19. Ceza Dairesi 2016/13540 E. , 2018/4079 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Ceza Mahkemesi
SUÇ : 2004 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1)Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/02/2012 tarih, 2011/505, 509, 513 E, 21/02/2012 tarih, 2011/506, 510, 511, 621 Esas sayılı kararlarında açıklandığı üzere “tacir sayılan limited şirketlerin, temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, sorumlu oldukları şirketlerin ticareti terk etmeleri halinde; İcra İflas Kanunu"nun 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisnaya yer verilmediğine göre, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi aynı Kanun"un 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına bir engel bulunmadığı” yönündeki ulaşılan sonucun zaman içerisinde yerleşik uygulamaya dönüşmüş olması, ticareti terk eden tacir açısından; muhatapların haklarını korumaya yönelik olarak İİK"nın 44.maddesi ile, ticareti terk eden bir tacire; 15 gün içerisinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirme ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunma, Ticaret Sicili Memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan etme ve ilan masraflarını da ödeme yükümlülükleri yüklenmiş, bu yükümlülüklere aykırı davranmanın yaptırımı ise İ.İ.K"nın 337/a maddesinde düzenlenmiş olup, takibi şikayete bağlı olan seçimlik hareketli bu suçun;
1- İİK"nın 44. maddesine göre mal beyanında bulunulmaması,
2- Mal beyanında mevcudun eksik gösterilmiş olması,
3- Aktifte yer alan malın veya yerine kaim olan değerin haciz veya iflas sırasında gösterilmemesi,
4- Mal beyanından sonra, beyan edilen bu mallar üzerinde tasarruf edilmesi” şeklinde sıralanan seçimlik hareketlerden herhangi birisinin işlenmesiyle, diğer koşulların da (alacaklının zarar görmesi ve borçlunun tacir olması gibi...) gerçekleşmesi halinde oluşacağı konusunda gerek uygulamada gerek öğretide herhangi bir duraksamanın mevcut olmaması ve somut olayımızda bu eylemden dolayı şikayetçi olan müştekinin zarar gördüğünün dosya içeriğinden anlaşılması karşısında; somut olayda, borçlu şirket hakkında Atışalanı Vergi Dairesi Müdürlüğü’den gönderilen 11.03.2015 ve 08.04.2015 tarihli yazılar arasındaki çelişki giderilip, borçlu şirketin yeni adresinde zabıta araştırması yaptırılarak, şikayet tarihini de kapsar şekilde en son verilen beyanname örnekleri getirtildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun taktiri yerine, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2)İncelemeye konu ticareti terk suçu, aynı ticari işletmenin faaliyetine konu işyeri için ancak bir kez işlenebilen bir suçtur. Zira aynı ticari işletmenin faaliyetine konu işyerini yasada belirtilen yükümlülüklere riayet etmeksizin birden fazla terk etmek mümkün değildir. Burada mağdur edilen müşteki sayısının fazlalığı temel cezanın tayini sırasında dikkate alınsa dahi, aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanamaz. Zira suçun konusu tektir ve tek olan konu aynı işyeridir. 5237 sayılı TCK"nın 43/2 maddesinde aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanabilmesi için birden fazla bağımsız suçun yasada düzenlenen istisnai durumlarda bir araya gelmesinin zorunlu olması aranırken, ancak bir kez terk edilmesi mümkün olan ticari işletmenin faaliyetini sürdürdüğü işyerinin kapatılması nedeniyle sırf birden fazla şikayetçinin zarar gördüğünden bahisle anılan suçu fikri içtima kapsamına dahil etmek, Türk Ceza Hukukunun kabul etmediği kıyas yöntemini hem de sanık aleyhine hüküm doğuracak şekilde Ceza Hukukuna dahil etmek olur ki, bunun kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı açıktır. Zira Kanun koyucu, genel gerekçede iradesini açıkça ortaya koymuştur. Özellikle sanık aleyhine getirilen hükümlerin hiç bir tereddüde yer vermeyecek şekilde kanunda açıkça belirtilmesi gerekir. Bu kural Türk Ceza Kanunu"nun 2. maddesi ile hüküm altına alınan ve Anayasa hükümleri arasında da yer bulan suçların kanuniliği prensibinin doğal bir sonucudur.
Somut olayımızda; bölünmesi, parçalara ayrılması mümkün olmayan ve ancak bir kez işlenmesi mümkün olan ticareti terk suçundan gerek zincirleme suçun gerekse fikri içtimanın olmazsa olmazını teşkil eden suç çokluğundan söz edilemeyeceği hususunda herhangi bir duraksamanın bulunmaması, sanık hakkında ticareti terk suçundan şikayetçileri farklı olan Bakırköy 4. İcra Ceza Mahkemesinin 30.06.2015 tarih ve 2014/109 Esas, 2015/205 Karar sayılı kararıyla aynı sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmünün, Dairemizce 2016/10286 E. sayılı dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucu 05.04.2018 tarihinde bozulmasına karar verildiği anlaşılmakla, anılan dosyanın getirtilerek incelenmesi suretiyle anılan dava ile temyiz incelemesine konu iş bu davanın aynı ticari işletmenin faaliyetine konu işyerinin terk edilmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilerek, aynı ticari işletmenin faaliyetine konu işyerinden kaynaklanması halinde tek suçun oluşacağı gözetilerek mükerrer mahkumiyete neden olunmaması için olanaklı ise her iki davanın birleştirilmesi, olanaklı değil ise anılan dava dosyasının onaylı bir sureti denetime olanak sağlayacak şekilde bu dosya içerisine konularak; delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre de;
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile" ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 354. maddesinin aynı Kanun"un 337/a maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaştırma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmeyi bir uzlaştırmacının girişimiyle kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle ve adli merciler daha fazla meşgul edilmeden sonuçlandırmayı amaçlayan uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu"nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle değişik CMK"nın 253, 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık müdafiinin, temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 05.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.