Taraflar arasında görülen davada; Davacı, taşınmazlarla ilgili olarak resmi işlemlerde gerekir diye davalının babası S.D."in isteği üzerine kendisine askere giderken vekaletname verdiğini, miras bırakan annesi H. D."in ikinci eşi olan S."in de aradan yıllar geçtikten sonra annesinden intikal eden 187 sayılı parseldeki 3/16 payını anılan vekaletnameyi kötüye kullanarak davalı kızına temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali-tescil istemiştir. Davalı, miras bırakan annesi H."dan kalan 199 sayılı parselde de kendisinin ve babası S."in paylarını davacıya bedelsiz devrettiklerini, davaya konuspay temlikinin de buna karşılık ve davacının iradesine uygun biçimde yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 187 sayılı parselin 1/2 payının maliki miras bırakan H. 8.12.2001 tarihinde ölünce, geriye ilk eşinden olma davacı oğlu S. ile ikinci eşi S.ve ondan olma kızı davalı G.’in kaldığı; ikinci eş S.’in kendisine asaleten ve 9.12.1976’da verilen vekaletnameye dayanarak davacıya vekaleten hareketle, davalı G.’in de bizzat bulunduğu 5.4.2004 tarihli resmi akitte miras bırakanın 1/2 payını önce üzerlerine intikal ettirip el birliği halini paylı mülkiyete çevirdikleri ve aynı akitte S.’in, kendisine intikal eden 2/16 payı ile davacıya intikal eden 3/16 payı davalı kızı G.’e satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı S., kendisinin satış iradesi bulunmadığı halde yıllar önce verdiği vekaletnamenin kötüye kullanıldığını ve taşınmazdaki payının davalıya bedelsiz devredildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Gerçekten; davalının, miras bırakandan kalan dava dışı 199 sayılı parseldeki paylarını babası S. ile birlikte davacıya vermelerinin karşılığı olarak çekişmeli taşınmazdaki davacı payının kendisine devredildiği yolundaki savunması karşısında bedelsizliğin davalının da kabulünde olduğu görülmektedir. Ne var ki, davalının yukarıda değinilen dava dışı 199 sayılı parselle ilgili inançlı temlik savunması üzerinde yeterince durulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı Kapsamında davalının savunmasını doğrulayacak yazılı delili bulunup bulunmadığının sorulması ve bulunduğu takdirde tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi, yazılı delili bulunmadığı takdirde ise yemin teklifi hakkının hatırlatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.