Esas No: 2015/837
Karar No: 2018/386
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/837 Esas 2018/386 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 17. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 66-140
Nitelikli hırsızlık suçundan sanık ..."in TCK"nın 142/2-g, 143, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Doğubayazıt 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2010 tarihli ve 66-140 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Ceza Dairesince 28.04.2015 tarih ve 2106-1309 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.06.2015 tarih ve 290751 sayı ile;
"...Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında temel ceza, 5237 Sayılı Yasa"nın 142/2-g maddesinde düzenlenen "Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında" hırsızlık suçundan belirlenmiştir. Oysa ki, Başsavcılığımız tebliğnamesinde de belirtildiği şekilde, hırsızlık suçu müştekiye ait eve bitişik şekilde bulunan ve barınak kavramına girmeyen evin müştemilatı konumundaki ahırdan hayvan çalınmak suretiyle işlenmiştir. 5237 sayılı TCK"nın 142/2-g maddesinde 18.6.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun"un 62. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki hâline göre suç tarihi dikkate alınarak uygulama yapıldığında bina eklentisi olan ahır veya ağıllardan yapılan hayvan hırsızlıklarında TCK"nın 142/1-b maddesi uygulanmalıdır. Zira, maddenin değişiklikten önceki hâlindeki barınak ibaresi hayvanların müstakil olarak saklanması için yapılmış bağımsız bir binayı ifade etmektedir. Nitekim, dosya içerisinde mevcut 27.11.2008 tarihli olay yeri inceleme tutanağı ve olay yeri inceleme raporlarında suça konu hayvanların alındığı ahırın müştekiye ait evin batısında ve bitişik vaziyette olduğu tesbit edilmiş ve tutanak altına alınmıştır. Hayvanların alındığı ahırın müştekinin evine bitişik olduğu konusunda dosya içeriğinde bu tespitlerle çelişen bir tutanak veya bilgi de bulunmamaktadır. Bu durum karşısında; sanık hakkında daha az cezayı gerektiren "bina veya eklentilerinden hırsızlık" suçunu düzenleyen 5237 sayılı Yasa"nın suç tarihindeki hâliyle 142/1-b maddesine göre uygulama yapılması gerekmektedir. Nitekim benzer olaylarda, Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2008/16053 esas, 2011/1237 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere "TCK"nın 142/2-g maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için eylemin, barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyükbaş veya küçükbaş hayvan hakkında gerçekleştirilmesi gerektiği; konut ve eklentisi niteliğindeki yerlerden gerçekleşen eylemlerin ise aynı Yasa"nın 142/1-b maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı ", yine 13. Ceza Dairesinin 2011/5501 esas, 2012/6609 sayılı kararında "Suça konu katılana ait küçükbaş hayvanların, katılanın babasının oturduğu evin bitişiğindeki ve oturulan evin eklentisi niteliğindeki ahırdan çalındıklarının anlaşılması karşısında, sanıkların eyleminin TCK"nın 142/1-b ve 116/1. maddelerinde tanımlanan suçlara uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde barınak yerinden çalındığından bahisle TCK"nın 142/2-g maddesiyle hüküm kurulması" bozma sebebi yapılmıştır.
Bu sebeplerle; sanığın 5237 sayılı TCK"nın 142/2-g maddesine göre cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 30.06.2015 tarih ve 23952-4780 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin TCK"nın 142/2-g maddesi kapsamında mı yoksa aynı Kanun"un 142/1-b maddesi kapsamında mı kaldığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın, ahırından 5 adet küçükbaş hayvanın çalındığı yönünde müracaatta bulunması üzere soruşturmaya başlanıldığı,
Olay yeri inceleme raporunda; taştan yapılmış ve üstü toprak ile örtülü olan ahırın bir cephesinin, katılanın ikamet ettiği eve bitişik vaziyette olduğu, ahırın kapısında kilit ya da anahtar bulunmadığı, kapıda herhangi bir zorlama izine rastlanmadığı, evin üst tarafında aynı köyden Hasrev Yıldız"ın evinin bulunduğu bilgilerine yer verilerek olay yeri krokisinin ve fotoğraflarının rapora eklendiği,
Olay yerini gösteren krokinin ve fotoğrafların incelenmesinde; katılanın ikametinin ve bitişiğinde bulunan ahırın etrafının boş olduğu, çit, tel, duvar gibi herhangi bir engel ile çevrili olmadığı,
Olay yeri tespit tutanağına göre; katılanın evinin Doğubayazıt-Çaldıran karayoluna 200 metre mesafede olduğu,
22.04.2009 tarihli tutanakta; katılanın evinin, Hasrev Yıldız"ın evine 60 metre; Nezir Sancaklı"nın evine 20 metre; Cafer Eren"in evine 100 metre; Mehmet Sökmen, Hikmet Sökmen ve Sabri Sökmen"in evlerine 100"er metre mesafede olduğunun belirlendiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan aşamalarda; olay günü saat 23.00 sıralarında ses duyması üzerine dışarıya çıktığını, üç kişi tarafından evinin yanında bulunan ahırından 5 adet küçükbaş hayvanının çalınarak götürülmekte olduğunu fark edince el feneri ile şahısları 50 metre kadar takip ettiğini, şahıslardan birinin köylüsü olan sanık ... olduğunu fark ettiğini, diğer şahısları ise tam göremediğini, evinin köyün dışında olduğunu, en yakın evin kendisine 500 metre mesafede bulunduğunu, suç nedeniyle oluşan zararının giderilmediğini,
Tanık ...; hırsızlık olayının meydana geldiği gün sanığın motosikletini kardeşinin evinin 500 metre kadar ilerisinde park hâlinde gördüğünü, sanığın da motosikletin üzerinde olduğunu, ertesi gün kardeşinin küçükbaş hayvanlarının çalınmış olduğunu öğrendiğini,
Tanık ...; sanığın eşi olduğunu, olay gecesi eşiyle evde olduklarını, eşinin dışarıya çıkmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık aşamalarda; Doğubayazıt ilçe merkezinde oturduğunu, olay tarihinde Somkaya Köyüne gitmediğini, eşi ile evde olduğunu, atılı suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
5237 sayılı TCK"nın 141. maddesinde yer alan "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir." şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun"un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Hırsızlık suçunun basit hâlinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hâllerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekmektedir.
Suç ve karar tarihi itibarıyla uyuşmazlık konusuyla ilgili 5237 sayılı TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi;
"(1) Hırsızlık suçunun;
...
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur...",
Aynı maddenin ikinci fıkrasının (g) bendi ise hırsızlık suçunun;
“Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında,
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 62. maddesiyle TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılmış, ilga edilen bendin metni korunmak suretiyle aynı maddenin ikinci fıkrasına (h) bendi olarak eklenmiş, birinci fıkradaki “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım “üç yıldan yedi yıla kadar hapis”, ikinci fıkradaki “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım ise “beş yıldan on yıla kadar hapis” olarak değiştirilmiş; maddenin ikinci fıkrasının (g) bendinde yer alan “Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan” ibareleri madde metninden çıkarılmıştır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılması bakımından 5237 sayılı TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) ve ikinci fıkrasının (g) bentlerinin uygulanma şartları üzerinde durulması gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâliyle, TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde iki ayrı nitelikli hâl düzenlenmiş olup birincisi herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için eşyanın, herkesin girebileceği bir yerde bulunmasının yanında, kilitlenmek suretiyle de muhafaza altına alınmış olması gerekir. Madde gerekçesinde, "Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir" denilmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Herkesin girebileceği yerden, cadde, sokak, pazar yeri veya meydan gibi hiçbir sınırlama, engel olmadan kişilerin girme imkânı bulunan kamuya açık yerler anlaşılmalıdır.
Fıkrada belirtilen ikinci nitelikli hâl ise, bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli hâlde öngörülen "bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmaktan" anlaşılması gereken, mutlaka belli bir yere kilitlemek ya da gizlemek olmayıp eşyanın bina veya eklentisi içinde bulundurulmuş olması yeterlidir.
5237 sayılı TCK"nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde de barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyükbaş veya küçükbaş hayvan hakkında gerçekleştirilen hırsızlık eylemleri düzenlenmiş olup birinci fıkranın (b) bendine göre daha ağır biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda hayvanlar hakkında gerçekleştirilen hırsızlık eylemleri suçun işlendiği yere göre 491. maddenin beşinci fıkrasında “Mandıra, ağıl gibi hayvanata mahsus yerlerde bulunan yahut lüzumuna göre açık yerlerde veya kırlarda bırakılan ve haklarında 492. maddenin dokuzuncu fıkrasının tatbiki mümkün olmayan hayvanları bu yerden almak suretiyle işlenirse, cezası bir seneden beş seneye kadar hapistir.” ve aynı Kanun"un 492. maddesinin dokuzuncu fıkrasında “Meskûn bir hanenin doğrudan doğruya müştemilâtından olan veya duvarla çevrilmiş bulunan yerlerindeki hayvan hakkında işlenirse suçlu iki seneden beş seneye kadar hapsolunur” şeklinde iki ayrı madde biçiminde düzenlenmişken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda bina ve eklentileri içinde muhafaza edilen hayvanların çalınması ile ilgili suç ve karar tarihinde yürürlükte olan 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi dışında özel bir madde ihdasına gerek görülmeyerek sadece barınak yeri, sürü ve açık yerlerde bırakılan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların çalınması ile ilgili 142/2-g maddesi öngörülmüş; 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 62. maddesiyle TCK"nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendindeki “Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan” ibareleri metinden çıkarılmıştır. Yapılan değişiklik uyarınca bu tarihten sonra büyükbaş veya küçükbaş hayvanın nereden çalındığına değil çalınan hayvanın büyükbaş veya küçükbaş olup olmadığına bakılarak uygulama yapılacaktır.
Görüldüğü gibi kanun koyucu bina ve eklentileri içinde muhafaza edilen eşya hakkında hırsızlık eylemleri için bir düzenleme yaptıktan sonra barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyükbaş veya küçükbaş hayvanların çalınması bakımından daha ağır ceza gerektiren ayrı bir düzenlemeye yer vermiştir.
Gelinen aşamada "konut", "eklenti" ve "barınak yeri" kavramları üzerinde de durulmalıdır.
Türk Ceza Kanunu"nda konut ve eklenti kavramlarının tanımı yapılmamış, bu kavramlardan ne anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 19. maddesine göre; yerleşim yeri yani ikametgâh, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Konut kavramı ise ikametgâh kavramına nazaran daha geniş bir anlama sahip olup bir yerin konut sayılabilmesi için bireyde sürekli kalma niyetinin bulunması zorunlu değildir. Konut, bulunduğu yer, yapı şekli, sabit ya da taşınır olup olmaması önem taşımayan, devamlı veya geçici nitelikte oturulan, tahsis iradesinin dıştan anlaşıldığı, ihtiyaçların giderilmesi için kullanılan yer olarak tanımlanabilir. (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Murat R. Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 15. Baskı, Ankara, 2017, s. 525)
Ceza Genel Kurulunun 27.12.1993 tarihli ve 169-354 sayılı kararında konutun; "kişilerin, devamlı veya geçici olarak yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerler olduğu" vurgulanmıştır.
Eklenti kavramı öğretide "doğrudan doğruya veya dolaylı olarak konuta bağlı olup fiilen konutun kullanılmasına özgülenen veya onu tamamlayan, o yerin başkasına aidiyetini simgeleyen, engellerle dış dünyadan ayrı tutulmuş yer" (Tezcan- Erdem- Önok, s. 528); "binaya doğrudan veya dolayısıyla bağlı olan ve binanın hizmetine tahsis edilen, onu tamamlayan mahaller" (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Yenerer Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt 1, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 321); "konuta bitişik veya yakın olması şart olmayan, dış dünyadan belirli işaretlerle ayrılan ve rıza hilâfına girildiğinde konuttakilerin huzur ve sükûnunun bozulduğu yerler" (Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Ankara, 2017, s. 432) şeklinde tanımlanmıştır.
Bir yerin eklenti sayılabilmesi için etrafının mutlaka çevrili olması veya kapı ile kapalı ve kilitli olması şart değildir. Önemli olan o yerin başkasının hâkimiyetinde bulunduğunu, konuta veya iş yerine özgülendiğini ve başkalarının buraya girmesine rıza gösterilmeyeceğini belirtecek şekilde çit, tel örgü, duvar, ağaç dalları vb. gibi dış bir engelle ayrılmış olmasıdır. (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Ankara, 2015, s. 560) Bu engellerin sağlam ve aşılamaz nitelikte bulunması da zorunlu olmayıp hak sahibinin rızası dışında buraya girilemeyeceğinin anlaşılacak düzeyde olması yeterlidir.
Görüldüğü üzere bir yerin etrafının çevrili olması o yerin tek başına eklenti sayılmasını gerektirmeyeceği gibi etrafı çevrili olmamakla birlikte konut ile aynı alan içinde bulunan, konuta yakın olan, bu yere girildiğinde konutta oturanların huzur ve sükûnlarının bozulacağı yerlerin de eklenti niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Barınak ise; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde "barınılacak yer" olarak tanımlanmakta olup madde metninde bu kavramın hayvanlarla ilgili kullanıldığı gözetildiğinde maddedeki barınak yerinin; insanların ikamet ettiği bina ve eklentisi dışında kalan, sadece hayvanlara özgülenmiş, hayvanların bakılması, barınması, korunması ve üretilmesi için yapılmış, üstü açık veya kapalı yapılar olarak anlaşılması gerekmektedir.
Öğretide de; "Mandıra, ağıl, ahır, üstü kapalı veya açık, etrafı çevrilerek korunaklı hâle getirilen yerler, hayvan barınak yerleridir” (Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, 5. Baskı, Ankara, 2016, s. 357) şeklinde benzer görüşler ileri sürülmüştür.
5237 sayılı TCK’nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi, Hükümet Tasarısı"nın 202. maddesinin ikinci fıkrasına; 142. maddenin ikinci fıkrasının (g) bendi ise 202. maddesinin beşinci fıkrasına tekabül etmekte olup tasarı gerekçesinde; “ (5) numaralı bentte hayvanların barınak yerlerinden veya sürü içinden alınması öngörülmüştür. Barınak yerlerinin sayılması uygun görülmemiş, böylece kümes hayvanlarının çalınması hâlinde de nitelikli hâlin oluşacağı kabul edilmiştir. Hayvanlar aynı barınak yerlerinde olmayıp da, bina içerisinde söz gelimi konutun alt katında muhafaza edildiği takdirde (2) numaralı bent uygulanacağından, buradan bir hayvan çalınması, söz konusu bent gereğince cezanın verilmesi için yeterli sayılacaktır” şeklinde açıklamalara yer verilerek hayvanların barınak yerlerinden değil de insanların ikamet ettiği konutun müştemilatından çalınması durumunda bina ve eklentisinden gerçekleşen hırsızlık olarak kabul edilip bu fıkra uyarınca uygulama yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Barınak yeri kavramı ile ilgili görüşler, kanun koyucunun 142. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüne rağmen ikinci fıkranın (g) bendinde ayrıca bir düzenleme yapma ihtiyacı hissetmesi ve hükümet tasarısındaki açıklamalar dikkate alındığında büyük veya küçükbaş hayvan hırsızlığının bina ve eklentilerinden yapılması hâlinde suç ve karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâliyle TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin uygulanması; bina ve eklentisi dışında kalan, sadece hayvanlara özgülenmiş yerlerden yapılması hâlinde ise aynı Kanun"un 142. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendi uyarınca uygulama yapılması gerekmektedir.
Diğer taraftan suç ve karar tarihinden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 62. maddesiyle herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçunun düzenlendiği TCK"nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin yürürlükten kaldırılarak, ilga edilen bendin metni korunmak suretiyle aynı maddenin ikinci fıkrasına (h) bendi olarak eklenmesi ve atılı suç için öngörülen "iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırımın "beş yıldan on yıla kadar hapis” olarak değiştirilmesi; barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyükbaş veya küçükbaş hayvan hakkında hırsızlık suçunun düzenlendiği TCK"nın 142. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde yer alan “Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan” ibarelerinin madde metninden çıkarılması, yasal değişiklikten sonra hayvanın çalındığı yer önem taşımaksızın çalınan hayvanın büyükbaş veya küçükbaş olup olmadığına bakılarak uygulama yapılacak olması ve atılı suç için öngörülen “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırımın “beş yıldan on yıla kadar hapis” olarak düzenlenmesi karşısında 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin her durumda sanığın aleyhine olduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın olay tarihinde katılanın ikametinin yan tarafında bulunan ve bir cephesi ikamete bitişik olan ahırdan 5 adet küçükbaş hayvan çaldığı olayda; hırsızlık yapılan yerin, katılanın ikamet ettiği ev ve evin eklentisi dışında kalan, sadece hayvanlara özgülenmiş barınak niteliğinde bir yer olmaması, katılanın evi ile bağlantılı, evin kullanılmasını tamamlayan, buraya girilmesi hâlinde evde oturanların huzur ve güvenliklerinin bozulacağı yerlerden olması karşısında, sanığın, katılanın ikamet ettiği evin eklentisi niteliğinde olan ahırdan 5 adet küçükbaş hayvan çalması şeklindeki eyleminin suç ve karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâliyle TCK"nın 142/2-g maddesindeki suçu değil aynı Kanun"un 142/1-b maddesinde yazılı suçu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan; hükümden sonra 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, TCK"nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden bir değerlendirme yapılması da gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sanığın eyleminin TCK"nın 142/1-b maddesinde yazılı suçu oluşturduğunun gözetilmemesi ve TCK"nın 53. maddesinin iptal edilen hükümleri gözetilerek, sanık hakkında yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 28.04.2015 tarihli ve 2106-1309 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Doğubayazıt 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.03.2010 tarihli ve 66-140 sayılı hükmünün, sanığın eyleminin TCK"nın 142/1-b maddesinde yazılı suçu oluşturduğunun gözetilmemesi ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 08.10.2015 tarihli ve 140-85 karar sayılı kararı ile TCK"nın 53. maddesinin iptal edilen hükümleri gözetilerek, sanık hakkında yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.