Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/3193
Karar No: 2017/10983
Karar Tarihi: 27.11.2017

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/3193 Esas 2017/10983 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2015/3193 E.  ,  2017/10983 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, dahili davalı SGK Başkanlığı vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ... ve ... vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu araçlar ile davacı ..."in idaresindeki aracın karıştığı kazada davacı ..."in yaralanıp ameliyat olduğunu, davacı için hastane masrafı yapıldığını ve davacının yaralanması nedeniyle çalışamayıp gelir kaybına uğradığını; ayrıca davacı ..."e ait araçta hasar oluştuğunu ve ticari faaliyette kullanılan aracın çalışamaması nedeniyle kazanç kaybı oluştuğunu, davalı trafik sigortacısının araç hasar bedeli olarak 5.000,00 TL. ödediğini ve bu davalıdan araç hasar bedeli ile araç mahrumiyet bedeli talep etmediklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı sigortacı manevi tazminattan sorumsuz olmak kaydıyla, davacı ... için 5.000,00 TL. manevi ve toplam 19.386,00 TL. maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 01.08.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle, tedavi gideri ve işgöremezlik tazminatı taleplerini artırıp toplam maddi tazminat taleplerini 94.351,69 TL"ye yükseltmiştir.Davalılar, kusura ve istenen tazminat miktarlarına itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacı tarafın maddi tazminat isteminin kabulü ile 9.186,00 TL. araç hasar bedeli ve 4.200,00 TL. araç mahrumiyet bedelinin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte SGK Başkanlığı ve davalı ... şirketi dışındaki davalılardan kusurları oranında müteselsilen tahsiline; davacı ... için yapılan 8.381,68 TL. tedavi giderinin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı SGK"dan tahsiline, bu talep yönünden diğer davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına; davacı ... için 72.584,68 TL. geçici ve kalıcı işgöremezlik tazminatının kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte SGK dışındaki davalılardan kusurları oranında müteselsilen tahsiline; davacı ... için 2.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren SGK ve davalı ... şirketi dışındaki davalılardan kusurları oranında müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, dahili davalı SGK Başkanlığı vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar ve araç hasarı nedeniyle, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının, hükmün gerekçe kısmında kabul edildiği bildirilen bir yükümlülüğün, hüküm fıkrasında karar altına alınmayışının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise, bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş,çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK"nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK"nun 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK"nun 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalı ve tereddüt yaratıcı olmamalıdır.Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
    Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.Somut uyuşmazlıkta; yerel mahkemenin kısa kararı ile gerekçeli kararının hüküm fıkrası birbiriyle uyumludur. Ne var ki, yerel mahkemece, davalılar aleyhine hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminatların "davalılardan kusurları oranında müteselsilen tahsiline" karar verilmiştir. Müteselsil sorumlulukta, sorumlulardan her birinin zarar görene karşı zararın tamamından sorumlu olduğu; sorumluluğun sınırını tayinde, zarara sebep olanların kusur oranlarının bir önemi olmadığı hususları gözetildiğinde, davalıların hem kusur oranlarına göre hem de müteselsilen davacıya karşı sorumlu olduklarının kabulü, açık çelişki ve hükmün infazında tereddüte yol açacak mahiyettedir. Mahkemenin gerekçeli kararı, davalıların sorumluluklarının kazadaki kusur oranları ile sınırlı mı yoksa zararın tamamından her bir davalının sorumluluğunu içeren müteselsil sorumluluk mu noktasında infazda tereddüt uyandıracak mahiyette olduğu gibi kendi içinde çelişkili bir hal taşımaktadır. Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı
    uyarınca; infazda tereddüt uyandırmayacak, her bir davalının sorumluluğunun net biçimde belirlendiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.Kabule göre ise; davacı ..."in kazadaki yaralanması nedeniyle talep edilen maluliyet tazminatının hesaplanmasında esas alınan, bu davacının maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin ... Eğitim Araştırma Hastanesi"nin 17.02.2012 ve 04.05.2012 tarihli raporlarında maluliyet oranı tespitinin hangi esaslara göre yapıldığı belirsizdir. Oysa, yerleşik uygulamamız gereği, davacıda oluşan maluliyet oranının, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerinden yararlanılmak suretiyle, davacıda oluşan yaralanmanın niteliğine göre oluşturulacak adli tıp uzmanı bilirkişi kurulundan alınacak raporla belirlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla, davacı ..."in maluliyet oranının mevzuata uygun ve doğru biçimde belirlenmesi için yapılan araştırma yetersiz olup eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.Yine kabule göre; davacılar vekili, araç hasarı ile aracın kullanılamadığı süredeki gelir kaybından oluşan mahrumiyet bedelinin de tazmini talebinde bulunmuş; mahkemece, davacının gerçek zararının tespiti hususunda inceleme yapılmadan, davalıların gıyabında tek taraflı olarak yaptırılan, davalılar yönünden bağlayıcı olmayan tespit raporundaki zarar miktarı üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafın araç hasarı ile araç mahrumiyet bedelinin doğru biçimde tespiti için, alanında uzman bir makine mühendisi bilirkişiden, davacı aracının gerçek hasar bedeli ile bu hasarın onarılması için gerekli olan makul sürenin ne olduğu, onarım süresi içinde davacı aracı ile aynı vasıflarda bir aracın temini için davacının yapmak zorunda kalacağı masrafın miktarı konularında ayrıntılı, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması da doğru olmamıştır. 2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; dahili davalı SGK Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, dahili davalı SGK Başkanlığı vekilinin, temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ..., ..., ... ve ..."e geri verilmesine 27.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi