11. Hukuk Dairesi 2013/12138 E. , 2014/1028 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28.02.2013 tarih ve 2012/581-2013/94 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı aleyhine 15.12.2004 tanzim 15.07.2005 vade tarihli 15.000,00 TL bedelli bonoya dayanılarak ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 08.08.2005 tarih 2005/216 D.İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alındığını, ilgili kararın ... 5. İcra Müdürlüğü"nün 2005/5694 Esas sayılı dosyası ile 10.08.2005 tarihinde icrai hacze çevrilerek kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, örnek 10 ödeme emrinin davalı borçluya 18.08.2005 tarihinde tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini, takip dosyasında davalı borçlunun taşınır taşınmaz malları, bankadaki tüm alacakları üzerine haciz konulması için bir çok yere müzekkereler yazıldığını, ancak davalının sürekli adres değiştirmesi nedeniyle adres araştırmasına rağmen tahsile imkan verecek işlem yapılamadığını ve dosyanın 30.08.2003 tarihinde işlemden kaldırıldığını, 23.03.2012 tarihinde dosyanın yenilenerek ... 5. İcra Müdürlüğü"nün 2012/1761 esasına kaydedildiğini, 09.04.2012 tarihinde yenileme dilekçesinin davalıya tebliğ edildiğini, takip dayanağı bononun zamanaşımına uğramış olması nedeni ile davalı borçlu tarafından ... 2. İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2012/191 esas sayılı dosyasında zamanaşımı nedeni ile takibin tedbirin durdurulmasına karar verildiğini, 2.İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/191 Esas sayılı dosyasında davalı borçlunun takip dayanağı bonodaki imzasını inkar etmediği gibi borcun aslına da itiraz etmediğini, davalı borçlunun, borçlu olmadığına ilişkin hiç bir yasal başvuru yapmadığını, takip dayanağı bononun zamanaşımına uğramışsa da alacağın devam ettiğini ileri sürerek, 15.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu ... 5. İcra Müdürlüğü"nün 2005/5694 esas sayılı dosyasında zamanaşımını kesen son işlemin 26.06.2006 tarihinde yapıldığını, 26.06.2006 tarihinde işlemeye başlayan üç yıllık yeni zamanaşımı süresinin 26.06.2009 tarihinde dolduğunu, BK"nın 66. maddesine göre sebepsiz zenginleşme davası açma süresinin, bir yıllık sürede açılmasının gerektiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, takip dayanağı bono olup, eski TTK"nın 661 (yeni TTK"nın 749)
maddesinde; poliçeyi kabul edene karşı açılacak davaların vadenin geldiği tarihten itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağının öngörüldüğü, hamilin cirantalar ile keşideciye karşı açacağı davaların müddetinde keşide edilen protesto tarihinden veya "masrafsız iade olunacaktır" kaydı varsa vadenin bittiği tarihten itibaren 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağının belirtildiği, eski TTK"nın 662 (yeni TTK"nın 750) maddesinde zamanaşımını; dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesinin keseceğinin düzenlendiği, TTK"nın 663/2 (yeni TTK"nın 751/2) maddesine göre ise, zamanaşımının kesilmesi ile kesildiği tarihten itibaren yeni bir zamanaşımının işlemeye başlayacağı, icra dosyasında en son 05.06.2007 tarihinde işlem yapıldığı, bu tarihten itibaren 3 yıl hesaplandığında bononun 05.06.2010 tarihinde zamanaşımına uğradığı, bu durumda hamilin sebepsiz zenginleşmeye dayanarak bu tarihten itibaren 1 yıl içerisinde en geç 05.06.2011 tarihinde dava açmasının gerektiği, davacı tarafın süreyi geçirdikten sonra 08.10.2012 tarihinde dava açtığı gerekçesiyle, süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 17.01.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Bir davada vakıaları bildirmek taraflara, davanın nitelendirilmesi ve uygulanması gereken yasa maddelerinin saptanması ise mahkemeye aittir. HMK’nın 33. maddesi uyarınca, mahkemenin görevine giren davanın nitelendirilmesi ve dayanağı olan yasa maddelerinin, bir başka söyleyişle, hukuksal nedenlerin saptanması faaliyeti, tarafların dilekçelerinde (çoğu zaman yersiz ve yanlış olarak) kullandıkları ifadelere ve kavramlara göre değil, davada sıralanan ve dava sebeplerini oluşturan maddi vakıalar ve talep sonucuna göre yürütülmelidir. Yine mahkemece, HMK’nın 31. maddesi çerçevesinde maddi ve hukuki açıdan belirsiz ve/veya çelişkili görülen hususlar bakımından taraflardan aydınlatıcı beyanda bulunmaları istenebilecektir.
İşbu davada davacı yan, yukarda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davalıdan alacaklı olduğunu, bu alacağın takibe konu edilen bonoya bağlandığını ve fakat bononun zamanaşımına uğraması nedeniyle alacağını tahsil edemediğini ileri sürmüş, alacağının tahsilini talep etmiştir. Dava, açıklanan bu niteliğiyle taraflar arasındaki temel ilişki çerçevesinde açılmış olan bir alacak davası niteliğindedir. Mahkemece, taraflar arasındaki temel ilişkinin ne olduğu hususu, ön inceleme aşamasında, HMK’nın 31. maddesi çerçevesinde sorulup saptanarak sonuca gidilmeli, keza davalının zamanaşımı def’inin de bu çerçevede ele alınarak incelenmesi gereklidir. Bu bakımdan mahkemece, dava dilekçesinde yer alan ve dilekçenin bütünü ve talep sonucu nazara alındığında yanılgılı olarak kullanıldığı kanısını uyandıran “sebepsiz zenginleşme” ibarelerinden hareketle, davanın TTK’nın 732. maddesine dayalı bir sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesi yerinde olmamıştır.
Esasen, kanımca, aralarında temel ilişki bulunmayan taraflar arasındaki uyuşmazlıklar bakımından uygulanabilir nitelikteki, sebepsiz zenginleşme kavramının kambiyo senetleri hukukuna mahsus düzenlenme biçimine ilişkin istisnai bir yasa maddesi mahiyetinde olan TTK’nın 732. maddesinin, taraflar arasında davacı lehine alacak doğuran bir temel ilişkinin varlığı uyuşmazlık konusu olmadığından, işbu davanın hukuki sebebi olarak belirlenmesi de doğru değildir.
Bir an için aksi düşünülecek olsa dahi, yani davanın hem temel ilişki çerçevesinde ve bu temel ilişkiye ilişkin hükümler dairesinde çözümü gereken bir alacak davası ve hem de TTK’nın 732. maddesine dayalı bir sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelenebileceği kabul edildiğinde, ortada davacı yan bakımından bir “yarışan haklar” durumunun söz konusu olduğu belirtilmelidir. Bu durumda da, 4.6.1958 tarih ve 15/6 sayılı İBK çerçevesinde, mahkemenin, davanın, davacının daha yararına olan, lehine sonuç doğuracak olan yasa hükmüne dayandığını kabul etmesi yerinde olacaktır (ayrıntı için bkz. Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. Bası, C.1, sh. 954-957, dipnot 197 ve civarı). İşbu dava bakımından, davacının lehine olan, davanın temel ilişkiye dayalı bir alacak davası olarak nitelendirilmesi ve bu ilişkiye uygulanması gereken yasa maddelerine temas ettiğinin saptanması suretiyle davanın ve davalının zamanaşımı def’inin bu hukuksal nedenler çerçevesinde karara bağlanması gerekir kanısındayım. Açıklanan tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, Dairemiz muhterem çoğunluğunun kararın onanmasına ilişkin görüşlerine katılamıyorum.