın kendisi tarafından meydana getirildiğinin (yapıldığının) tespiti davasında, davacının HUKUKİ YARARININ olduğunu kabul etmekte, Yüksek HUKUK GENEL KURULU"nca da davacının hukuki yararının olduğuna vurgu yapılmakta ve direnme kararının bozulmasına karar verilmektedir.
    Yine Yüksek 7. HD" nin “ ... taşınmazla ilgili ortaklığın giderilmesi davasının açılmadığı, herhangi bir kamulaştırma işlemininde olmadığı, bu bakımdan davacının muhtesatın aidiyetinin tespiti davasının açmakta hukuki yararının kabul edilemeyeceği ve davanın reddi gerektiği yönündeki bozma ilamları, HGK"nun 05.10.2012 tarih ve 2012/7-334 E, 2012/650; 28.03.2014 tarih ve 2013/7-670 E, 2014/423 ( bu karara konu muhtesatla ilgili dava açıldıktan sonra paydaşlar arasında ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Halbuki hukuki yarar dava şartı olup davanın açıldığı tarihte aranır ve ilke bu olduğu halde, HGK böyle bir durumdaki davacının hukuki yararının olduğunu kabul etmiştir.) ve 31.07.2007 tarih ve 2007/7-830 E, 2007/801 ( bu karara konu muhtesat aidiyetinin tespiti davasına ait yerel mahkeme kararının BOZULMASINDAN sonra paydaşlar arasında ortaklığın giderilmesi davası açılıştır. HGK"nun ikinci kararı ile parantez içerisinde gösterilen bilgi bu karar içinde geçerlidir.) Karar sayılı kararları ile davacının hukuki yararınının bulunduğu kabul edilmiş Özel Daire"nin bozma ilamındaki iki gerekçeyle sınırlı görüşünü benimsememiştir.
    HMK.nun 106/2. bendi uyarınca davacının bu tür davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunmadığı da söylenemez.
    Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle yerel mahkemenin redde ilişkin hükmünün BOZULMASINA karar verilmesi gerekirken ONAMA şeklinde gerçekleşen sayın çoğunluğun görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum. 10.06.2014


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi