14. Hukuk Dairesi 2015/8573 E. , 2015/8583 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Sandıklı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2014
NUMARASI : 2014/618-2014/544
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.11.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar T.. Ö.. ve A.. Ö.. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı T.. Ö.. ile karı koca olduklarını, dava konusu taşınmazı kendisinin ziynet eşyaları ile satın aldıklarını, karı koca arasında geçimsizlik çıkmaması düşüncesi ile ileride taşınmazı geri almak amaçlı olarak eşi adına tescil edildiğini, aralarında geçimsizlik çıkınca davalı T.. Ö.."in geri iade etmemek için 06.04.2010 tarihinde babası olan diger davalı A.. Ö.."e satış yaptığını, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescil edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, talebin zamanaşımına uğradığını, davalı A.. Ö.."e dava açılamayacağını, 1998 yılında 36.670 Alman Markı ödenerek dava konusu taşınmazın davalı T.. Ö.. tarafından alındığını, Almanya"da bir çok taşınmazlarının olduğunu, bugüne kadar da davacının babasının taşınmazı kullandığını, davacının da bu yeri sattırmamak ve babasının kullanmaya devam edebilmesi için bu davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapu kaydına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında dosya incelendiğinde; evlilik birliği içinde edinilen malın davacı tarafından alındığı iddiası ile açılan tapu iptali ve tescili talep edilmiş olup, 7.10.1953 tarih 7/8 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere sicilde eşlerden biri adına kayıtlı bulunan bir taşınmazın gerçekte kendi namına satın alınması gerektiğini ve bedelini de kendisinin verdiğini ileri sürerek kaydın adına tashihini isteyen diğer eşin bu iddiasını Türk Medeni Kanununun 706. maddesi hükmüne göre düzenlenmiş resmi bir sözleşme ile kanıtlaması gerekir. Salt bedelin davacı tarafından ödenmiş olması veya eşler arasında temsil yetkisinin bulunması kaydın iptalini gerektirmez. Somut olayda davacı, iddialarını yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğindeki belgelerle kanıtlayamamıştır.
Ancak, davacı tarafın delil listesinde her türlü yasal deliller denilmek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşıldığından, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, HMK’nın 225. vd. maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.