Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/84
Karar No: 2018/392

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/84 Esas 2018/392 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2015/84 E.  ,  2018/392 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza
    Sayısı : 1190-1619

    Suç üstlenme suçundan sanık ..."in beraatine ilişkin Ankara Batı (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2012 tarihli ve 1190-1619 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.02.2014 tarih ve 17616-1298 sayı ile;
    "Sanığın üstlendiği taksirle yaralama suçunun mağdurunun suç üstlenme suçundan açılan davaya katılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından tebliğnamedeki temyiz isteminin reddine ilişkin düşünceye iştirak edilmemiştir.
    Tanık....’in kolluk beyanı, 19.07.2010 tarihli teşhis tutanağı ve taksirle yaralama suçundan açılan davadaki ifadesi ile tüm dosya kapsamına göre; sanığın, Sincan Çocuk Mahkemesince taksirle yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilen .....’in olay tarihinde sevk ve idaresindeki araç ile seyir halinde iken katılana çarpması ve yaralanmasına neden olması üzerine, yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak aracı kendisinin kullandığını ve kazayı kendisinin yaptığını bildirdiğinin anlaşılması karşısında, yüklenen suçtan mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçeyle beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.04.2014 tarih ve 58247 sayı ile;
    "1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası"nın 237/1. maddesinde; "Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler" hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasası"nın 365. maddesindeki; "suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir" hükmü ile paralellik göstermekte ise de yeni düzenlemeye, önceki yasada yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
    Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların yasanın kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada "davaya katılma" veya "müdahale" denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi "katılan" ya da "müdahil" sıfatını almaktadır.
    Kamu davasına katılmak için aranan "suçtan zarar görme" kavramı yasada açıkça tanımlanmamış, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında bu kavram; "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hâli" olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya olası zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir.
    Kamu davasına katılma ile ilgili olarak suçtan zarar gören kavramının kapsamı konusunda öğretide farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak kabul edilen görüşe göre, haklı çıkarı zedelenen kişi suçtan zarar gören olarak kabul etmektedir.
    Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 11.04.2000 gün ve 65–69, 22.10.2002 gün ve 234–366, 04.07.2006 gün ve 127–180 ile 03.05.2011 gün ve 155–80 sayılı kararlarında; "dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez" şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
    Suç üstlenme
    Madde 270- "(1) Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi halinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir" hükmünü içermektedir.
    TCK"nın 270/1. maddesinde yazılı bulunan suç üslenme suçu, Türk Ceza Kanunu"nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım İkinci Bölümde "Adliyeye Karşı Suçlar" bölümünde yer almaktadır.
    TCK"nın 270/1. maddesinde tanımlanan "yetkili makamlar" ibaresinin, Cumhuriyet Başsavcılığı, kolluk görevlileri, CMK"nın 158. maddesinde yazılı idari makamlar olarak kabul edilmektedir. Suçun mağduru da sözü edilen makamlardır.
    Maddi olayda,..... plakalı araçla seyir halinde olan sürücü ..... katılan ..."ya çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiği, ancak sürücü ....."in suça konu aracı kullandığı dosya kapsamından anlaşıldığı hâlde, ....."in yaşının küçük olması ve ehliyetinin bulunmadığı hâlde sanık ..."in aracı kendisinin kullandığını söyleyerek suç üstlenme suçunu işlediği şeklinde gerçekleşen eylemde,
    Suça konu aracı kullanan sürücü ....."in işlediği taksirle yaralama suçunu üstlenen sanık ..."in, adli makamları yanıltarak maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellediği, sanığın eylemi sonucunda resmi makamların kamusal zararına ve itibar kaybına yol açtığı ve suçun mağdurunun bireyler olmayıp yetkili makamlardır.
    Taksirle yaralama suçunun mağduru olan müşteki ..."nın, adliye aleyhine işlenen "suç üslenme" suçunun mağduru olamayacağı, bu suçtan doğrudan zarar gören sıfatının bulunmadığı ve katılan sıfatını elde edemeyeceği ve bunun sonucunda hükmü temyiz etme yetkisinin bulunmadığı göz önüne alınarak sanık ... hakkında verilen beraat kararına yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 05.12.2014 tarih ve 4477-12260 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taksirle yaralama suçundan açılan kamu davasında katılan sıfatını almış kişinin, suç üstlenme suçundan açılan kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanığın, yeğeni olan ....."in yönetimindeki araçla seyir hâlindeyken ..."ya çarparak yaraladığı olayda ....."in yaşının küçük olması ve ehliyetinin bulunmaması nedenleriyle kolluk görevlilerine aracı kendisinin kullandığını beyan ettiği, sanık hakkında bu eylemi nedeniyle suç üstlenme suçundan kamu davası açıldığı, yargılama sırasında ..."nın "katılan" sıfatıyla duruşmalara kabulüne karar verildiği, yapılan yargılama sonunda, sanığın suç kastının bulunmadığı gerekçesiyle beraatine hükmolunduğu, katılan vekilinin yasal süresi içerisinde temyiz talebinde bulunduğu,
    Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan sorgulamaya göre, soruşturma aşamasında yaş küçüklüğü nedeniyle hakkında ayrı soruşturma yürütülen ..... hakkında taksirle yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Ankara Batı Çocuk Mahkemesince 05.06.2012 tarih ve 18-303 sayı ile aynı suçtan kurulan mahkûmiyet hükmünün ..... müdafisi ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 19.12.2013 tarih ve 18917-30092 sayı ile; TCK"nın 52. maddesinin uygulanması yönünden düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanığa atılı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun ikinci kitabının "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler" başlıklı dördüncü kısmının "Adliyeye Karşı Suçlar" başlıklı ikinci bölümünde, "Suç üstlenme" başlığıyla düzenlenen 270. maddesi;
    “Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi hâlinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi, tamamen de kaldırılabilir” şeklinde düzenlenmiştir.
    Kişinin gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle bildirimde bulunmasıyla oluşan suç üstlenme suçunun, belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilerin cezadan kurtulması amacıyla işlenmesini kanun koyucu cezadan indirim nedeni ya da şahsi cezasızlık hâli olarak kabul etmiştir.
    Suç üstlenme, adli makamların hataya düşürülmelerini, isabetsiz hüküm vermelerini ve dolayısıyla itibarlarını kaybetmelerini önlemek amacıyla adliye aleyhine bir suç olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu suçun ihdasıyla, adliyenin kişisel bir takım düşüncelerle hataya düşürülmesi önlenmek istenmiştir. İşlemediği bir suçu yetkili makamlar önünde üstlenen fail, yalnız gerçek suç ve suçluları takiple görevli bulunan adli makamların var oluş amaçlarına aykırı hareket etmelerine neden olacaktır. Bu bağlamda, suç üstlenme suçunun hukuki konusu ile; adliyeye karşı hileli davranışlarla, suçların takibinin saptırılmamasının amaçlanmış olmasından dolayı, Devletin yükümlülüğü olan adil yargılanma hakkının sağlanmasına ilişkin kamusal yarar korunmak istenmiştir. Fail kendisini sahte olarak suçladığından, başka bir deyişle kendisine iftira attığından ve suçun faili ile mağduru aynı kimse olamayacağından iftiranın özel bir türü olan suç üstlenme suçu, diğer iftira suçlarından farklı olarak, kamunun bir değeri yanında, bireyin de bir değerini ihlâl eden bir suç değildir. Burada sadece kamunun bir değeri ihlâl edilmektedir. Böyle olunca, suçun mağduru olarak somut ve belirli bir kişi bulunmadığından bu suç dolayısıyla toplumun zarar gördüğünü söylemek mümkündür (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 5. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 1156, Zeki Hafızoğulları – Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Millete ve Devlete Karşı Suçlar, Ankara, 2016, s. 146, Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Ankara, 2009, s. 7907).
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için "mağdur", "suçtan zarar gören" ve "malen sorumlu" kavramları ile "kamu davasına katılma" kurumu üzerinde de durulması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nın 237/1. maddesinde; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde belirtilmiştir. Bu düzenleme, 1412 sayılı CMUK"un 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile benzerlik göstermekte ise de yeni hükme, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
    Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” veya “müdahale” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” ya da “müdahil” sıfatını almaktadır.
    Gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nda, gerekse 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu"nda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu olan” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir.
    Malen sorumlu; yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
    Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de, bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 289; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 214-217; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 106-107; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Ankara, 2010, s. 7702-7703).
    Suçun mağduru belli bir kişi ise o kişinin şikâyet ve davaya katılma hakkı vardır. Tüm toplumun suçun mağduru olduğu durumlarda toplumun bir bireyi olan kişinin, yani geniş anlamda mağdurun şikâyet ve davaya katılma hakkı yoktur. Bu hâllerde toplum adına Cumhuriyet savcısı görev ifa etmektedir.
    Kamu davasına katılma için aranan "suçtan zarar görme” kavramı kanunda açıkça tanımlanmamış, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hâli” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 08.11.2016 tarihli ve 830-412, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 22.10.2002 tarihli ve 234–366 ile 11.04.2000 tarihli ve 65–69 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Suç üstlenme suçunda korunan hukuki yarar adli makamlara karşı hileli davranışlarla suçların takibinin saptırılmaması, bu bağlamda kişilerin adil yargılanma hakkının sağlanmasına ilişkin kamusal yarar olup suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Dolayısıyla, her ne kadar ..... adlı kişinin kullandığı aracın kendisine çarpması neticesinde yaralanan ... taksirle yaralama suçundan doğrudan doğruya zarar görmüş ve bu suçtan ayrı açılan davada katılan olarak duruşmalara kabulüne karar verilmiş ise de; sanığın adli mercileri yanıltmak amacıyla aracı ..... yerine kendisinin kullandığını beyan etmek suretiyle işlediği iddia olunan ve taksirle yaralama suçundan farklı bir hukuki değerin korunmasına yönelen suç üstlenme suçundan doğrudan doğruya zarar görmediği, böylelikle kendisinin bu suçun mağduru olmadığı, aynı olayda farklı hukuki değerlere yönelik işlendiği iddia olunan suçlardan biri yönünden var olan katılma hakkının diğer suç yönünden de katılma hakkının bulunduğu anlamına gelmediği, dolaylı ve muhtemel zararların da davaya katılma hakkı vermediği, buna bağlı olarak ..."nın sanık hakkında suç üstlenme suçundan açılan davaya katılma ve hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşıldığından, yine yerel mahkemece yanılgılı biçimde verilen katılma kararı hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceğinden, Özel Dairece ... vekilinin temyiz dilekçesi doğrultusunda temyiz incelemesi yapılması usul ve kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, ... vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 06.02.2014 tarihli ve 17616–1298 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Suç üstlenme suçundan doğrudan zarar görmeyen, dolayısıyla bu suçtan açılan kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunmayan ... vekilinin TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi