14. Hukuk Dairesi 2015/9714 E. , 2015/8496 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/11/2014
NUMARASI : 2011/699-2014/564
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.12.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 20.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 06.10.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. U.. K.. geldi, başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklaması dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 4794 parsel sayılı davacı taşınmazı lehine, değerlendirmeye esas alınan bilirkişi rapor ve krokisinde 1 no"lu alternatif olarak gösterilen 5055 sayılı parselden geçit kurulmasının en uygun ve en ekonomik tercih olduğu belirlenmiş, davacı vekili tarafından son celsede bu taşınmazdan verilecek geçit hakkının istenilmediğinin imzalı olarak beyan edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Geçit davalarında, mahkemece davacının geçit talep ettiği alternatiflerden en uygun olanı belirlenerek davacıya teklif edilmeli ve davacının buna rağmen bu alternatifi kabul kabul etmeyerek başka yerden geçit talep etmesi halinde davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, mahkemece, davacıya geçit kurulmak üzere önerilen 1 no"lu alternatif ile 5055 parsel üzerinden geçit kurulması halinde taşınmazın hem yüzölçümünün küçük olması, hem de eninin dar olması nedeniyle ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, geçit davalarında uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesine aykırı olacağından 1 no"lu alternatiften geçit kurulması uygun değildir.
Lehine geçit istenen taşınmaza komşu 1744 parsel sayılı taşınmaz lehine, genel yola ulaşmak için 1749 parsel sayılı taşınmaz aleyhine İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/181 Esas sayılı dosyasında geçit hakkı davası açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/181 Esas sayılı dosyası getirtilerek Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda yüzölçümü daha geniş olan 1749 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 3 ve 4 no"lu alternatifler değerlendirilerek gerekirse her iki dava dosyasının birleştirilmesi de düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde davacı şirkete iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.