1. Hukuk Dairesi 2009/2002 E. , 2009/3264 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ : DİKİLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,
TARİHİ : 07/10/2008
NUMARASI : 2006/276-2008/244
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı A.E."un, mal kaçırmak amacıyla 909 ada 5, 864 ada 5 ve 1771 parsel sayılı taşınmazlarını tapuda satış göstermek suretiyle davalı kızı N."e temlik ettiğini, daha sonra da davalı N."in tapuda satış göstermek suretiyle muvazaalı olan işlemlerle 909 ada 5 parsel ve 1771 parsel sayılı taşınmazları davalılar M. ,A. ve S."nın murisi olan H. E.a,864 ada 5 parsel sayılı taşınmazı ise davalılar N. ve N."a hisseli olarak temlik ettiğini ileri sürerek davalılar adına kayıtlı dava konusu taşınmazların tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescili, olmazsa tenkisi isteğinde bulunmuştur.
Davalı N., davanın reddini savunmuş, diğer davalılar yargılamaya katılmadıkları gibi yanıtta vermemişlerdir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların muris muvazaasıyla temliklerinin yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar N.ve N.vekilince tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, BK 18 maddesinden kaynaklanan , muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil olmaz ise tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakanın çekişmeli taşınmazları 2 ayrı akitle davalı N.’e temlik ettiği, davalı N.’in 1771 ve 909 ada 5 parselleri davalılar S., M.ve A.’nin miras bırakanları H.’ye, 864 ada 5 parseldeki ½ paya karşılık 2 no.lu meskeni davalı N.’e, diğer ½ paya karşılık 1 no.lu meskeni ise davalı N..’a aktardığı kayden sabittir.
Davalılar, miras bırakanın diğer mirasçılara da ve özellikle davacı H.’e temlikler yaptığını, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla değil paylaştırma amacıyla hareket ettiğini savunmuşlar,oysa mahkemece bu yön üzerinde durulmamıştır..
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Bu durumda, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma yapılması, miras bırakanın yaptığı tüm temliklere ilişkin kayıtların ve akit tablolarının getirtilmesi, toplanan ve toplanacak delillere göre değerlendirme yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle HUMK 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.