4. Hukuk Dairesi 2019/1038 E. , 2020/3537 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesi
Asıl ve birleşen davada davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 16/04/2015 ve 06/04/2017 günlerinde verilen dilekçeler ile trafik kazası sonucu yaralanmaya bağlı işgöremezlik ve bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat, birleşen davada davacılar ..., ..., ..."a velayeten ... ... vekilleri Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 19/07/2015 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen 04/07/2017 günlü karara karşı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, asıl ve birleşen davada davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK"nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesince verilen 27/12/2018 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 20/10/2020 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile karşı taraftan davacılar vekili ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden
bulunmamasına göre davacı ... (...)’ın tüm, davacılardan ..., ... ve davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2) Birleşen 2016/356 esas sayılı davada davacılar ... ve ...’un diğer temyiz itirazlarına gelince;
Birleşen 2016/356 esas sayılı dosyada davacılar ... ve ... vekilleri, müvekkillerinin kızları olan ...’un .../04/2007 tarihinde davalı Bakanlığa bağlı Zile Devlet Hastanesinde hemşire olarak çalışmakta iken hastaya refakatçi olarak içinde bulunduğu ambulansın kaza yapması sonucu % 100 oranında malul kalarak başkasının bakımına muhtaç bir duruma düştüğünü belirterek, davacı anne ve baba yararına manevi tazminatın davacının sakat kalmasına sebep olan ambulansın işleteni davalı Bakanlıktan tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı Bakanlık vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince; davacıların kızları ...’un maluliyet oranının nazara alındığı belirtilerek, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükme karşı taraf vekilleri istinaf isteminde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesince; birleşen 2016/356 esas sayılı birleşen davada davacılar ... ve ...’un hükmedilen manevi tazminatın miktarına ilişkin istinaf başvuruları ve davalı Bakanlık vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiş; birleşen 2016/356 esas sayılı davada davacı ... ve asıl 2015/200 esas ve birleşen 2017/156 esas sayılı davada ...’un istinaf başvuruları kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Birleşen 2016/356 esas sayılı dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Ana davada alınan maluliyet raporundan, davacıların kızları olan ...’un % 100 oranında meslekte kazanma gücünden kaybederek tekerlekli sandalyeye bağlı hale geldiği, meydana gelen kazada davalı Bakanlığın % 100 oranında kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi (6098 sayılı TBK m. 56) hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olayda; birleşen dava davacıları ... ve ...’un kazada yaralanan ...’un anne ve babası olmaları, kızlarının yaralanma derecesinin ağır olması ve yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında, bu davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarları azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
3) Davalının diğer temyiz itirazına gelince;
Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 114/1-i) çözümlenmemiş olması dava şartıdır. Bu şart, olumsuz dava şartı olarak adlandırılır. Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve 6100 sayılı Kanun’un 303. maddesinde düzenlenen kesin hüküm varsa, uyuşmazlık, yeniden dava konusu yapılamaz; yapıldığı takdirde mahkemenin kesin hükmün varlığını re’sen gözeterek davanın reddine karar vermesi gerekir. Kesin hüküm şekli ve maddi olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır. Maddi anlamda kesin hükümde ise; dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Davacı ... eldeki 2015/200 esas sayılı asıl davada ve dosya kapsamındaki diğer beyanlarında; daha önce ilk olarak ... .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/88 esas (2014/219 yeni esas) sayılı dava dosyasında talebe bağlı kalınarak 449.268,89 TL sürekli işgöremezlik tazminatına hükmedildiğini belirterek, sehven talep edilmediği için hükmedilmeyen bakiye 7.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacı ilk olarak ... .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/88 esas sayılı dosyasında açtığı davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 7.000,00 TL maddi tazminat isteminde bulunmuş, mahkemece idari yargının görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin reddi yönünde verilen hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm Yargıtay .... Hukuk Dairesinin 06/07/2011 tarihli ilamıyla bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı tarafından aynı sebebe dayalı olarak 04/01/2013 tarihinde davalı aleyhine 273.231,99 TL maddi tazminat ve 200.000,00 TL manevi tazminatın tahsili için ... .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/5 esas sayılı dosyası üzerinden açılan tazminat davasına ilişkin dosyanın bu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş, davacı vekili 25/04/2013 tarihli ıslah dilekçesiyle asıl davadaki 7.000,00 TL lik istemini 176.036,90 TL artırarak asıl dava yönünden 183.036,90 TL ye çıkarmış, ana davada yapılan yargılama sonucunda verilen 16/01/2013 tarihli ve 2011/459 esas sayılı ikinci kararda, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından ıslahın birleşen ikinci dava için yapıldığının benimsendiği gerekçesiyle, asıl davada 7.000,00 TL, birleşen davada 277.717,70 TL maddi tazminata hükmedilmiş, bu hüküm davalı Bakanlık vekili ile katılma yoluyla davacı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay .... Hukuk Dairesi tarafların diğer temyiz itirazlarını reddederek, Yargıtay .... Hukuk Dairesinin bozma ilamının usule ilişkin olduğunu, buna göre davacının bozmadan sonraki 25/04/2013 tarihli ıslah talebinin usule uygun ve geçerli kabul edildiği, bu ıslahın mahkemenin 2011/459 esas sayılı dosyası üzerinden fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 7.000,00 TL nin tahsili için açılan asıl davaya ilişkin olduğu ve ıslah ile artırılan miktarla birlikte asıl dava yönünden toplam maddi tazminat talebinin 183.036,90 TL olduğu açık olmasına karşın mahkemece ıslahın birleştirilen dava yönünden yapıldığının kabulü doğru görülmeyerek karar bozulmuş, bozmadan sonra 2014/219 esas sayılı dosyada verilen 27/05/2014 tarihli kararda ise, asıl dava yönünden 176.036,89 TL maddi, birleşen ... .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/5 esas sayılı dosyası yönünden davanın kısmen kabulü ile 273.231,99 TL maddi, 150.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş, bu karar davalı vekilince temyiz edilmiş, davacı temyiz isteminde bulunmamış, Yargıtay .... Hukuk Dairesinin 01/12/2014 tarihli 2014/16038 esas sayılı ilamıyla karar onanarak kesinleşmiştir.
Yukarıda açıklandığı şekilde, davacı ... ...’ın eldeki temyize konu 2015/200 esas sayılı davada, daha önce ... .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/88 esas (2014/219 yeni esas) sayılı dava dosyasında dava konusu ettiği 7.000,00 TL beden gücü kaybına dayalı yeniden tazminat isteminde bulunduğu, davacının bu talebinin ... .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/12/2014 tarihinde onanarak kesinleşen kararıyla zımnen reddedildiği anlaşılmaktadır.
Şu halde; davacının 16/04/2015 tarihinde açtığı temyize konu 2015/200 esas sayılı davadaki 7.000,00 TL’ lik beden gücü kaybına dayalı tazminat isteminin kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle; temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı ...’un tüm, davacılardan ..., ... ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine, dosyanın bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve ... (...)"dan gayrı davacılar yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya ve davalı yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma avukatlık ücretininde davacılara yükletilmesine, davacılar ... ve ..."dan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/10/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.