Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/3648
Karar No: 2014/152
Karar Tarihi: 14.01.2014

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/3648 Esas 2014/152 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2013/3648 E.  ,  2014/152 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KEŞAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/11/2012
    NUMARASI : 2011/301-2012/280

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.01.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat O..Y.ile temyiz edilen Davalılar H.K. vd.vekili Avukat M. B. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı İ. U., davalı U. S. ve Kuyumculuk San . ve Tic. Ltd. Şti. gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ......tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının, çekişme konusu 558 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü 17.04.2008 tarihli akitle davalı U.S. ve Kuyumculuk Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ne, temlik ettiği, taşınmazın bu şirket tarafından 04.02.2010 tarihli akitle ½’şer paylı olarak davalılar G.. K.. ve H.. K..’a satış suretiyle aktarıldığı;yine davacının aynı taşınmazdaki 1 nolu meskeni ise dava dışı C.. B..’e temlikinden sonra onun da, 26.02.2009 tarihli akitle davalı İlyas’a, ondan da, 16.02.2010 tarihli akitle ½’şer paylı olarak davalılar G.. K.. ve H.. K..’a satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
    Davacı, çekişmeli taşınmazları oğlu T.G.’ın borçları nedeniyle paraya ihtiyacı olduğu dönemde bankadan kredi alıp oğluna vermeleri için oğlunun yakın arkadaşları ve tanıdıklarına temlik ettiğini, davalı İlyas ve dava dışı kişilerin değişik bankalardan kredi temin ettiklerini taşınmazları da ipotek ettirerek aldıkları parayı oğlunun kullanmasını sağladıklarını, kredi ödemelerini oğlunun yapmakta olup, ödeme bittiğinde taşınmazların iadesinin kararlaştırıldığını, satışların gerçek olmadığını, inanç sözleşmesi hükmünde işlemler yapıldığını, C.. B..’in adına temin edilen kredi ödemelerinde gecikmeler olunca davalı İlyas’tan alınan borç karşılığı 1 nolu bağımsız bölümün de davalı İlyas’a devredildiğini, 1 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin iadesi için fahiş rakamlar talep eden davalı İlyas’ın taşınmazları muvazaalı olarak diğer davalılar Gürcan ve H.. K..’a temlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Davalı İ. ve U. S. Kuyumculuk Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, dava konusu taşınmazları davacının vekili oğlu T.dan satın alıp, gerçek değeri ile diğer davalılara satış suretiyle temlik ettiklerini, inanç sözleşmesine dayalı iddianın yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini, kayıt maliki olmadıklarından tapu iptali ve tescil davasının kendileri bakımından reddi gerektiğini savunmuşlar, davalı İ. davacının oğlu T.G.’ın şikayeti üzerine Keşan Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 2010/106 sayılı hazırlık soruşturmasında verdiği 24.03.2010 tarihli beyanında ise, müşteki T.ile 12 yıldır arkadaş olduklarını, ihtiyaçları olduğunda karşılıklı olarak para alışverişinde bulunduklarını, T.G. için ilk defa 2004 yılında 100.000. TL Vakıflar Bankasından kredi aldığını, 2008 yılında yine bankadan kredi almasını istediğinde bu defa taşınmazları üzerine geçirdiğinde kredi çekebileceğini bildirdiğini müştekinin de bu durumu kabul ettiği belirterek devirlerin anlaşma doğrultusunda bedelsiz yapıldığını kabul etmiş, davalılar G. ve H.i ise, dava konusu taşınmazları tapu kaydına güvenerek satın aldıklarını, satış bedelini banka aracılığıyla ödediklerini, Cumhuriyet Savcılığınca yapılan soruşturma sonucunda dolandırıcılık ve tehditten takipsizlik kararı verildiğini, davalı İlyas’ın kredi borçlarını ödeyebilmek için kendilerine taşınmazları devrettiğini, muvazaa iddialarını asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Gerçekten de, dosya kapsamı, ceza soruşturmasının içeriği, davalı İlyas’ın beyanları gözetildiğinde, çekişme konusu taşınmazların davalı İ.ve dava dışı C.. B..’in bankadan alacakları kredinin teminatı olarak anılan kişilere temlik edildiği, gerçek bir satış olmadığı sonucuna varılmaktadır.
    Davalılar İ.ve U. S. Kuyumculuk Sanayi ve Tic. Ltd. Şti’ nin her iki taşınmazı edindikten sonra devrettikleri davalılar G. ve H.nin ise kötü niyetli olduklarının belirlenmesi halinde Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
    Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
    Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olayda, mahkemece davalılar H.ve G.’ın dava konusu taşınmazları iyi niyetle edinip edinmedikleri bakımından yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca; davalılar G. ve H.i’nin dava konusu taşınmazları edinimlerinde iyi niyetli olup olmadıkları yönünden gerekli araştırma ve incelemenin yapılarak, tarafların bildireceği delillerin toplanması, sonuçta davalılar H.i ve G.’ın iyi niyetli olduklarının belirlenmesi halinde davanın reddine karar verilmesi, yapılacak araştırma sonucunda iyi niyetli olmadıkları sonucuna varılırsa, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97. maddesi uyarınca davacının borcunun ulaştığı miktar tespit edilerek mahkeme veznesine depo ettirilmesi için süre verilmesi, depo edildiği taktirde davanın kabulüne, depo edilmezse davanın reddine karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözetilmeksizin noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
    Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi