17. Hukuk Dairesi 2016/13167 E. , 2017/10739 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davadaki maddi tazminat taleplerinin reddine dair verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleten ve sürücüsü olduğu aracın müvekkillerinin oğlu ...’e çarparak yaralanmasına neden olduğunu, tedavisinin devam ettiğini, sakat kalma ihtimalinin olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ... için 5.000 TL. maddi, 5.000 TL. manevi, ... ve ... için 5.000 TL. maddi, 5.000 TL. manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Birleştirilen dosyada davacılar vekili fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL. maddi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalı ... şirketinden tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile talebini tüm davalılar için 191.324,57 TL. olarak ıslah etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Hükmüne uyulan bozma ilamında; “...Mahkemece hükme esas alınan aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda davacı küçüğün 4 yaşında olduğu, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre 2019 yılında 18 yaşında gelir elde etmeye başlayacağı kabul edilmiş, gelirinin asgari ücret düzeyinde olacağı kabul edilerek gelir etmeye başlayacağı bilinmeyen dönem gelirini belirlemek için 2019 yılına kadar her yıl için %10 arttırım ve %10 iskonto uygulanarak gelir elde etmeye başlayacağı dönem geliri bulunmuş, ancak 18 yaşına kadar geçecek dönem için hesaplanan toplam miktar 18 yaş dönem başı geliri olarak esas alınmış ise de bu hesaplama şekli ...’ın yerleşik kararlarına uygun değildir. Tazminat hesabında küçüğün gelir elde etmeye başlayacağı dönem başı gelirinin belirlenmesinde ilk hesap tarihine en yakın tarih itibariyle bilinen son asgari ücretin neti esas alınarak, her yıl için ayrı ayrı %10 oranında arttırılıp %10 oranında indirim yapılmak suretiyle gelir elde etmeye başlayacağı dönem başı geliri belirlenerek hesaplanma yapılması gerektiği, açıklanan bu yönteme uygun düşmeyen bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması, tazminatın belirlenmesi ilkelerine uygun olmadığından kararın bozulması gereğine...” değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; birleşen dosya davalısı ... şirketince aktüerya uzmanı tarafından hesaplanan sürekli işgöremezlik tazminatının üzerinde bir miktarın ... dosyasına ödendiğinin anlaşıldığı, bu sebeple asıl ve birleştirilen davalarda davalılar hakkında açılan maddi tazminat davasında bu miktar yönünden talebin konusuz kaldığından, bu miktarı aşan kısmın ise ispatlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-6100 Sayılı HMK"nun 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HMK 297/c maddesinde hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin
gösterilmesi gerekir, yine HMK"nun 297/2 maddesinde hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır. Bu halde mahkeme, taleplerin her biri hakkında ayrı ayrı karar vermek zorundadır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içerisinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir. ..."ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerekliliği açıktır.
Eldeki davada; hüküm fıkrasında “Davacı tarafın asıl ve birleştirilen davadaki maddi tazminat taleplerinin reddine,” karar verilmiş, gerekçe bölümünde ise; “...davacı tarafın ... dosyasında bu miktarın üzerinde ... şirketinden (asıl alacak 100.000 TL olarak) tahsilat yaptığı, davacının bu husustaki zararının böylece giderilmiş olduğu anlaşıldığından bu sebeple asıl ve birleştirilen davalarda davalılar hakkında açılan maddi tazminat davasında bu miktar yönünden talebin konusuz kaldığından, bu miktarı aşan kısmın ise isbatlanamadığından reddine,...” belirtilmek suretiyle gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır, bu durum usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
2- 6100 Sayılı HMK"nun 166. maddesi uyarınca, birleştirilen dava dosyaları birbirlerinden bağımsız ayrı davalar olup, asıl ve birleştirilen her dava hakkında usul hükümlerine göre ayrı ayrı hüküm kurulması, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin her dava için ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Yukarıda belirtilen ilkeler gözardı edilerek asıl ve birleştirilen davalar için tek hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, asıl ve birleştirilen davalar hakkında usul hükümlerine göre ayrı ayrı hüküm kurulmaması ve yargılama aşamasında ödeme yapılan miktar yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, kalan kısım içinse red kararı verilmesi gerekirken gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturacak şekilde red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
3-Bozma nedenine göre davacılar vekilinin diğer temyiz nedenlerinin incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3 nolu açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 20.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.